YAYIN KURULU: Süleyman Boyoğlu, Raşit Yakalı, Ali Kılıç, Gürcan Arıtürk, Rüya Özkalkan. /Bu blog Basın Ahlâk Yasası'na tamamen uyar ve amatör bir ruhla hazırlanır. Yazı ve fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Kullananlar hakkında yasal işlem başlatılır../
28 Aralık 2017 Perşembe
22 Aralık 2017 Cuma
GÜLER DUMAN RÖPORTAJI...
Türk Halk Müziği’nin şımarmayan ve doğru
bildiği yoldan emin adımlarla ilerleyen sanatçısı Güler Duman’a yıllar öncesinden bir haber yapma borcum vardı. 1984
yılında muhabir olarak başladığım Ulusal Basın Ajansı’nda (UBA) çalışırken
Güler Duman’ın methini duymuştum. Şişhane’de elektrik malzemeleri toptan
ticareti yapan akrabam İbrahim Çankaya ile kapı komşu sayılırlardı; aynı
mahallede oturuyorlardı. Mahalle o zamanlar Şişli’ye bağlı (şimdi Kâğıthane
sınırları içinde kalıyor) Gürsel Mahallesi’ydi.
Güler
Duman’ın babası Fevzi Duman eşi Hanım’la 1963 yılında, daha çocukları
olmadan İstanbul’a göç ediyor. İnşaatlarda yağlı boya ustası olarak çalışıyor. Boğazlarından
kıstıkları ve biriktirdikleri bir miktar parayla eşiyle Yadigâr sokakta bir
gecekondu inşa ediyorlar; mutlu bir yaşam sürmeye başlıyorlar. Eşi 1967 yılında
bir kız çocuğu dünyaya getiriyor, bu mutlulukları daha da perçinleniyor.
Fevzi Duman, Aşkale’deyken önce kendi kendine
kaval, sonra da bağlama çalmasını öğrenir. İstanbul’a göçtüğünde zaman buldukça
bağlama çalmaya devam eder. Fevzi Duman çalıp söylerken 4 yaşındaki Güler de
babasının karşısına geçip söylediği türkülere, deyişlere mırıldanarak eşlik eder.
Güler, ilkokul ikinci sınıfa geldiğinde
babasına:
- Baba ne olur bana da öğret, diye yalvarır
yakarır.
Baba önceleri, “Kız çocuğu öğrense ne
olacak!” diye yalvarıp yakarmalarına aldırış etmez. Ama her sazı eline alışında
Güler’in karşısına geçip el hareketlerini izlemesine ve kendisine eşlik
etmesine dayanamaz, kızının boyundan büyük bağlamayı eline verir.
Fevzi usta, bağlama üzerinde
dolaşan kızının parmaklarındaki hüneri fark eder; yaşına ve boyuna uygun bir
saz alır. Hem de o zamanın parasıyla iki bin liraya…
Fevzi
usta, nota yerlerini saz üzerinde kızına tarif eder. Önce “Gelin Ayşem”
türküsünü bir ay boyunca çaldırır. Daha sonra “Tren gelir hoş gelir”
türküsünden sonra diğer türküleri Güler, kendi kendine çıkarmaya başlar.
Annesi Hanım
da kızındaki azmi ve beceriyi görünce ne el işi yaptırır ne de bulaşık yıkatır.
Hanım teyze:
- Yetenekli olduğunu fark etmiştim. Onun için hiçbir iş yaptırmadım. 17
yaşına geldiğinde kaset doldurma teklifine babası karşı çıktı; ‘Yaşı küçük’
dedi. Ben de babasına karşı çıktım; varsın doldursun. Küçük yaşta daha iyi
kendini geliştirir, dedim.
Çiçeği burnunda bir muhabirken böyle
yetenekli bir çocuğun türkülerini ben de dinliyordum. Röportaj yapmak
istediğimi İbrahim’e söylediğimde; “Fevzi Abi’yle bir görüşeyim sana haber
veririm” dedi. 1984 yılının Ağustos ayının sonlarına doğru Güler Duman’ın
oturduğu eve misafir olduk. Ben sordum henüz 17 yaşında olan ve kaseti piyasayı
allak-bullak eden Güler Duman
yanıtladı.
- Bağlamayla nasıl tanıştın?
- “Babam
çalıp söylerken ben de babam gibi ellerimi oynatır, babamın söylediği
türkülere-deyişlere eşlik ederdim. İlkokul ikinci sınıftan sonra ‘Baba ne olur
bana da öğret’ diye yalvarmaya başladım. Babam önceleri bu isteğimi
duymazlıktan geldi. Umursamadı…
- Sonra?
“ARABESKİ SEVMEDİM”
- “Sonra bana
küçük bir saz aldı. Ama ben büyük saza özeniyordum. Babam işe gittiği zaman
ondan gizli alıp çalıyordum. Bir defasında az kalsın düşürüp kırıyordum. Çok
korktum; dayak yiyeceğim diye…
Türküleri
daha çok radyodan dinliyordum. Halk müziği bana daha yakın geliyordu. Çünkü
sazı seviyordum. Babamdan da görüyordum. Amcam da arabesk türü çalıyordu, ama
ondan etkilenmedim. Arabesk türünü sevmedim. En büyük desteğim babam oldu.
