24 Şubat 2019 Pazar

BİZİM İNSANLARIMIZ...

                                           (Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

20 Şubat 2019 Çarşamba

NE ÇOK ÖLDÜK!..

                 
        Teyzemin ölümünde; "Köylerimize kıran girdi” diye yazmıştım. Maalesef “kıran” dur durak bilmiyor; bütün köylülerimizi kırıp geçiriyor. Hem Refahiye’deki köylerimizden hem de İstanbul’da yaşayan yakın-uzak köylülerimizden ölenlerimizin sayısı 17 Şubat’ta Dursun Babacan ve Fatma (Fatime) Boyoğlu ile birlikte son 10 ayda 19'u buldu. Kaybettiklerimizin kimisi genç, kimisi yaşlı, kimisi kadın, kimisi erkek idi…   
        
         İstanbul’da bir arkadaşımın ölümünün ardından kaleme aldığım bir yazımda usta şairimiz Cemal Süreya’nın bir şiirinden alıntı yaparak; “Her ölüm erken ölümdür…” demiştim. Ölenin genç, yaşlı olmasının hiçbir önemi yoktu; zira ateş düştüğü yeri yakıyordu… Yakınlarımız, kaybettiklerinin ardından durmadan ağıt yakıyor, gözyaşı döküyor. Birinin acısı dinmeden bir başkasının ölüm haberi geliyor, gözyaşları bir türlü kurumuyor. 
        Yahu Azrail var git birazda kötüler diyarına… Vefakâr, cefakâr köylülerimizin mezar kazmaktan dizlerinde derman, kollarında mecal kalmadı… Artık yeter!..
  
             

        2018-19 yılında (10 ayda) Sarıkoç, Babaaslan ve Derebaşı 
    köylerinde vefat eden 19 yakınımızın adları şöyle:
1- İpek Boyoğlu (Sarıkoç-Bahasor-28 Nisan 2018-Cumartesi)
2- Hasan Boyoğlu (Sarıkoç-Odunlu-3 Mayıs 2018)
3- Eyüp İncesu (Sarıkoç-Düztarla-12 Haziran 2018)
4- Kemal Aydın (Sarıkoç-Mollaahmetler-14 Haziran 2018)
5- Hasan Çiğdem (Babaaslan-Amadun-29 Haziran 2018)
6- Fidan Çiğdem (Amadun-27 Temmuz 2018)
7- Tenzile Hüner (Düztarla-6 Ağustos 2018)
8- Güngör Çiğdem (Amadun-10 Ağustos 2018)
9- Kamil Çikdem (Amadun-23 Ağustos 2018)
10-Eraslan Bal (Derebaşı-Kardağı-31 Ağustos 2018) (Kardağı’nda öldü)
11-Bedriye Babacan (Sarıkoç-Mollaahmetler-4 Kasım 2018)
12-Ali Rıza Toplar (Sarıkoç-Gırmolar-9 Kasım 2018)
13-Nazlı Nevruz (Amadun-14 Kasım 2018)
14-Turan Ağkaya (Babaaslan-Ağdaş-15 Kasım 2018)
15-Hamide Navruz (Amadun-27 Kasım 2018)
16-Müzeyyen Boyoğlu (Bahasor-16 Aralık 2018)
17-Güldane Boyoğlu (Bahasor-31 Ocak 2019)
18-Dursun Babacan (Mollaahmetler-17 Şubat 2019)
19-Fatma (Fatime) Boyoğlu (Odunlu-17 Şubat 2019)
20-Hüseyin (Mustafa) Boyoğlu (Bahasor-2 Mart 2019)*
(Yazı ve fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)      

*Hüseyin (Mustafa) Boyoğlu bu yazı blokta yer aldıktan sonra (2 Mart 2019 tarihinde) vefat etmiş, Gölcük'te toprağa verilmiştir.

2 Şubat 2019 Cumartesi

TEYZEM ANNEME EMANET...

     İnsanlar yaş ilerledikçe içinde bulunduğu ortam, çevre, aldığı eğitim ve elde ettiği statüyü bir kenara koyar; özüne döner. Bu doğanın diyalektik gereği olsa gerek…
     Sadece kişinin kendisi mi? Elbette ki hayır! O kişinin ailesi ve çevresi de hemen hemen aynı duyguları taşır. Şöyle ki; kişi dünyanın neresinde olursa olsun belli bir yaştan sonra doğduğu yurt ve yetiştiği çevrenin özlemiyle yanıp tutuşur; hayata gözlerini açtığı topraklara varıp kalan ömrünü orada tamamlamak için can atar. 
     Yani kısaca toprak çeker. Bu can atış sadece özlemle ilgili de değildir; veda vaktinin geldiğine de işaret edebilir.

     Gelenek ve göreneklerimizde eğer kişi memleket özlemi çekiyorsa, doğduğu topraklara ulaşmak için çok istekli olur. Eğer bu arzusunu gerçekleştiremezse ailesi ve yakınları bu isteğini mutlaka yerine getirir. Bazıları için bu durum anlamsız gelebilir. Son günlerde “Ben öldükten sonra yakın”, “Ben öldükten sonra organlarımı bağışlayın; kadavra olarak kullanılsın” diyenler yanında, bir bütün olarak toprak altında çürümeyi kabul edenlerin tartışmalarına da şahit oluyoruz.
     Bizim aile ve köylülerimiz de cenazelerini bağışlamak yerine bugüne kadar ki geleneklerini bozmadı ve yaklaşık son dokuz ayda sanki “kıran” girmiş gibi 15’i geçen ölülerini memlekete götürdü. En son 31 Ocak’ta zatürree sonucu İstanbul’da aramızdan ayrılan teyzem Güldane’nin arzusunu yerine getirdik ve eşinin de yattığı memleketimize götürdük.
     Ancak, memleketimiz öyle yakın bir il değildi. Otobüsle 15-16 saatte gidilebilen Erzincan ilinin Refahiye kazası idi. Kazası olsa iyi yoğun kar yağışı nedeniyle yolu kapalı olan Bahasor (Sarıkoç) köyüydü. Gitmeden önce köy muhtarı Kaya’nın girişimleri sonucu Karayolları’nın yolunu açtığı bir köydü. 
     Komşu Kersen köyü yakınına kadar Kartal Belediyesi’nin sağladığı otobüsle gittik. Önde Karayolları'nın greyderi, ardından bizlerin içinde bulunduğu minibüsler zar zor, kimi yerde ite kaka cenazemizi toprağa vereceğimiz köyümüze ulaştırdık.
     Allah’tan bir gün önce muhtar mezar yerini komşuların yardımıyla açtırmıştı da mezar yeri kazıma sıkıntısı yaşamadan teyzemin defin işlemini gerçekleştirdik.
    Hem de geçen yıl Nisan ayında kaybettiğimiz 5 kardeşin en küçüğü olan annemin yanına… Sadece annem mi? Hayır! Dedem, babaannem, teyzemin kocası da orada… Hem de genç bir ardıç ağacının altındalar… Hepsini birbirine emanet ederek, gönül rahatlığıyla köyden ayrıldık…
 (Yazı ve Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)