24 Mart 2014 Pazartesi

SAVAŞ ÇIĞIRTKANLARI UTANSIN!...

Kabataş-Bezm-i Alem Valide Sultan Camii'nin önünde; hani birisinin "içinde içki içtiler" dediği yerin önündeki kaldırımda savaştan kaçıp Türkiye'ye sığınan Suriyeli bir anne ve çocukları dileniyor... Dilenirken bir çocuğu düdük çalıyor, kendisi de kucağındaki bebeğine soğuk suyla mama hazırlıyor. Ne diyelim? Bu insanları bu hale düşüren ve Suriye'deki çeteleri, teröristleri barındıran ve kollayanlar utansın... (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)                                     

23 Mart 2014 Pazar

ŞİMDİ LÂLE-SÜMBÜL ZAMANI...

   
                                          (Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

22 Mart 2014 Cumartesi

ÇOCUK VE ÇİÇEK...

                                             (Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

PARKTA İLKBAHAR...

Nikâh memurunun nikâh masasında söylediği “Sağlıkta ve hastalıkta, iyi günde kötü günde Ayşe'yi-Ahmet'i eş olarak kabul ediyor musunuz?” diye başlayan sözleri sanırım en çok yaşlılıkta hatırlanıyordur. Zira, gençlikte ya hiç yaşlanılmayacakmış ya da hiç hastalanılmayacakmış gibi düşünülür ve zaman su gibi akıp gider… (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)

ANNELER VE ÇOCUKLARI...

İstanbul'da bugün havanın güzel olmasını fırsat bilen genç-yaşlı, anne-çocuk bir çok insan kendisini caddelere,sokaklara ve parklara attı. Çocuklarının temiz hava almaları ve baharın keyfini çıkarmaları için Emirgan'a gelen anneler, onlarla birlikte uçurtma uçurarak eğlendiler... 
(Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

17 Mart 2014 Pazartesi

GARİPÇE! FOTOĞRAFLAR...


 3. Boğaz Köprüsü'nün yakınlarından geçtiği turistik Garipçe Köyü'nden fotoğraf kareleri...
                                              (Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

14 Mart 2014 Cuma

VASFİYE ABLA'YI KAYBETTİK...

Hayat hikâyesini yazdığım Türkiye'nin ilk kadın muhabirlerinden "Vasfiye Abla"yı (Vasfiye Özkoçak) kaybettik. Yukarıdaki fotoğrafı Vasfiye Abla'yı bir akşam TGC'den evine uğurlarken çektirmiştik...
(Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu arşivi)

12 Mart 2014 Çarşamba

BERKİN ELVAN TOPRAĞA VERİLDİ...

Dün sabah saat 07.00’de Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşamını yitiren Berkin Elvan, bugün İstanbul-Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Okmeydanı’nda Gezi olaylarını protesto gösterileri yapılırken, 16 Haziran tarihinde evden ekmek almak için dışarı çıktığında polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu yaralanan ve 269 gündür yoğun bakımda tutulan ve dün sabah yaşamını yitiren Berkin Elvan için on binlerce kişi Okmeydanı Cemevi’ne akın etti. 
Eskişehir’de dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz, Ankara’da polis tarafından öldürülen Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfı Sarısülük de katıldı. Kadınlar, Gülsüm Elvan’a sarılarak ağladı.
Cemevi’ndeki törenin ardından Berkin’in cenazesi Şişli Meydanı’na getirildi. Cenazeye katılanlar E-5 yolu, Okmeydanı Hastanesi önünden, Mecidiköy yönünden ve Harbiye tarafından sloganlar atarak meydana, oradan da Feriköy Mezarlığı’na doğru yürüdü. Yolda binalardan yürüyen insanlara alkışlar ve sloganlarla destek verildi. 
Berkin Elvan gözyaşları arasında toprağa verildi.
Ceneza törenine katılanlar “Berkin Elvan Ölümsüzdür”, “Hükümet İstifa”, “Berkin’in katili AKP’nin polisi”, “Katil var”, “Hırsız Var”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” “Berkin Elvan daha 15’inde bir fidan” şeklinde slogan attılar.
Cenazenin toprağa verilmesinden sonra Taksim Dayanışması, Gezi Parkı’na karanfil bırakmak istedi, ancak polis izin vermedi. Taksim’e yürümek isteyen gruba polisin müdahalesi çok sert oldu. Müdahale sonrası çok sayıda insan gözaltına alındı.
(Yazı ve fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

7 Mart 2014 Cuma

LEYLA ÜNVER'İN KONSERİ...

