30 Kasım 2011 Çarşamba

ERİNÇ GÖP DÖNEM BAŞKANI OLDU

            Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)  Başkanı Orhan Erinç, 94 basın meslek örgütünün oluşturduğu "Gazetecilere Özgürlük Platformu"nun dönem başkanlığını yeniden üstlendi.
           TGC Başkanı Erinç, Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkan Vekili Savaş Kıratlı ve Genel Sekreteri Ümit Gürtuna’dan bugün TGC'de yapılan törenle GÖP başkanlığı görevini devraldı. Erinç yarından itibariyle yürütmeye başlayacağı GÖP başkanlığını Ocak 2012 sonuna kadar devam ettirecek.            
           Türkiye’de ifade özgürlüğünün tehdit altında olduğuna inanan ve bu özgürlüğün standartlarını gelişmiş demokrasilerdeki seviyeye yükseltmek amacıyla gelen 94 basın meslek örgütünün oluşturduğu GÖP’ün dönem başkanlığı iki aylık sürelerle dönüşümlü olarak yürütülüyor. 
          GÖP’ün kurulduğu 25 Ağustos 2010 tarihinden bugüne kadar TGC Erinç, Basın Konseyi önceki Başkanı Oktay Ekşi, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan İpekçi, Basın Enstitüsü- IPI Ulusal Komite Başkanı Ferai Tınç, Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Abakay ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin yürütmüştü. 
         Gazetecilere Özgürlük Plaftormu, yargılanan ve tutuklu gazetecilerin sorunlarını dile getirmek için üç yürüyüş bir de uluslararası gazeteciler kongresi düzenledi ve 150'yi aşkın gazetecinin de duruşmasını izledi. Son olarak uluslararası gazeteciler heyete ile birlikte Meclis'te grubu bulunan tüm partileri ziyaret ederek "gazetecilerin tutuksuz yargılanmasını ve yasalarda basın özgürlüğüne engel oluşturan maddelerin düzeltilmesini" talep etti.  

BASIN ODASI AÇILDI

          İstanbul-Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'da görevli gazetecilerin yararlanmaları için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tahsis edilen "Basın Odası" dün açıldı.
         Basın Odası'nın açılışına İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, başsavcı vekili ile basın savcısı Nurten Altınok ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Sekreter Yardımcısı Zafer Atay katıldı. Mobilyaları TGC tarafından yaptırılan Basın Odası'nın tabelası, TGC Başkanı Orhan Erinç ile Başsavcı Turan Çolakkadı tarafından asıldı.

SERVER TANİLLİ VEFAT ETTİ

           Sosyoloji, siyaset bilimi ve anayasa hocası, Cumhuriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Server Tanilli, İstanbul-Göztepe'deki evinde yaşamını yitirdi. Tanilli için yarın saat:10.00'da Cumhuriyet gazetesi önünde tören düzenlenecek. Tanilli, Üsküdar'daki Şakirin Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Tanilli, 1978 yılında uğradığı saldırı sonucu felç geçirmişti.

ORTAKÖY'DE PIERCING'Lİ BİR KADIN...

                                                Fotoğraf: Hüsniye BOYOĞLU

BÂB-I ÂLİ'NİN ÇINARLARI...

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin kuruluşunun tanığı sekiz gazeteci bir arada. Bu meslektaşlarımız artık hayatta değil. (Soldan itibaren) Haluk Durukal, Recep Bilginer, Orhan Mete, Mahmut Erhan, Hikmet Bil, Ali Sema Aydoğdu, Alaattin Berk ve Selami Akpınar. (Fotoğraf: İskender Özsoy)

İSKENDER ÖZSOY'UN YENİ KİTABI

        Bizim Gazete muhabiri İskender Özsoy’un yeni kitabı Sone Yayınları arasında çıktı.
        Özsoy kitabında Çanakkale ve ilçelerinin ilk günlük gazetesi Yeni Geliboluyu 57 yıl harf harf, satır satır elle dizerek her gün, her hafta sevinçle yayımlayan Gelibolu’nun abide gazetecisi Süleyman Tokgözü anlatıyor. 

       1951 yılında başladığı mesleğini 60 yıldır kimsenin karşısında eğilip bükülmeden sürdüren Tokgöz, Uğur Mumcunun dediği gibi bir gazeteci olduğu için, yani sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan bir gazeteci olduğu için bugün hala ayakta ve başı dik; onun için vicdanı rahat. 

      Çocuğu gibi sevdiği gazetesini kapatınca, Yeni Gelibolu adını satın almak isteyen meslektaşlarını kibarca O paraya ihtiyacım yok. Emekli maaşım bana yetiyor. diye geri çeviren cesur yürek Süleyman Tokgözün 60 yıllık meslek hayatı genç gazetecilere yok gösteriyor.

ATEŞ NESİN

                                                                   

                                            NANİK
                                            ----------

                                            Dik durabilme sorunu
                                            The Economist dergisi, "Erdoğan övüldükçe sertleşiyor"
                                            diye yazmış
                                            Bu olay  kişiden kişiye değişir...
                                            Kimi de  okşandıkça sertleşir!

28 Kasım 2011 Pazartesi

NAİL GÜRELİ YENİ ÇIKAN KİTABINI İMZALADI...

         Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve TGC Basın Senatosu önceki başkanlarından gazeteci-yazar Nail Güreli, bugün Basın Senatosu Odası'nda yeni kitabı "Nail Güreli Kitaplığı/Bir Kitaplığın Öyküsü"nü imzaladı. Kitap, Maltepe Üniversitesi Yayınları'ndan çıktı. (Fotoğraf: Süleyman BOYOĞLU)

26 Kasım 2011 Cumartesi

BU TEPEDE HİÇ OT BİTMEZDİ...

Kağıthane-Gürsel Mahallesi'nin hemen altında bulunan bakır kablo fabrikasından dolayı solda görülen tepede hiç ot bitmezdi. Fabrika taşındıktan sonra ot bitmeye, etrafında da binalar yükselmeye başladı. Yıkılan fabrikanın yerine alış-veriş merkezi yapılacağı söyleniyor. (Fotoğraf: Süleyman BOYOĞLU)

BU KEZ SİMİT DEĞİL BİSKÜVİ...

                                        FOTOĞRAF: Ali KILIÇ

25 Kasım 2011 Cuma

EKMEK PARASI İÇİN...

