28 Aralık 2017 Perşembe

İŞTE MUTLULUĞUN RESMİ...

                                               (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)

22 Aralık 2017 Cuma

GÜLER DUMAN RÖPORTAJI...

            

            İÇİMDE KALAN UKDE; GÜLER DUMAN RÖPORTAJI!

            Türk Halk Müziği’nin şımarmayan ve doğru bildiği yoldan emin adımlarla ilerleyen sanatçısı Güler Duman’a yıllar öncesinden bir haber yapma borcum vardı. 1984 yılında muhabir olarak başladığım Ulusal Basın Ajansı’nda (UBA) çalışırken Güler Duman’ın methini duymuştum. Şişhane’de elektrik malzemeleri toptan ticareti yapan akrabam İbrahim Çankaya ile kapı komşu sayılırlardı; aynı mahallede oturuyorlardı. Mahalle o zamanlar Şişli’ye bağlı (şimdi Kâğıthane sınırları içinde kalıyor) Gürsel Mahallesi’ydi.
             Güler Duman’ın babası Fevzi Duman eşi Hanım’la 1963 yılında, daha çocukları olmadan İstanbul’a göç ediyor. İnşaatlarda yağlı boya ustası olarak çalışıyor. Boğazlarından kıstıkları ve biriktirdikleri bir miktar parayla eşiyle Yadigâr sokakta bir gecekondu inşa ediyorlar; mutlu bir yaşam sürmeye başlıyorlar. Eşi 1967 yılında bir kız çocuğu dünyaya getiriyor, bu mutlulukları daha da perçinleniyor.
             Fevzi Duman, Aşkale’deyken önce kendi kendine kaval, sonra da bağlama çalmasını öğrenir. İstanbul’a göçtüğünde zaman buldukça bağlama çalmaya devam eder. Fevzi Duman çalıp söylerken 4 yaşındaki Güler de babasının karşısına geçip söylediği türkülere, deyişlere mırıldanarak eşlik eder.
             Güler, ilkokul ikinci sınıfa geldiğinde babasına:
      - Baba ne olur bana da öğret, diye yalvarır yakarır.
        Baba önceleri, “Kız çocuğu öğrense ne olacak!” diye yalvarıp yakarmalarına aldırış etmez. Ama her sazı eline alışında Güler’in karşısına geçip el hareketlerini izlemesine ve kendisine eşlik etmesine dayanamaz, kızının boyundan büyük bağlamayı eline verir.
    Fevzi usta, bağlama üzerinde dolaşan kızının parmaklarındaki hüneri fark eder; yaşına ve boyuna uygun bir saz alır. Hem de o zamanın parasıyla iki bin liraya…
             Fevzi usta, nota yerlerini saz üzerinde kızına tarif eder. Önce “Gelin Ayşem” türküsünü bir ay boyunca çaldırır. Daha sonra “Tren gelir hoş gelir” türküsünden sonra diğer türküleri Güler, kendi kendine çıkarmaya başlar.
            Annesi Hanım da kızındaki azmi ve beceriyi görünce ne el işi yaptırır ne de bulaşık yıkatır. Hanım teyze:
    - Yetenekli olduğunu fark etmiştim. Onun için hiçbir iş yaptırmadım. 17 yaşına geldiğinde kaset doldurma teklifine babası karşı çıktı; ‘Yaşı küçük’ dedi. Ben de babasına karşı çıktım; varsın doldursun. Küçük yaşta daha iyi kendini geliştirir, dedim.
           Çiçeği burnunda bir muhabirken böyle yetenekli bir çocuğun türkülerini ben de dinliyordum. Röportaj yapmak istediğimi İbrahim’e söylediğimde; “Fevzi Abi’yle bir görüşeyim sana haber veririm” dedi. 1984 yılının Ağustos ayının sonlarına doğru Güler Duman’ın oturduğu eve misafir olduk. Ben sordum henüz 17 yaşında olan ve kaseti piyasayı allak-bullak eden Güler Duman yanıtladı.
         - Bağlamayla nasıl tanıştın?
         - “Babam çalıp söylerken ben de babam gibi ellerimi oynatır, babamın söylediği türkülere-deyişlere eşlik ederdim. İlkokul ikinci sınıftan sonra ‘Baba ne olur bana da öğret’ diye yalvarmaya başladım. Babam önceleri bu isteğimi duymazlıktan geldi. Umursamadı…


         - Sonra?

