26 Eylül 2015 Cumartesi

DEVLETİ ARAYAN KADIN!..

Gaziantep'te eşimle hem yürüyor, hem de fotoğraf çekiyordum. Fotoğraftaki teyze eşimi durdurdu, bir şey söyledi, eşim söylediğini anlamadı, dilenci sanıp yoluna devam etti. Fotoğrafını çektiğimi görüp bana tepki göstereceğini sandığım teyze bu kez beni durdurdu: "Oğlum millet nerede? Millete gideceğim!"dedi. Bir an duraksadım, sonra "Teyze ne milleti?" dedim. Bu sefer, "Devleti arıyorum, devlete gideceğim!" deyince anladım, valilik binasının yolunu tarif ettim; sağ ol evladım" dedi, o devletin biz de Gaziantep Kalesi'nin yolunu tuttuk... 
(Yazı ve Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

YORUMSUZ...

                                              (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)

23 Eylül 2015 Çarşamba

KURBANLIKLARLA SOHBET!..

İstanbul-Merter'de bir apartmanın bahçesine getirilen üç adet kurbanlık, çocuklar için eğlence oldu. Çocuklardan bazıları kopardıkları söğüt dallarını kurbanlıklara yedirmeye çalışırken, kimileri de sohbet etmeyi yeğledi. Çocukların ilgisinden mi yoksa sıkıldığından mı bir kurbanlık "mölemeye" başladı. Kurbanlığın bağırmasını kendince yorumlayan bir çocuk arkadaşlarına, "Yarın kesileceksin dedim, korktu! Mölemeye başladı" deyince, bu tercümeye kahkahalarla gülmemek için kendimi zor tuttum. 
                                                         Kesim anı!
                                         Yasağa uyan yok!             
                      
(Yazı ve Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

19 Eylül 2015 Cumartesi

GAZİANTEPLİ SANATÇI CEVDET GÜNEBAKAN...

                                                       Cevdet Günebakan
             Gaziantep yöresi birçok türküyü derleyen-okuyan, “Uzun Sap Bağlama Metodu”, “Kısa Sap Bağlama Metodu” ve “Gitar Metodu” kitapçıklarını hazırlayan halk müziği sanatçısı Cevdet Günebakan ile tesadüfen tanıştık. Eşimle, geçtiğimiz hafta Çarşamba günü (9 Eylül) Gaziantep’e büyük kızımı ziyarete gittik. Üç gün sonra da küçük kızım geldi.
            Ailece Gaziantep Çarşısı’nı ziyaret edip dönerken, Bey Mahallesi’nde müzik aletleri satan bir dükkânın kapısında çakılıp kaldım. Müzik aletlerini incelerken; “Buyurun bir çayımızı için” daveti üzerine küçük kızımla dükkândan içeri giriverdik. Müzik aletlerini yakından incelerken, bizi içeri buyur eden kişi kendisini tanıttı, sohbet etmeye başladım.
           Cevdet Günebakan, dükkânın üst katında oturduğunu, iki katlı binanın yaklaşık 200 yıllık bir bina olduğunu söyledi. “Binanın Ermeniler mi yoksa Yahudi’lerden mi kalma” olduğunu sordum. “O kadarını bilmiyorum” dedi. Sormamın sebebi; tarihi evlerin bulunduğu daracık sokakları ile dikkat çeken Bey Mahallesi’nde eskiden Ermeni ve Yahudi’lerin oturduğuna dair bilgi edinmiş, bolca fotoğraf çekmiştim.
          Çaylarımızı yudumlarken, Günebakan duvara asılı bağlamasını indirdi, eline aldı; “Size bir türkü söyleyeyim mi?” dedi. Bağlama çalması ve sesinin nasıl olduğunu bilmediğim halde, bir halk müziği sevdalısı olarak; “Tabii buyurun, memnuniyetle dinleriz” dedim. Başladı söylemeye:
            Bahçalarda mor meni
            Verem ettin sen beni
            Nasıl verem olmayım
            Eller saracak seni

            Ben sana yandım gelin
            Yanağı allı gelin
            Gaziantep yolunda
            Öldürdün beni gelin

            Bahçalarda meleme
            Yar göğsün düğmeleme
            Ölürsem kanlım sensin
            Gözlerin sürmeleme

            Ben sana yandım gelin
            Yanağı allı gelin
            Gaziantep yolunda
            Öldürdün beni gelin

            Bahçalarda saz olur
            Gül açılır yaz olur
            Ben yarime gül demem
            Gülün ömrü az olur

            Ben sana yandım gelin
            Yanağı allı gelin
            Gaziantep yolunda
            Öldürdün beni gelin.
            Cevdet Günebakan, çok sevdiğim anonim bir türkü olan bu türküyü kendisinin derlediğini söyleyince daha da mutlu oldum. Ardından "Ela gözlüm ben bu elden gidersem", "Çarşamba'yı sel aldı" adlı türküleri de söyledi. Söylediği türkülere ben de eşlik ettim. Küçük kızım da bizi hem fotoğrafladı, hem de kayda aldı. Günebakan'ın türkü yorumlarını ikimiz de çok beğendik.
            Günebakan, TRT’nin çektiği bir belgeselde yer aldığını da belirterek, “Artık eski dostluklar ve  özlü sözlerle türkü yakan sanatçı yok. Bu beni çok üzüyor. Tabii bir de unutulmak!” diyerek bizi hüzünlü bir şekilde uğurladı.
             Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, internet sitesinde: “Verem, türkülerimizde çok kullanılan bir temadır. ‘Bahçalarda Mor Meni Türküsü’ bir Ermeni kıza âşık olan genci anlatır. Genç hem aşkından verem olmuştur ve hem de sevdiğine ulaşamamıştır. Aralarında bir de din sorunu vardır. Çare de ya Ermeni kızın Müslüman olması, ya da gencin Ermeni olmasıdır. Ne güzel, ne dertli türküdür bu” der ve türkünün doğru sözlerinin şöyle olduğunu yazar:
            Bahçalarda mor meni,
            Verem ettin sen beni,
            Ya sen İslam ol Ahcik,
            Ya ben olam Ermeni…
                         
(Yazı ve Fotoğraflar: Ayça-Süleyman Boyoğlu)



18 Eylül 2015 Cuma

MUTLULUĞUN FOTOĞRAFI...

Büyük şair Nâzım Hikmet, ünlü ressam Abidin Dino'ya "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?" demiş. Mutluluğun resmini yapmak zordur, ama fotoğrafını çekmek hiç de zor değilmiş! Suriye'deki savaştan kaçıp Türkiye'ye sığınan insanlar her yerde olduğu gibi Gaziantep'te de çok zor şartlar altında yaşamlarını sürdürüyorlar. Büyükleriyle beraber zorlu yaşama katlanan küçük çocuklar, fırsat buldukça eğlenmeyi kaçırmıyorlar. Fotoğrafta biri kız üç çocuk Şehitkamil ile Şahinbey ilçelerini birbirinden ayıran Alleben Deresi'nin kenarındaki bir parkta eğleniyorlar. Hele oyun aletinin üzerine sırtüstü uzanan ve yaşıtı olan bir erkek çocuğunun oyun aletini döndürmesiyle kendinden geçen minik kızın keyfine ise diyecek yok...
(Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)