İstanbul'da bir hastane bahçesinde soğukta ekmek parası çıkarmak için iki yaşlı kadından biri kazak örüyor, biri de sarmısak satıyor... (Fotoğraf: Ali KILIÇ)

BAŞKENT'TE SEYİRCİ PATLAMASI...

ULUSLARARASI GAZETECİLER VE BASIN ÖRGÜTLERİNDEN AÇIKLAMA...


Uluslararası gazeteciler ve basın örgütleri,
cezaevindeki gazetecilerin serbest bırakılmasını istedi

          Aralarında Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), Türkiye Gazeteciler Sendikası, Alman DJV, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI),  Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) ve Avrupa Gazeteciler Birliği’nin bulunduğu kuruluşlardan bir heyet, 22-24 Kasım günlerinde Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında, 64 gazetecinin hala cezaevinde bulunmasını kınadı.
        Heyet, Türkiye’deki basın camiasının. basın özgürlüğü ve cezaevindeki meslektaşlarının serbest bırakılması yolunda verdiği mücadelede artık güçlerini birleştiriyor olmasından etkilendi.
       Sorunun çözümü Türkiye’dedir. Uluslararası örgütlerin temsilcileri olarak meslektaşlarımızı güçlü bir şekilde destekliyor ve yetkililere basın özgürlüğü meselesiyle ilgili olarak onlarla görüşmeleri ve soruna demokratik çözüm bulunması çağrısında bulunuyoruz. Gözlemlediğimiz korku ve otosansüre son verilmelidir.
      Heyet üyeleri, Salı günü cezaevindeki 10 Türk gazetecinin davasının başladığı İstanbul Çağlayan Adalet Sarayı’nın önündeki gösteriye katıldı. Çok sayıda polisin bulunduğu gösteri olaysız geçti.
     Buna karşın duruşmanın koşulları, gözlemcilerin derin endişe duymasına yol açtı. Bazı heyet üyelerinin iki saat kuyrukta bekledikten sonra ulaşabildiği aşırı dar ve çok kalabalık mahkeme salonunda gazetecilerin avukatları, taraflı olduğu gerekçesiyle üç yargıçtan biri için reddi hakim ve müvekkillerinin tahliyesi talebinde bulundu.
     Tahliye talebini reddeden mahkeme, davayı, bir üst mahkemenin reddi hakim talebiyle ilgili karar vermesi beklenen  26 Aralık’a erteledi.   
     Heyet üyeleri, Çarşamba günü tutuklu gazetecilerin aileleriyle görüştü. Durumla ilgili çeşitli ve dokunaklı ifadelerin ardından katılımcılar, aralarında, cezaevindeki gazetecilerin ailelerine yardım için bir örgüt kurulması, Türkiye’deki basın özgürlüğünün kötü durumundan haberdar olmayan yabancı gazeteciler için “bilgilendirme seti” ” oluşturulması ve genç Türk gazetecilerin adli davaları daha iyi yansıtması için eğitilmesinin de bulunduğu bir dizi tavsiyelerde bulundu.

                                  PARLAMENTODAKİ GÖRÜŞMELER

     Türk Adalet Bakanı’yla görüşme talebi kabul edilmeyen heyet, Perşembe günü Ankara’da Türk parlamentosundaki tüm siyasi partilerin meclis gruplarının başkanvekilleriyle görüştü.
     Üç muhalefet partisi, Türk parlamentosunda basın özgürlüğü konusunda genel görüşme açılması önerisine destek ve gazetecilerin duruşmalarına milletvekillerini gözlemci olarak yollama sözü verdi.
     İktidardaki AKP, ilk öneriyi ve gazetecilerle “diğer tutukluların” tutukluluk koşullarının izlenmesi imkanlarını “değerlendireceğini” açıkladı ve basın konularında gelecekte yapılacak düzenlemelerde STK’ları da sürece dahil etme sözü verdi.

      Uluslararası gazeteciler ve medya örgütleri:

- Avrupa’nın en çok sayıda tutuklu ve hükümlü gazetecisinin bulunduğu Türkiye’deki basın özgürlüğünün kötüleşen durumuna öfkesini ve endişesini yineler.

- Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu çerçevesinde gazeteciler hakkında açılan davaların düşürülmesi için yasa değişikliği talep eder.

- Cezaevindeki Türk gazetecilerin derhal serbest bırakılması talebini sürdürür.

BÂB-I ÂLİ'NİN ÇINARLARI ANLATIYOR...

                                                      (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)
           
                  AHMET ÇİTOĞLU, HÜRRİYET GAZETESİ SAYFA EDİTÖRÜ
                  İKEN BIYIĞI YÜZÜNDEN İŞTEN ATILMASINI ANLATTI:

           “1990'lı yıllardı. Hürriyet gazetesinde spor servisi sayfa editörlüğü yapıyordum. Spor Servisi Müdürü Nezih Alkış birgün yanıma gelerek, bir ricası olduğunu söyledi. Alkış ‘Ahmetçiğim, kusura bakmazsan senden bir ricam olacak’ dedi. Ben de ‘Buyur seni dinliyorum’ dedim. Alkış, ‘Serviste bütün arkadaşlar bıyıklarını kesecekler, senin de bu karara uymanı istersem ne dersin?’ dedi.
           Böyle bir istek karşısında şaşırıp kaldım. 'Herhalde şaka yapıyorsun, ciddi olamazsın?' diye sordum. Alkış, ciddi söylediğini, emrin ‘yukarıdan’ geldiğini belirtince merakla sordum: İsteyen kişi kim? Yukarıdan dediğin kim? Bana ‘Ben emir kuluyum, bu istek Genel Yayın Yönetmeni'nden geldi. Beni yanlış anlama…’ deyince şaşırıp kaldım.
          Kendimi kısa sürede toparladım, biraz da kızgın bir ifadeyle ‘Buna ne gerek vardı. Benim bıyığımla niye uğraşıyorlar. Ben burada mesleğimi icra ediyorum. Bıyığımı da kesin kes kesmeyeceğim’ diye Nezih Alkış'a ilettim.
         Nezih Alkış, ‘Beni kırma, hatırım için kessen ne olur’ diye ısrar edince de ben de kesin kararlı olduğumu ifade ettim. Alkış bana ‘Sen bilirsin… Ben görevimi yaptım’ dedi.
         Bu arada servisteki dört arkadaş bıyıklarını kesti. Ben kararımdan vazgeçmedim, bıyıklarını kesen arkadaşlarıma uymadım. On beş yirmi gün sonra beni İdare Müdürü'nün odasına çağırdığı söylendi. İdare Müdürü bana ‘Ahmetçiğim sana üzülerek bu mektubu vermek durumunda kalıyorum. Bu yukarıdan gelen bir emir’ dedi. Elime bir zarf tutuşturdu. Durumu anladım, zarfı açtım baktım ve Hürriyet gazetesindeki görevime son verildiğini okudum. Yıllarımı verdiğim ve çok sevdiğim gazeteden bir bıyık yüzünden ayrılmamın burukluğunu yaşadım, ancak işsiz kalmadım, çok kısa bir süre sonra Akşam gazetesinde mesleğimi devam ettirdim”
(Süleyman Boyoğlu)