                    “ARABESKİ SEVMEDİM”

        - “Sonra bana küçük bir saz aldı. Ama ben büyük saza özeniyordum. Babam işe gittiği zaman ondan gizli alıp çalıyordum. Bir defasında az kalsın düşürüp kırıyordum. Çok korktum; dayak yiyeceğim diye…
          Türküleri daha çok radyodan dinliyordum. Halk müziği bana daha yakın geliyordu. Çünkü sazı seviyordum. Babamdan da görüyordum. Amcam da arabesk türü çalıyordu, ama ondan etkilenmedim. Arabesk türünü sevmedim. En büyük desteğim babam oldu. Babam çalıp söylemeseydi, bu tutkum olmayacaktı. Belki de bu duruma gelemeyecektim.”
 - Türküleri radyodan mı teypten mi, televizyondan mı dinliyordun?
 - “Daha çok radyo ve televizyondan dinliyordum. Dinlediğim türküleri hiç yazmazdım.   Hele de sevdiğim türküleri dinledikten sonra rahatlıkla ve zorlanmadan ezbere söylerdim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra unutacağımı zannettiğim zaman türküleri kâğıda yazardım.”
-  Okulda ne yapardın?
- “Ders dinlerken bile akşamdan dinlediğim müziği içimden mırıldanır, ellerim sanki bağlama çalıyormuş gibi oynardı. Bu durum bazı öğretmenlerimin dikkatini çekmişti.  Okulda ben bağlama, yanımda oturan arkadaşım da piyano çalardı. Okulun müzik salonuna birlikte gider birlikte bazı türküleri çalardık.  İlkokulda müsamerelerde de söylüyordum.
- İlk sahneye çıkışın ne zaman?
- “İlk sahneye çıkışım Mecidiyeköy’de bir düğün salonunda oldu. Babamla birlikte sahneye çıktık. Çok heyecanlandım… Babamın sahneden ayrılmasını istemedim. Babam sahneden inmeye kalkıştığında tutuyordum. Bir akrabamızın düğünüydü. Tanıdık aile dostlarının düğünü olduğu için beni yiyeceklermiş gibi bir duruma düşmüştüm. Ondan sonra konserler, düğünler derken devam ettim…

              7-8 AYDA 145 BİN ADET KASET SATIŞI

 - Liseyi ne zaman bitirdin?
- “Liseyi bu yıl (1984) bitirdim. İlk bandımı (kaset) ‘Dost Garip’i 1983 yılı Aralık ayında doldurdum. 1984 yılının Ocak ayında satışa başladı. 7-8 ayda 145 bin adet kaset satışı oldu. Bu kadar satılacağını tahmin etmiyordum. 3 bin adet, hadi en fazla 15 bin adet satış bekliyordum. Akraba, eş, dost alsın yeter diyordum. Ben de kaset firması da şaşırdı…
   Güler Duman, kaset satışının rekor düzeyde olması üzerine düğün salonlarından ve gazinolardan sahneye çıkma teklifleri alır, ancak gelen bu teklifleri kibar bir dille geri çevirir. Sebebi de daha lise öğrencisi olmasıdır…
   İkinci kasetinin de Eylül ayında çıkacağını, çalışmaların devam ettiğini söyleyen Güler Duman:
  - “İzmir’de başka bir kişinin fotoğrafı ve benim ismimle korsan kasetler yapıldığını öğrendim. İkinci kasetim birinciye göre daha iyi olacak. Çünkü her yörenin türkülerini ve deyişlerini söyledim. Ha bir de korsanlar haberim olmadan konser afişleri bastırıp asıyor, biletler dağıtıyorlar.”
          Güler Duman’a en çok kasetinin hangi ilde ilgi gördüğünü de sordum:
   - Kasetlerim en çok İstanbul, Sivas, Erzurum ve Ankara’da satılmış. İlk basıldığında 3 bin kaset 3 gün içerisinde bitiyor. 
   - Başka önemli teklifler var mı?
   - “TRT imtihanlarına katılmam için teklif geldi. Halk Müziği sanatçısı Ali Gürlü tarafından.. Ama ben kadrolu olmak istemiyorum.
Bir yıl sonra Kadıköy Reks Düğün Salonu’nda düğünüm oldu. Güler Duman bu düğünüme sazı ve sözüyle katıldı. Davetlilere hoşça vakit geçirtti. Ama ben annesi öldüğünde bir baş sağlığı bile dileyemedim…
    Güler Duman’la bu röportajı 1984 yılında yapmış, haberini de hazırlamış UBA aracılığıyla gazetelere ulaştırmak istemiştim, ama ajansın Ankara’daki Genel Müdürlüğü bu haberi yayınlamamıştı. Sebebini sorduğumda ise “Magazin haberlerini ajans olarak yayınlayamıyoruz” demişlerdi.       
(Yazı: Süleyman Boyoğlu)

20 Aralık 2017 Çarşamba

VAH İSTANBUL'UM...


Tarihi ve doğal güzelliğiyle dünyanın önemli kentleri arasında yer alan İstanbul, bir yandan aldığı yoğun göç, bir yandan da yoğun inşaat faaliyetleri nedeniyle adeta "Vah İstanbul" dedirtiyor. (Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

5 Aralık 2017 Salı

ÖZGÜRLÜĞÜ ARAYAN KADIN...