Babam çalıp söylemeseydi, bu tutkum olmayacaktı. Belki de bu duruma
gelemeyecektim.”
- Türküleri radyodan mı teypten
mi, televizyondan mı dinliyordun?
- “Daha çok radyo ve televizyondan
dinliyordum. Dinlediğim türküleri hiç yazmazdım. Hele de sevdiğim türküleri dinledikten sonra
rahatlıkla ve zorlanmadan ezbere söylerdim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra
unutacağımı zannettiğim zaman türküleri kâğıda yazardım.”
- Okulda ne yapardın?
- “Ders dinlerken bile akşamdan
dinlediğim müziği içimden mırıldanır, ellerim sanki bağlama çalıyormuş gibi
oynardı. Bu durum bazı öğretmenlerimin dikkatini çekmişti. Okulda ben bağlama, yanımda oturan arkadaşım
da piyano çalardı. Okulun müzik salonuna birlikte gider birlikte bazı türküleri
çalardık. İlkokulda müsamerelerde de söylüyordum.
- İlk sahneye çıkışın ne zaman?
- “İlk sahneye çıkışım
Mecidiyeköy’de bir düğün salonunda oldu. Babamla birlikte sahneye çıktık. Çok
heyecanlandım… Babamın sahneden ayrılmasını istemedim. Babam sahneden inmeye
kalkıştığında tutuyordum. Bir akrabamızın düğünüydü. Tanıdık aile dostlarının
düğünü olduğu için beni yiyeceklermiş gibi bir duruma düşmüştüm. Ondan sonra
konserler, düğünler derken devam ettim…
7-8 AYDA 145 BİN ADET KASET SATIŞI
- Liseyi ne zaman bitirdin?
- “Liseyi bu yıl (1984) bitirdim.
İlk bandımı (kaset) ‘Dost Garip’i 1983 yılı Aralık ayında doldurdum. 1984
yılının Ocak ayında satışa başladı. 7-8 ayda 145 bin adet kaset satışı oldu. Bu
kadar satılacağını tahmin etmiyordum. 3 bin adet, hadi en fazla 15 bin adet
satış bekliyordum. Akraba, eş, dost alsın yeter diyordum. Ben de kaset firması
da şaşırdı…
Güler Duman, kaset satışının rekor düzeyde olması üzerine düğün
salonlarından ve gazinolardan sahneye çıkma teklifleri alır, ancak gelen bu
teklifleri kibar bir dille geri çevirir. Sebebi de daha lise öğrencisi
olmasıdır…
İkinci kasetinin de Eylül ayında
çıkacağını, çalışmaların devam ettiğini söyleyen Güler Duman:
- “İzmir’de başka bir kişinin fotoğrafı ve benim ismimle korsan kasetler
yapıldığını öğrendim. İkinci kasetim birinciye göre daha iyi olacak. Çünkü her
yörenin türkülerini ve deyişlerini söyledim. Ha bir de korsanlar haberim
olmadan konser afişleri bastırıp asıyor, biletler dağıtıyorlar.”
Güler Duman’a en çok kasetinin hangi ilde
ilgi gördüğünü de sordum:
- Kasetlerim en çok İstanbul, Sivas, Erzurum ve Ankara’da satılmış. İlk
basıldığında 3 bin kaset 3 gün içerisinde bitiyor.
- Başka önemli teklifler var
mı?
- “TRT imtihanlarına katılmam için teklif geldi. Halk Müziği sanatçısı
Ali Gürlü tarafından.. Ama ben kadrolu olmak istemiyorum.
Bir yıl sonra Kadıköy Reks Düğün
Salonu’nda düğünüm oldu. Güler Duman bu düğünüme sazı ve sözüyle katıldı.
Davetlilere hoşça vakit geçirtti. Ama ben annesi öldüğünde bir baş sağlığı bile
dileyemedim…
Güler Duman’la bu röportajı 1984 yılında
yapmış, haberini de hazırlamış UBA aracılığıyla gazetelere ulaştırmak
istemiştim, ama ajansın Ankara’daki Genel Müdürlüğü bu haberi yayınlamamıştı.
Sebebini sorduğumda ise “Magazin haberlerini ajans olarak yayınlayamıyoruz”
demişlerdi.
(Yazı: Süleyman Boyoğlu)
20 Aralık 2017 Çarşamba
VAH İSTANBUL'UM...
Tarihi ve doğal güzelliğiyle dünyanın önemli kentleri arasında yer alan İstanbul, bir yandan aldığı yoğun göç, bir yandan da yoğun inşaat faaliyetleri nedeniyle adeta "Vah İstanbul" dedirtiyor. (Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)
5 Aralık 2017 Salı
ÖZGÜRLÜĞÜ ARAYAN KADIN...