23 Kasım 2011 Çarşamba

GÖP TUTUKLU GAZETECİLERİN AİLELERİYLE BİR ARAYA GELDİ

        
        Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin  (TGC) de içinde yer aldığı ve 94 basın meslek örgütünün bir araya gelmesinden oluşan Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) ev sahipliğinde Uluslararası gazeteci örgütlerinin temsilcilerinin de katıldığı gazeteci heyeti, tutuklu yakınları ve avukatlarıyla bugün TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda bir araya geldi. Toplantıya TGC adına Başkan Vekili Turgay Olcayto, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Zafer Atay, Türkiye Gazeteciler Sendikası adına Ercan İpekçi, Basın Enstitüsü Başkanı Ferai Tınç katıldı.
        Toplantıya Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Başkanı Arne König ve Başkan Yardımcısı Philippe Leruth, Alman Gazeteciler Sendikası’ndan Ramis Kılıçarslan ve Monika Kabay, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Başkan Yardımcısı Pavol Mudry ile Avrupa ve Kuzey Amerika Basın Özgürlüğü Danışmanı Steven Ellis, Sınır Tanımayan Gazetciler Örgütü (RSF) Avrupa Sorumlusu Johann Bihr, Avrupa Gazeteciler birliği (AEJ) Başkan Yardımcısı Saia Tsaouasidou da katıldı..
        Toplantıda tutuklu gazeteci yakınları, yaşadıkları sıkıntıları ve sorunları dile getirdiler.
         Uluslararası gazeteci heyetinin, yarın da Ankara'da BDP Başkanvekili Hasip Kaplan, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ve AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın ile bir görüşme yapacağı bildirildi.  

22 Kasım 2011 Salı

SABAHIN UCU... ÖYKÜDE KADINA BAKIŞ...

Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu

                    Sibel Cemali’nin 17 öyküden oluşan Sabahın Ucu adlı kitabı e yayınlarından çıktı. Ada’da, geriye bakış ve an’lar bölümlerini taşıyan kitapta kadının iç dünyası imgeler, metaforlar ve çağrışımlarla yansıtılırken, kadından yola çıkarak alt metinde toplumsal sisteme de inceden inceye bir eleştiri yöneltilmektedir.
***
“Sabahın Ucu, Sibel Cemali’nin hayatın nabzını yansıtan öykülerinden oluşuyor. Yaşama sevinciyle tutkulu bağlanışların buluştuğu noktada var ediyor öyküsünü Cemali. Zengin imgelemlerle ördüğü anlatımı dünle bugün arasında insanı var eden duygular sağanağında gezindiriyor. Yalın bir söyleyiş, içli anlatımıyla insana doğru yürüyor Cemali. Bazen buruk, bazen ezgin, bazen de hayatın gülümseyen yanlarına bakıyor. Oradan devşirdiklerini yaşanmışlığın diliyle duyarlıklı biçimde öyküleştiriyor. İnandırıcı bir o kadar da kendini okutan öyküler her biri. Zengin bir düş evreni içinde gezinmesi de bunun bir göstergesi. Gerçekliğin dilinden kopmadan, bir anın, bir durumun yansılarını dillendiriyor. İnsandan insana doğru yürüyüşün duyarlıklı sesiyle var ediyor öyküsünü.”  Feridun ANDAÇ
***
Sibel Cemali (1966) İlk-Ortaöğrenimini Büyükada ve Heybeliada'da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümünü 1989’da bitirdi. 1989-1992 yılları arasında Jeomorfoloji Yüksek Lisansını yaptı, aynı dönemde Fiziki Coğrafya Kürsüsünde Araştırma Görevlisi ve Tez Asistanlığı görevlerinde bulundu. Sonraki yıllarda üniversiteden ayrılarak çeşitli eğitim kurumlarında öğretmenlik ve yöneticilik yaptı.
Sabahın Ucu ilk öykü kitabı olan yazar, çeşitli edebiyat atölyelerine ve seminerlerine de katıldı. Öyküleri ve metin çözümlemeleri yurt içi ve yurt dışında çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı.

KADIKÖY'ÜN "MEŞHUR MENEMENCİ"Sİ...

               Kadıköy'de menemencilik yapan Cemal Polat'ın dükkânı askerlerin pusulalarıyla dolu... Müşterileri hafta sonu Tuzla, Selimiye, Fenerbahçe, Maltepe ve Alemdağ olmak üzere İstanbul'un Anadolu yakasından gelen askerler olan "Meşhur Menemenci"nin sahibi Cemal Polat, "Bizim menemenimizden yiyen asker arkadaşlar, birliğine gittiğinde çok beğendiğini arkadaşına söylüyor. Böylece onları başkaları izliyor... Hafta sonları oturacak yer bulunmuyor. Kapı önüne de masalar atıyoruz. Sağ olsun komşularımız da yardımcı oluyor" diyor.  Polat, menemen yiyen askerlerin ayrılırken, dükkânın duvarlarına kaç tertip olduklarını yazan pusulalar asıp gittiklerini, dükkânının içinin adeta "dilek ağacına" döndüğünü söylüyor. (Fotoğraf: Ali KILIÇ)

BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ'NDE BİSİKLET KEYFİ...


              İstanbul Boğaz’ı üzerine yapılan ilk köprü olması nedeniyle “Boğaziçi Köprüsü” olarak adlandırılan köprünün yapımına 20 Şubat 1970 tarihinde başlandı. 30 Ekim 1973 yılında da Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 50. yıldönümü şerefine devlet töreniyle hizmete sokuldu. 38 yıl önce hizmete giren köprünün üzerinden bugüne kadar çok sayıda araç geçti, ama bisikletiyle geçen pek görülmedi. Bir tek Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Balotaj Kurulu Başkanı Muammer Tuncer hariç…
        Her şey güzel gidiyordu Muammer Tuncer için; ta ki köprü sallanıncaya kadar. Köprü sallanınca Muammer Tuncer bisikleti köprüde bırakıp, tabanlara kuvvet deyip Asya yakasına geçmeyi başarmanın sevincini yaşarken görülüyor...