                                              (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)
Bugün İstiklâl Caddesi’nde
O’nu gördüm
Biraz tereddütten sonra
Ardına düştüm
Yanına sokulmakta zorlandım;
Merhaba! Beni tanıdın mı, dedim
Siyah gözlüklerini saçına toka yaptı;
‘Hayır, tanımadım!’ dedi gülümseyerek…
Cesaretlendim;
Burada ne arıyorsun, dedim
‘Hiçççç,  dolaşıyorum’ dedi
Bir müddet ‘Duran Adam’ olduk
Halinden umursamaz ve umarsızdı
Ama hâlâ güzeldi
Mavi gözlerine, sarı saçlarına
Dalıp gittim…
Bana; ‘Sen ne yapıyorsun?’ dedi
Beklemediğim bir soruyla ayıldım;
Hiçççç, ben de dolaşıyordum, dedim
Çocuklarını sordum;
‘Hangi kocamdan olanları’, dedi
Şaşırdım…
‘Kaç evlilik yaptı ki!’ diye düşünürken devam etti;
‘Çok evlilik yaptım!’
Yanıt veremedim; dilim tutulmuştu
‘Sonuncusundan da ayrıldım; artık özgürüm’ dedi
İyice sokuldum
Sarılmak istedim.
Çok özlemiştim…
Tam 34 yıl olmuştu görmeyeli
Yürümeye başladık
Hem yürüyor hem konuşuyorduk
İstiklâl Caddesi’nde ne arıyordun, dedim
‘Özgürlüğü arıyordum’ dedi
Caddenin kalabalığını umursamadan
Yanaklarından öptüm
Tünel’e daha varmamıştık
Büyük bir binanın önündeki kara kalabalık
Beni ürküttü!
Bütün gözler üzerimizdeydi
Üstümüze yürüyeceklerini sandım
Daha sıkı sarıldım
Bir kez daha kaybetmek istemiyordum
Başım omzundayken fark ettim
Sırtı kalçasına kadar tül ile örtülüydü
Yüzü de bir mâh (ay) gibiydi
Kendinden emin, onları umursamaz tavrı
Siyah cübbeli,  çember sakallıların pis bakışlarını
Daha da üstümüze çekmeye yetiyordu
Ben ise onun kadar cesaretli değildim;
Karınlık bakışlarından korktum.
Bu karanlık bakışları nerede olsa tanırım;
Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta bilirim
Titrek sesle;
Korkmuyor musun, dedim
Alaylı bir tebessümle;
‘Kimlerden? Bunlardan mı?’ dedi
Kendimden utandım
Meydan okuyan sözlerinden cesaretlendim…
Devam etti;
‘Her Cumartesi Galatasaray Lisesi önündeyim’
Kendimi saflığa vurdum;
Sevgilini mi bekliyorsun, dedim.
Birden hiddetlendi;
‘Beni ne zannediyorsun!’ dedi
Kızma, seni anlamaya çalışıyorum, dedim
‘Hâlâ anlamadın mı? Ben de bir Ana’yım’ dedi
Göğüs kafesi inip kalkıyor, burnundan soluyordu;
‘Bu güruh beni oradaki eylemlerden çok iyi tanır’
Kollarımın arasından tam sıyrılacaktı ki
Daha sıkı sarıldım; defalarca özür diledim…
Kara kalabalık epeyce çoğaldı

Arkalarında coplu destek vardı
Korkum iyice arttı…
O’nun hâlâ umurunda bile değildi
Önlerinden çabuk geçelim dedim
‘Sen böyle değildin, çok korkak olmuşsun!’ dedi
Biraz öyle oldum, dedim
Sinirlendi… Kaşlarını çattı;
‘Biraz değil, tam bir korkaksın!’ diye gürledi
Görmüyor musun bakışlarını, dedim
 ‘Merak etme bunların üstesinden de yine biz kadınlar geleceğiz’ dedi
Nasıl olacak, dedim
‘Soyum Traklar’a dayanır, sevişmesini de biliriz, savaşmasını da’ dedi
Söyleyecek bir şey bulamadım…
Bir zamanlar keyifle yürüdüğü
Çok sevdiği İstiklâl Caddesi’nden Tünel’e
Oradan Karaköy vapur iskelesine indik
Kadıköy vapuru yanaşıyordu
İskelede gözlerimiz kapalı
Tam vedalaşıyorduk ki!
Vapur iskeleye çarptı…
Çırpınarak uyandım
Kan ter içinde kalmıştım
Gördüğüm bir rüyaydı
Tansiyon aleti başucumdaydı
Ölçtüm; yükseği 19, küçüğü 10,9
29’a bile çıksa, artık umurumda değildi
Özgürlüğü arayan kadını rüyada da olsa
Bir kez daha gördüm ya!
Süleyman Boyoğlu (9 Kasım  2017)