Bugün
İstiklâl Caddesi’nde
O’nu
gördüm
Biraz
tereddütten sonra
Ardına
düştüm
Yanına
sokulmakta zorlandım;
Merhaba!
Beni tanıdın mı, dedim
Siyah
gözlüklerini saçına toka yaptı;
‘Hayır,
tanımadım!’ dedi gülümseyerek…
Cesaretlendim;
Burada
ne arıyorsun, dedim
‘Hiçççç, dolaşıyorum’ dedi
Bir
müddet ‘Duran Adam’ olduk
Halinden
umursamaz ve umarsızdı
Ama
hâlâ güzeldi
Mavi
gözlerine, sarı saçlarına
Dalıp
gittim…
Bana;
‘Sen ne yapıyorsun?’ dedi
Beklemediğim
bir soruyla ayıldım;
Hiçççç,
ben de dolaşıyordum, dedim
Çocuklarını
sordum;
‘Hangi
kocamdan olanları’, dedi
Şaşırdım…
‘Kaç
evlilik yaptı ki!’ diye düşünürken devam etti;
‘Çok
evlilik yaptım!’
Yanıt
veremedim; dilim tutulmuştu
‘Sonuncusundan
da ayrıldım; artık özgürüm’ dedi
İyice
sokuldum
Sarılmak
istedim.
Çok
özlemiştim…
Tam
34 yıl olmuştu görmeyeli
Yürümeye
başladık
Hem
yürüyor hem konuşuyorduk
İstiklâl
Caddesi’nde ne arıyordun, dedim
‘Özgürlüğü
arıyordum’ dedi
Caddenin
kalabalığını umursamadan
Yanaklarından
öptüm
Tünel’e
daha varmamıştık
Büyük
bir binanın önündeki kara kalabalık
Beni
ürküttü!
Bütün
gözler üzerimizdeydi
Üstümüze
yürüyeceklerini sandım
Daha
sıkı sarıldım
Bir
kez daha kaybetmek istemiyordum
Başım
omzundayken fark ettim
Sırtı
kalçasına kadar tül ile örtülüydü
Yüzü
de bir mâh (ay) gibiydi
Kendinden
emin, onları umursamaz tavrı
Siyah
cübbeli, çember sakallıların pis
bakışlarını
Daha
da üstümüze çekmeye yetiyordu
Ben
ise onun kadar cesaretli değildim;
Karınlık
bakışlarından korktum.
Bu
karanlık bakışları nerede olsa tanırım;
Çorum’da,
Maraş’ta, Sivas’ta bilirim
Titrek
sesle;
Korkmuyor
musun, dedim
Alaylı
bir tebessümle;
‘Kimlerden?
Bunlardan mı?’ dedi
Kendimden
utandım
Meydan
okuyan sözlerinden cesaretlendim…
Devam
etti;
‘Her
Cumartesi Galatasaray Lisesi önündeyim’
Kendimi
saflığa vurdum;
Sevgilini
mi bekliyorsun, dedim.
Birden
hiddetlendi;
‘Beni
ne zannediyorsun!’ dedi
Kızma,
seni anlamaya çalışıyorum, dedim
‘Hâlâ
anlamadın mı? Ben de bir Ana’yım’ dedi
Göğüs
kafesi inip kalkıyor, burnundan soluyordu;
‘Bu
güruh beni oradaki eylemlerden çok iyi tanır’
Kollarımın
arasından tam sıyrılacaktı ki
Daha
sıkı sarıldım; defalarca özür diledim…
Kara
kalabalık epeyce çoğaldı
Arkalarında coplu destek vardı
Arkalarında coplu destek vardı
Korkum
iyice arttı…
O’nun
hâlâ umurunda bile değildi
Önlerinden
çabuk geçelim dedim
‘Sen
böyle değildin, çok korkak olmuşsun!’
dedi
Biraz
öyle oldum, dedim
Sinirlendi…
Kaşlarını çattı;
‘Biraz
değil, tam bir korkaksın!’ diye gürledi
Görmüyor
musun bakışlarını, dedim
‘Merak etme bunların üstesinden de yine biz
kadınlar geleceğiz’ dedi
Nasıl
olacak, dedim
‘Soyum
Traklar’a dayanır, sevişmesini de biliriz, savaşmasını da’ dedi
Söyleyecek
bir şey bulamadım…
Bir
zamanlar keyifle yürüdüğü
Çok
sevdiği İstiklâl Caddesi’nden Tünel’e
Oradan
Karaköy vapur iskelesine indik
Kadıköy
vapuru yanaşıyordu
İskelede
gözlerimiz kapalı
Tam
vedalaşıyorduk ki!
Vapur
iskeleye çarptı…
Çırpınarak
uyandım
Kan
ter içinde kalmıştım
Gördüğüm
bir rüyaydı
Tansiyon
aleti başucumdaydı
Ölçtüm;
yükseği 19, küçüğü 10,9
29’a
bile çıksa, artık umurumda değildi
Özgürlüğü
arayan kadını rüyada da olsa
Bir
kez daha gördüm ya!
Süleyman Boyoğlu (9 Kasım
2017)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)