21 Kasım 2011 Pazartesi

ESKİ DOSTLAR...

            Usta foto muhabiri Ara Güler (ortada) , spor yazarı Doğan Koloğlu (solda) ve tarihçi-yazar Orhan Koloğlu (sağda), 60 yıllık arkadaşlar. Bu arkadaşlıkları ta Beyoğlu’na dayanır. Gazeteci Hasan Cemal’in büyük halası Kamuran Cemal’in başkanlığında Beyoğlu’nda toplanan “Keyif üyeleri”, bu dostluklarını ve ahbaplıklarını ömür boyu sürdürürler. Üçlünün bu fotoğrafı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC)  bir etkinliğinde çekilmiş. Üç arkadaşın birlikteliği gazetecilik mesleği gereği Cemiyet içerisinde de devam ediyor.

20 Kasım 2011 Pazar

BÂB-I ÂLİ'NİN ÇINARLARI ANLATIYOR...

                                
      Üst karedeki fotoğrafta usta gazeteci Ergin Konuksever'in Levent'teki evinde çalışma odasında, altındaki karede de emektar otomobiliyle beraberiz. En alttaki üçüncü karede ise şimdi Bodrum'da yaşayan gazeteci Yurdaer Acar görülüyor... (Fotoğraflar: Ali KILIÇ/Ergin KONUKSEVER)
                        
                                "ASPARAGAS"
              NASIL ORTAYA ÇIKTI USTA GAZETECİ
              ERGİN KONUKSEVER ANLATIYOR:

          Bu çocuklar Milli Birlik Komitesi üyesi hava albay Haydar Tunçkanat’ın çocukları. Olay Levent sırtlarında geçiyor. Tunçkanat, Amerika’da gemiyle bir araba getirmiş. O arabanın sandığını çocukları gecekonduya çeviriyorlar. Hürriyet’in foto muhabiri Yurdaer Acar ile muhabiri Yener Tuğrul, iki kardeşi konu mankeni olarak buraya sokuyorlar; “Milyoner kızı aşkı için Türkiye’ye geldi!”
         Kız şalvar giymiş, önünde pompalı gaz ocağı var. O pompalı gaz ocağında yemek yaparken (gaz ocağını pompalarken) Yurdaer fotoğraf çekiyor. Fakirliklerinin ifadesi “az para” bir de gazocağının “gaz”ını ekliyorlar. Gecekondu’nun giriş kapısının üzerine de “Azparagaz” yazıyorlar... Bu da aşklarının ifadesi oluyor...
         Bu haberi üç dört gün Hürriyet gazetesi manşetten verdi. Akşam’ın sahibi Malik Yolaç, Celalettin Çetin de gazetenin “Beyoğlu Muhabiri”. Malik Yolaç, “Bak millet neler yazıyor. Sen de bul şunları konuş” diyor.  Malik Yolaç, o sıralar rakip gazetenin yalanını ortaya çıkaran gazetecilere prim veriyordu. Celalettin Çetin de olay yerine gidiyor. Bakıyor o sırada bir kız balkondan halı silkeliyor. Celalettin Çetin, “Kardeşim burada bir milyoner kızı ile bir çocuk yaşıyormuş” diyor.
Kız da “Onu bana sorma içeride ağabeyime sor” diyor. Çetin, konu mankeni genç çocukla ve kızla konuşuyor. Dönüyor geliyor, yalan haber olduğunu Akşam’da yazıyor. 

          NECATİ ZİNCİRKIRAN'DAN İHTAR...
       Yurdaer Acar ile Yener Tuğrul o sıralar Hürriyet’in Yazı İşleri Müdürü Necati Zincirkıran’dan ihtar alıyorlar. Onlar da “Bizi kandırdılar” diyorlar, işi kurtarıyorlar. Ama daha sonra “Papazın kızı Müslüman oldu!” diye bir yalan haber daha yapıyorlar. Kanun kitabını da Kuran-ı Kerim diye kızın başının üzerine koyduruyorlar. Yine Celalettin Çetin araştırıyor, kızın papazın kızı olmadığını, kitabın da Kuran-ı Kerim olmadığını ortaya çıkarıyor. Bunun üzerine Hürriyet ikisini de çıkardı.
      Yurdaer Acar o sıralarda ABD’den İstanbul’a gelen bir kızla tanıştı. O kızın arkasından Londra’ya gitti. Kız oradan Avusturalya’ya ağabeylerinin yanına gitti. Sonra Türkiye’ye döndüler. İki kızları oldu. Birinin adı Filiz, diğerinin adı Suzan. Geldiğinde bu kez Akşam gazetesine girdi. Ben o sırada Günaydın’a geçtim. Yurdaer de Günaydın’a geldi. Sonra bu kadından ayrıldı. Yuardaer sonra İstanbul’da reklâm stüdyosu açtı. Bir kez daha evlendi. Karısı kanserden öldü. Levent’te evi vardı, o evini sattı. Bir ev Bostancı’da, bir ev de Bodrum’da aldı. Annesinden kalan evini de sattı.
      Yurdaer’in biri erkek, iki kardeşi vardı, ikisi de trafik kazasında öldü. Kız kardeşi Sarıyer dolmuşundayken bindiği araç denize uçtu. Kız araç içinde boğularak öldü. Yedek subay olan (asteğmen) erkek kardeşi de Kars’tan Erzurum’a ya da Erzurum’dan Kars’a giderken, binbaşı aracına alıyor. Onlar da trafik kazası geçiriyor, binbaşı da Yurdaer’in kardeşi de ölüyor.