                                     
       Halk müziği sanatçısı Leyla Ünver ile Bakırköylü Sanatçılar Derneği (BASAD) Türk Halk Müziği Korosu, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” nedeniyle Cem Karaca Kültür Merkezi’nde bu akşam bir konser verdi. Sunumunu A. İlhan Gülek, koro şefliğini Bülent Kılıçaslan'nın yaptığı gecede Leyla Ünver, BASAD korosu ve konuk sanatçılar birbirinden güzel eserleri seslendirdi. Hasta halde sahneye çıkan Ünver, program sonuna kadar sahnede kaldı.
       10 yaşına kadarki çocukluğunun Sivas-Hafik’e bağlı bir dağ köyü olan İnköy’de geçtiğini anlatan Leyla Ünver, tertemiz havası nedeniyle elle tutulacak kadar yakın olan yıldızlardan bir yıl önce kaybettiği babasından istediğinde, “Annen onlara çıkmak için ipten merdiven örüyor, ipten merdiveni tamamladığında yıldızlara tırmanacağız ve sana istediğin kadar yıldız toplayacağız” dermiş. Ünver, “Babamın da sesi güzeldi. Her türkü söyleyişinde heybeme yıldız yerine bir türkü dolduruyordu” dedi.
        Konserde koronun söylediği, dinleyicilerin de eşlik ettiği en beğenilen eser ise söz ve müziği Aşık Mahzuni Şerif’e ait “Yuh Yuh Soyanlara Soyup Kaçıp Doyanlara” oldu.
(Yazı ve fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ


                      Kadınlar ‘Öldüren Sevgi’ istemiyor…

“Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız;
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen..."

        Ağustos 1922 tarihinde Kuvayi Milliye Destanı’nda büyük şair Nâzım Hikmet Ran böyle sesleniyor kadınlara…
Ve yıl 2014…
        8 Mart günü bir Dünya Kadınlar Günü’nü daha “ne çok kadının aile içi şiddetle karşı karşıya kaldığı, hamile olanların bile acımasızca öldürüldüğü, eğitim ve öğretim imkânlarından yoksun bırakılarak henüz çocuk yaşta kendilerinden çok çok büyük erkeklerle evlendirildikleri, çalışma hakkından yoksun bırakıldıkları, çalışırlarsa da işyerlerinde uğradıkları ayrımcılık ve gelir adaletsizliğine maruz kaldıkları” gerçeğiyle yüzleşerek kutlayacağız..
       8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne sayılı günler kala Emniyet Genel Müdürlüğü de "Aile içi şiddet raporu”nu yayınladı. Rapor, son 5 yılda kadınlara uygulanan şiddeti bir kez daha gözler önüne serdi. Rakamlar şiddetin azalmadığını, aksine arttığını da kanıtladı.
      Gazeteci-Yazar Saygı Öztürk’ün köşesinde yayımladığı emniyet kayıtlarına göre, son 5 yılda 315 bin 643 kadın aile içi şiddete maruz kaldı. Son 3 yıl baz alındığında ise 2 bin 666 kadın cinayete kurban gitti. Bunlardan 216’sının katili bulunamadı. Aile içi işlenen cinayetler de emniyet kayıtlarına ‘faili meçhul’ olarak geçti.
       Kadın cinayetlerinin önüne geçmek için 8 Mart 2012’de, yani tam 2 yıl önce Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe girdi. Ancak buna rağmen kasten öldürmelerde yüzde 10.7 artış yaşandı.
       Emniyet Genel Müdürlüğü raporuna göre, son 5 yılda meydana gelen aile içi şiddet olaylarına ilişkin rakamlar şöyle:
2009 yılında 45 bin 438,
2010 yılında 53 bin 018,
2011 yılında 64 bin 064,
2012 yılında 92 bin 703,
2013 yılında (Ocak-Eylül ayları arasında yani 8 ayda meydana gelen olaylarda) 60 bin 420…
      Kadın Dayanışma Vakfı’nın araştırmalarına göre ise her yıl 100 kadından 97’si, en az bir kez şiddet görüyor. Kadınların yüzde 20’si, silah ve bıçak gibi aletlerle şiddete uğruyor. Üniversite mezunu kadınların yüzde 23’ü fiziksel şiddete, yüzde 71’i ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalıyor.
      2013 yılında 843 kadın öldürüldü ve 2014 yılında da kadın cinayetleri tüm hızıyla sürüyor. Kadın cinayetlerinin büyük çoğunluğu aile fertlerince işleniyor. Boşanmak isteyen ya da tartıştığı karısını öldüren pek çok erkek daha sonra kendisi de intihar ediyor.