                   TRAFİK KAZASI GEÇİRDİ
     Bir müddet sonra bu kez Yurdaer Acar, İstanbul’da trafik kazası geçirdi. Köprücük kemiği kırıldı. Samatya SSK’da Emil Galip Sandalcı’nın ortopedist doktor olan kardeşi Metin Galip Sandalcı ameliyat etti. Şimdi Bodrum’da yaşıyor.
     Ben onu çok öğrenci olaylarının içine sokup fotoğraf çekmesini sağladım. İstanbul’a geldiğinde hâlâ görüşürüz.
     Bu arada, Bodrum’da yaşayan Yurdaer Acar’ın izini Ergin Konuksever’in yardımıyla bulduk. Ergin Ağabey, TGC Basın Senatosu Odası'nda Yurdaer Acar'ı cep telefonuyla aradı. Kısa bir görüşmeden sonra Konuksever, "Yanımda Süleyman Boyoğlu var. Asparagas'ı bir de senin ağzından dinlemek istiyor" dedi ve telefonu bana uzattı. Yurdaer Acar, İstanbul'a geldiğinde buluşma ve olayı anlatma sözü verdi. Acar, telefonu kapatırken, “Yalnız şu kadarını söyleyebilirim, şimdiki Asparagas'ların yanında bizimki hiç bir şey değil” dedi. 
      Olayın bir diğer kahramanı Yener Tuğrul’un ise ABD’de yaşadığını öğrendik.
      Ergin Konuksever ustamıza yardımları ve katkıları için teşekkür ediyoruz...
SÜLEYMAN BOYOĞLU



Abdullah Avcı Milli Takımın başına getirildi.

FETTAH YAZAR'IN ANISINA...


           Yaklaşık iki yıl önce kaybettiğimiz Bâb-ı Âli'nin efendi gazetecisi Fettah Yazar (arka sırada solda), Ali Kılıç, Süleyman Boyoğlu ve Recep Yaşar TGC Basın Senatosu odasında...

YORUMSUZ...

                                                       Fototoğraf: Süleyman BOYOĞLU

YAZAR EMİN KARACA KİTAP FUARINDA...

                                                      Fotoğraf: Süleyman BOYOĞLU

GÜNÜN FOTOĞRAFI...

Fotoğraf: Süleyman BOYOĞLU

19 Kasım 2011 Cumartesi

ÇOCUKLARINI DOYURMAK İÇİN...

ADI ASLI, FATMA, ELIF OLSUN , AÇIK VEYA KAPALI OLSUN NE FARK EDER. EVDE COCUKLAR AÇ...  Fotoğraf: Ali KILIÇ

18 Kasım 2011 Cuma

NECMİ TANYOLAÇ USTAMIZIN SÜRPRİZ ZİYARETİ...



Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve TGC Basın Senatosu önceki başkanlarından Necmi Tanyolaç, bugün (18 Kasım Cuma) sürpriz bir ziyarette bulundu. Basın Senatosu Yazmanı Ahmet Çitoğlu ile "Bâb-ı Âli'nin Çınarları" ile ilgili sohbet ederken, kapıdan içeri uzun zamandır Cemiyet'e gelemeyen Necmi Tanyolaç'ın girdiğini gördük. Çitoğlu ile şaşkınlığımızı kısa sürede attık. Necmi Bey'le sarmaş-dolaş olduk. Daha önce bastonla dolaştığını bildiğimiz Necmi Tanyolaç'ı bastonsuz görünce biz sormadan o anlattı: "Bastonu-mastonu attım. Şimdi turp gibiyim. Bana müsade Sedat Simavi Ödülleri Seçici Kurul toplantısına geldim. Sonra görüşürüz" dedi, ama biz peşini bırakmadık. Önce Ahmet Çitoğlu, sonra spor yazarı Gürcan Bilgiç, daha sonra da ben fotoğraf çektirmek için sıraya girdik. Başkanımız Necmi Tanyolaç'ı mutlu ve huzurlu görünce ne yapacağımızı şaşırdık... (Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu-Ahmet Çitoğlu)

BÂB-I ÂLİ'NİN ÇINARLARI ANLATIYOR

TGC GENEL SEKRETER YARDIMCISI ZAFER ATAY ÜÇÜNCÜ PATRONU
SAFA KILIÇLIOĞLU İLE YENİ SABAH GAZETESİNİ ANLATTI:

            “Safa Bey’in garsonluktan geldiği söylenir. Sonra Florya’da nadide çiçekler yetiştirirdi. Bitmez tükenmez bir de Florya’da konak inşaatı vardı. Çalışanlarına ilk yemeği Babıâli’de Safa Bey verdi. Yeni Sabah, Babıâli’de ilk düzgün arşivi olan bir gazeteydi. Elektronik haberleşmenin öncülerinden olan bir gazeteydi. Ankara bürosuyla irtibatı için telefoto ve teleksi olan ilk gazeteydi. 
           Gazete patronlarıyla çalışanlar arasındaki çalışma ve çalıştırma koşullarını düzenleyen 5953 sayılı yasa 10 Ocak 1961’de değiştirildi, 212 sayılı yasa oldu. 1963’e kadar işverenlere bir geçiş dönemi tanındı. 1963’ten sonra gazetelerde toplu iş sözleşmeleri yavaş yavaş başladı. 100 binlerde olan gazetenin tirajında da büyük düşüşler başladı. Tirajın düşmesi gazetenin kapanmasını hızlandırdı. Yasanın çıkışıyla gazetenin kapanması arasında iki yıllık bir süre var. TGC Başkanı Orhan Erinç’te benden önce gazetede.”İktisat muhabiri” olarak çalışmış. Ben Son Havadis’ten Hür Vatan'a geçtim, vatani görevimden döndükten sonra da Yeni Sabah’ta işe başladığımda Orhan Bey yoktu.

                                       "BASIN" ADLI GAZETE
           Safa Bey, 212 sayılı yasaya itiraz eden ilk patron… Babıâli’deki diğer patronlar da bu yasaya itiraz etti ve üç gün gazete çıkarmadılar.  Gazeteciler Sendikası bunun üzerine “Basın” adında bir gazete çıkardı. Bir de yürüyüş yaptı. Cemiyet’in önünden vilayete kadar yüründü. Benim elimde de bir pankart vardı. Taşıdığım pankartta “Simidimiz ve ümidimiz” yazıyordu.
Ön sıralarda Yaşar Kemal başta olmak üzere Babıâli’nin o dönemki önemli yazar-çizerleri vardı. Yaşar Kemal, vilayetin önünde kısa bir konuşma yaptı, sonra dağıldık.
           Yeni Sabah’ın binası eski Cumhuriyet gazetesinin karşısındaydı. Üç katlı bir binaydı. Girişi mermerliydi. Çalışanlar o kapıdan girmezdi. O kapıdan ancak işveren ve misafirleri girerdi. Biz arka kapıdan girerdik. Çok düzgün bir arşivi vardı gazetenin ve arşivde görevliler vardı.
           Gazetenin mükemmel bir klişehanesi vardı. Birçok gazete o sıralar klişesini dışarıda yaptırırdı, klişehaneleri yoktu. Çünkü ayrı bir teknoloji gerektiren bir yerdi. Çoğu klişesini Vartan Usta’ya yaptırırdı. Bir iki tane daha Ermeni usta vardı.