      Kadın cinayetlerini, bu konuda önlem alınmamasını protesto eden kadınlar, “Öldüren sevgi istemiyoruz” diye feryat ediyorlar…
Antalya’da Attalos Heykeli önünde bir araya gelen yazar, ressam, şair bir grup kadın sanatçı adına açıklama yapan yazar Kamile Yılmaz, kadını sosyal hayattan uzaklaştıran ve hiçleştiren politikalardan, kadın bedeninin cezalandırılmasından vazgeçilmesini istedi. Ülkeyi yönetenlere, ceza yapıcılara ve kamuoyuna çağrıda bulunan Yılmaz, çocuk yaşta evliliklerin yasaklanmasını, kadın sığınma evlerinin çoğaltılmasını ve gizlilik ilkesinin önemsenmesini, şiddete karşı suç duyurusunda bulunan kadınlar için gerekli tedbirlerin zaman geçmeden alınmasını da talep etti.
      Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Arıkan’a göre, kadın cinayetleri bir tarafıyla sosyolojik, bir tarafıyla da psikolojik bir olay. Sosyolojik çünkü erkek kadını “Bu benim malım” diye sahipleniyor. Türkiye’de yargının erkeği kayıran bir sistem içinde işlediğine dikkat çeken Prof. Dr. Arıkan, “Kadına yönelik şiddeti önlemek için cezaların ağırlaştırılması ve caydırıcı olması gerekiyor” diyor.
      CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, kasten öldürme suçunun “kadın olma” sebebiyle işlenmesi halinde kişinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması için kanun teklifi verdi 2014 yılının Ocak ayı sonunda TBMM Başkanlığı’na. Teklif, son yıllarda artan kadın cinayetlerinin önlenmesi, bu tanımın hukukta terimsel olarak yer alması, cinsiyeti ve cinsel yönelimi sebebiyle işlenen cinayetlerin töre saikiyle işlenen cinayetler gibi cezalandırılması ve bu suçların af kapsamı dışında tutulmasını amaçlıyor.
      Teklife göre, “Kasten adam öldürme suçunun; eski eşe, nişanlı ya da eski nişanlıya karşı, kadınlara kadın olma sebebiyle, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı nedeniyle, ailenin bir ferdi, mağdurla evlilik dışı ilişki yaşayan veya aynı çatı altında yaşayan bir kimse tarafından işlenmesi halinde kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılacak.. Bu suçlara haksız tahrik indirimi uygulanmayacak..”
      Sonuç olarak kadınlar, bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde daha yetkililerin meydanlara çıkıp nutuk atmaları yerine bu konuda duyarlı olmalarını, kadın cinayetlerinin sonunu getirecek düzenlemeler yapmalarını, tutarlı politikalar üretmelerini bekliyorlar…
(Sevim Ertemur)