                            KIRMIZI IŞIK YANINCA ODASINA KİMSE GİREMEZDİ
           Safa Kılıçlıoğlu’nun yanına herkes rahatlıkla giremezdi. Belki de Babıali’de ilk hanım sekreteri olan patrondu.. Kendi çalışma odasının üstünde kırmızı ve yeşil (mavi de olabilirdi) lamba vardı. Kırmızı yandığı zaman çok özel misafirleri olduğu anlaşılır ve kimse içeri sokulmazdı. Odasının mobilyaları maundan yapılıydı. Safa Bey çok şık giyinen bir adamdı. Avrupa’dan giyindiği söylenirdi. Özel yapım bir Amerikan arabası kullanırdı. İlk arabası olan patronlardan biriydi sanırım… Sağlıklı beslenmeye çok önem verirdi. Özel beyaz bir Rus aşçısı vardı. Çalışanların maaşlar, mesailer muntazam ödenirdi.
          İstanbul bürosunda Ahmet Vardar, Teoman Orberk (Yazı işlerinden), Nezih Demirkent vardı. Nezih Bey yazı işleri müdürüydü. İstihbarat Şefi İrfan Türksever’di… Ben gazeteciliğe Son Havadis’te muhabir olarak başladım. Yeni Sabah’a askerlik dönüşü geldiğimde (1963’te) iç sayfa sekreteri oldum. Rahmi Turan, Erol Kaner spor servisinin yöneticileriydi. İki üç dil bilen Salih Uygur dış haberlere bakardı. İngilizce, Fransızca ve Rumcayı anadili gibi konuşurdu. Foto muhabiri olarak Meftun Olgaç vardı.

                    HERKESİN TAZMİNATINI ÖDEDİ
         Babıâli’de gazeteler paldır küldür kapatılırdı. Çalışanlar işe gelirdi, bir bakarki gazete kapanmış. Yeni Sabah’ın kapanmasına gelince; Kılıçlıoğlu, sendikaya ve toplu sözleşme düzenini getiren yasaya karşıydı. Diğer patronlar da karşıydı. Bir kısmı uyguladı, bir kısmı uygulamadı.  Fakat en radikal kararı Sefa Bey aldı. Bir gün orada çalışırken patronun tüm çalışanları kendi katına beklediğini söylediler. Hepimiz toplu olarak odasına girdik. Kısa bir konuşma yaptı; ‘Beyler hanımlar’ dedi. ‘Üç ay sonra gazetemi kapatacağım. Aşağıya talimat verilmiştir. Herkesin hesabı yapılmaktadır’. Yani muhasebeye talimat vermiş. ‘Bugünden itibaren herkes bir saat iş arama iznine sahiptir. Duyabilirsiniz Safa Bey gazetesini kapatmaz derler ama inanmayın, kapatacağım ve kimseye de satmayacağım’ dedi. Üç ay sonra hakikaten kapattı. Bu Babıâli’de ender görülen bir durum… En büyük gazeteler bile bir gecede gazeteyi kapatma kararı alırlardı. İşe gelenler gazetenin kapatıldığını kapıcıdan duyarlardı, ama Sefa Bey açıkça üç ay öncesinden haber vererek gazetesini kapattığını açıklıyordu. Üç ay herkes maaşını aldı. Gazetenin kapandığı gün çekilmiş bir fotoğraf var. Kimsenin içeride bir kuruş parası kalmadı. Herkese ödemesi yapıldı.
         1960’ta tiraj açısından Hürriyet’le yarışan tek gazeteydi. 100 bin civarındaydı. Kapanacağı dönem 15 bine kadar düştüğü söylendi. “Anjelik” isimli romanın tefrikası o sıralar Yeni Sabah’ta yapılıyordu ve çok tutuluyordu. Kapanacağına yakın bazı okuyucular telefonla “Anjelik nasıl bitecek!” diye soruyordu. Ben şahidim.
        Yeni Sabah ne yaptı? Esat Mahmut Karakurt’u Moskova’ya gönderdi. Duvar ilanları yaptı; “Yeni Sabah Moskova”da. Bu ilanlar tepki aldı. Ne demek Moskova’da!.. Bu 1950’lerde oluyor. “Yeni Sabah Kutuplarda”. Buraya da o dönemin en çok okunan romancısı ve yazarı Esat Mahmut Karakurt’u yolladı ki bu kişi çok popüler bir yazardı.

                     KORE SAVAŞINA İLK MUHABİRİ GÖNDERDİ
        Fotoğraf servisi şefi Müeddet Erkmen. Köşe yazarı olarak Prof. Dr. Sabri Esat Siyavuşgil (Cirano’yu Fransızca aslından şiirselliğini bozmadan Türkçeye kazandıran adam), Nezihe Araz görev yapıyordu.
.       İlk kez uygar dini tefrikalar yayınladı. Tabi ben onlara da yetişemedim. Kore Savaş'ına ilk muhabir yollayan gazetelerdendir… Emekli bir asker olan ve sonradan gazetecilik yapan bir muhabir yollamış. Bu muhabir Kore’de kayboluyor.. Bir de bakıyorlar adam bir bataryanın başında ateş açma emri veriyor. Böyle anlatılırdı…
        İlk olimpiyatlara muhabir gönderen yine Yeni Sabah gazetesiydi… Güçlü bir radyodan yabancı radyo kanalları dinlenir, ilgi çekici haberler not alınıp yazılırdı. Teleksin bile lüks olduğu bir dönemdi… Teleksi olan gazete çok önemliydi. Parlamento haberleri daktilo ile alınırdı. Milli Piyango numaraları bile telefonla alınırdı. O dönem gazeteler Ankara’ya İstanbul’dan bir gün sonra ulaşırdı. Anadolu’nun diğer illerine ise ancak üç gün sonra ulaşırdı. Mesela Pazar gününün Hürriyet’i Antakya’ya ancak Salı günü gelirdi.
       Ankara’da bürosu olan ender gazetelerden biriydi. Çok modern baskı makineleri; güçlü rotatifi vardı. Yakın illere dağıtım yapan ulaşım teşkilatı vardı. Nitekim Ayhan Işık’ın gazete taşıyan bir şoförü oynadığı film Yeni Sabah gazetesinin ulaştırma servisinde çekilmişti. Çok yakın illere gazete çok geç saat olsa da ulaştırılırdı. Sonra şehir kalıplarını Ankara’ya taşıdılar. Orada baskı yapılsın diye… 60’lardan sonra…

                HAKKI DEVRİM TAKMA İSİMLE YAZIYORDU
       Gazetenin en önemli isimlerinden birisi de gazeteci arkadaşımız Ulvi Yanardağ’ın babası Reşat Yanardağ’dı. Yazı işlerinde küçücük bir masada otururdu. Safa Bey’in en güvendiği bir adam olarak bilinirdi. Akil bir adam konumundaydı. Gazeteye girecek olan ancak tereddüt edilen haberler kendisine danışılırdı. “Yeni Sabah” imzalı baş yazılar onun kaleminden çıktığı bilinirdi. Sessiz sedasız oturan biriydi.
       Siyasi, sosyal kulis haberlerini “Sabiha Deren” takma adıyla Hakkı Devrim hazırlıyordu. Köşenin adı da “Fısıltı”ydı…
       Babıâli’de ünlü kişilerin imzasıyla röportaj yayınlayan ilk gazeteydi. Sinema ve tiyatro (komedi) sanatçısı Halide Pişkin imzasıyla röportajlar yayınladılar. ‘Pişkin Teyze’ diye çıkardı. Tabii bu yazıları Halide Pişkin yazmazdı, ama muhabirle halkın arasına girerdi. Mahallelere, sokaklara giderdi… Velhasıl Yeni Sabah Babıâli’ye yenilikler getiren bir gazeteydi.”
SÜLEYMAN BOYOĞLU


          Topluca tazminatları ödenerek işten çıkarılan Yeni Sabah gazetesi çalışanları arasında kimler yoktu ki... Başta TGC'nin önceki başkanlarından Nezih Demirkent, TGC'nin şimdiki Genel Sekreter Yardımcısı Zafer Atay, Hürriyet gazetesi yazarı Rahmi Turan, Yeni Sabah'ın dış haberler sorumlusu Salih Uygur, istihbarat şefi İrfan Türksever, spor yazarı Aydemir Akbaş, Ahmet Vardar, foto muhabiri Mehmet Luma ve Aynı zamanda Galatasaray'da hocalık yapan Zahir Güvemli olmak üzere bir çok usta gazeteci Yeni Sabah'ta kapı önüne konulmuştu...Bu arada Zafer Atay'ın ismini çıkaramadığı Cağaloğlu'nun meşhur trafik polisi de çıkarılan gazetecilerin arasında görülüyor. ( Fotoğraf: Zafer Atay'ın arşivinden)

17 Kasım 2011 Perşembe

“Gazetecilerin yıpranma hakkı iade edilmeli”

TGC Başkanı Orhan Erinç :
TGC Genel Başkanı Orhan Erinç , “Umuyoruz ki gazeteciler, ileri demokrasi olduğu belirtilen bir süreçte demokratik ülkelerdeki meslektaşları gibi rahatça, herhangi bir tehdide, baskıya uğramadan mesleklerini yerine getirirler” dedi
İSTANBUL-Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya’nın Cemiyete yaptığı taziye ziyaretinde iktidarın CHP ve MHP milletvekillerinin gazetecilerin yıpranma hakkının iade edilmesi yolundaki kanun tekliflerinin dikkate alınmasını istedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akaya Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne (TGC) Van'da yaşanan 5,6’lık depremde otel enkazı altında kalarak yaşamını yitiren Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir için taziye ziyaretinde bulundu. Gazetecilerin yıpranma hakkı dahil olmak üzere çeşitli sorunların konuşulduğu toplantıya TGC adına Başkan Orhan Erinç , Genel Sekreter Yardımcısı Zafer Atay katıldı.
ERİNÇ: ARKADAŞLARIMIZIN GÖREV ŞEHİDİ OLMASI BİZLERİ ÇOK ÜZDÜ
Baş sağlığı ziyareti için Akkaya’ya ve CHP’ye teşekkür eden TGC Başkanı Orhan Erinç , burada yaptığı konuşmada “Türkiye’de sorunların deneme yanılma yöntemiyle aşılacağına ilişkin yerleşmiş bir kanı olduğu anlaşılıyor. Oysa daha önceki olaylardan ders çıkarmak gerekirken bu konu nedense günlük önlemlerle geçiştirilmeye çalışılıyor. Tabii iki arkadaşımızın görev şehidi olması, bizleri son derece üzdü” dedi.
Erinç, şöyle devam etti:
  “Özellikle Türkiye’de gazetecilerin çalışma koşulları konusundaki vurdumduymazlık bizi, başından bu yana rahatsız etmişti. Yıpranma hakkı ellerinden alınırken TGC de diğer meslek örgütleri gibi üniversite öğretim üyelerine hazırlatılmış raporlarla o yaklaşımın gerçekle bağdaşmadığını tasarı sahiplerine ilettik. O konudaki uyarılarımızın dikkate alınmamış olmasını doğrusu yorumlamakta zorlanıyor idik. Hala da zorlanıyoruz.”
“İKTİDAR TEKLİFLERİ DİKKATE ALMALI”
CHP ve MHP milletvekillerinin gazetecilere yıpranma hakkının yeniden tanınmasıyla ilgili kanun teklifi vermelerinin olumlu bir adım olduğunu belirten Erinç, ''Tabii bunu iyi bir başlangıç olarak değerlendirmek durumundayız. İktidarın da bu yaklaşımı dikkate alması gerektiğini düşünüyoruz'' dedi.
Son dönemde ifade özgürlüğü önünde önemli yasal engeller bulunduğuna işaret eden Erinç,
“Türk Ceza Yasası’nda, Terörle Mücadele Yasası’nda çok sayıda madde, sadece ifade özgürlüğünü engellemekle kalmıyor mesleğini yapan gazetecilerin kimi zaman silahlı terör örgütü üyesi gibi yargılanması sonucunu doğuruyor. Tutukluluk süreleri neredeyse ceza infazı sınırlarını da aşmış durumda. Bu konuda biz, 2010’un Şubat ayında Adalet Bakanlığı’yla bir çalışma başlatmıştık. Bu çalışmaya daha sonra diğer meslek örgütleri de katıldılar. 2010 Şubat ayından bu yana ne yazık ki herhangi bir iyileştirme söz konusu olmadı” diye konuştu.
“KATKIDA BULUNMAYI SÜRDÜRECEĞİZ”
Erinç sözlerini şöyle devam etti:
“Son dönemde gazetecilerin örgütlenmesinde bana göre en önemli değişiklik 94 basın meslek kuruluşunun bir araya gelerek Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) oluşturmasıdır. Bu platform, hem tutuklu ve yargılanan meslektaşlarımızla ilgili destek ziyaretlerine devam ederken bir yandan da yasalarla ilgili görüşleri belirleyerek ilgili yerlere sunma görevini üstlendi. Bekliyoruz ki gazeteciler, ileri demokrasi olduğu belirtilen bir süreçte diğer demokratik ülkelerdeki meslektaşları gibi rahatça, herhangi bir tehdide, baskıya uğramadan mesleklerini yerine getirirler. Tabii umutsuz olma gibi bir lüksümüz yok. Bu sorunların aşılacağına inanmak durumundayız. Elimizden geldiği kadar katkıda bulunmayı sürdüreceğiz.”
TGC Genel Sekreter Yardımcısı Zafer Atay ise  gazetecilerin her zaman aşırı stres altında çok yoğun çalışan insanlar olduğunu belirterek yıpranma hakkının daha geniş kapsamlı olması gerektiğini söyledi.  
Gazetecilerin  yıpranma haklarıyla ilgili çalışmaların yapıldığını söyleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya da en kısa süre içinde yasa tasarılarını meclise sunacaklarını bildirdi. Bu konuda Cemiyetin yapacağı çalışmalara da katkı vermek istediklerini ifade eden Akkaya “Ben bir kez daha yaşamını yitiren gazetecilere Allah’tan rahmet diliyorum” dedi.

GÜRCAN ARITÜRK'ÜN YAZISI



                                GELİŞEN TÜRK SİNEMASININ KİTAPLIĞI DA OLUŞUYOR

Gürcan ARITÜRK
(Blog Muhabiri)

          Türk sineması 21'nci yüzyıla hızlı girdi. Sanki 1970'lerdeki seks filmi furyasından, daha sonraki yasakçı zihniyetlerden intikam alınıyor. Genç sinemacılar 2 binli yıllarda çok sayıda filme imza attı. Türk filmlerinden bazıları uluslararası arenada kendinden söz ettirmeyi başardı. Seyirciden de gerekli desteği buldu Türk filmleri, bazı bol ödüllü filmlere ilgisizliği saymazsak. Hatta ödül alan film ile çok seyredilen filmlerin ayrı ayrı olması kafaları da karıştırdı. Çok eskiden de insanlık üzerine konuşanların, popüler gösterilerden daha az ilgi gördüğü düşünülürse, çok izlenmenin iyi filme, az seyredilmenin de kötü filme tekabül etmediği bilinir.
         Geçenlerde Türk filmlerinin seyirci-izleyici sayısında yabancı filmleri geçtiği ama hasılatta geride olduğu haberleri vardı. Sadece nicelikte-hasılatta değil nitelikte de yarışa devam etmeli Türk sineması. Çeşitlenen Türk sinemasının daha da gelişmesi ve dünyada adından daha çok söz edilebilir olması biraz da yapılan filmlerden dersler çıkarmakla, onların üstüne çıkmakla mümkün. Bunun için de en az maddi ve teknolojik destek kadar akademik ve bilimsel katkıya, eğitime ihtiyaç var. İşte bu ihtiyaca cevap verebilecek bir derleme yayınlandı: "2000 Sonrası Türk Sineması'na Eleştirel Bakış" (Editör: Özgür Yılmazkol, Okur Kitaplığı, Ekim 2011, İstanbul )

TÜRK SİNEMASININ GELİŞTİĞİNİN KANITI: AKADEMİK İNCELEME

        Kitap, Türkiye'nin 4 farklı üniversitesinden 9 akademisyenin yazılarından oluşuyor. Son dönem Türk Sineması hakkında öne çıkan filmler ve yönetmenlerden yola çıkarak detaylı bir bakış ve analizi ortaya koyuyor.
       Türk sinemasının belki de en çok ihtiyaç duyduğu bilimsel eleştiriye dayanan kitap Özgür Yılmazkol'un yönetiminde 2 binli yıllardaki seçkin filmlere dikkat çekerken Türk sinemacılarının artık -bazılarına göre yeniden- akademik alanda detaylı inceleme ve analizi hak ettiğine de işaret ediyor.
Sinemaseverler, kitapseverler ve akademisyenlerin kitaplığında seçkin bir yer bulacağı inancıyla hazırlanan kitap "1990 sonrası Türk Sineması önceki yılların ağır, yeknesak ve sabit çizgide seyreden yolculuğunun yavaş yavaş kırılmaya başladığı önemli bir döneme işaret eder. Özellikle 2000'li yıllarda çekilen filmler, uluslar arası alanda da kabul görerek, bireysel sinema yapmanın çok dışında ülke sineması gerçeğini ortaya koymuştur. Böylelikle Türk Sineması, benzer ülke sinemaları arasında farkındalık yaratarak, ilgiyle, merakla takip edilen bir konuma gelmiştir" önkabulü ile gerçekleştirilmiş. Ne mutlu ki bu çıkış noktasının, gerçek olduğunu söylemek mümkün. Türk sinemasının "kalkındığını" gösterecek örnekler var ve bunlar artmalı. "2000 Sonrası Türk Sineması'na Eleştirel Bakış" adlı kitap gelişen sinemanın kanıtı ve yol göstericisi konumunda.

16 Kasım 2011 Çarşamba

NAZIM HİKMET KARİKATÜRLERİ SERGİSİ

              19 - 30 Kasım 2011 tarihlerinde İzmir Nazım Kültürevi’nde, 52 karikatüristin katıldığı “Nazım Hikmet Karikatürleri” sergisi görücüye çıkıyor. Karikatürcüler Derneği İzmir Temsilciliğinin düzenlediği sergi, 19 Kasım Cumartesi günü saat 18.00’de açılıyor. Yine ayni yerde saat 19.00’da ise “Nazım Şarkıları” dinletisi gerçekleştirilecek.

ESİN AFŞAR VE OKTAY SİNANOĞLU

            Blog muhabiri Ali Kılıç, dün (15 Kasım Salı) Kadıköy-Karaköy vapurunda bilim adamı-yazar Oktay Sinanoğlu ile karşılaştı. Kılıç, Oktay Sinanoğlu ile bir süre sohbet etti. Sohbet sırasında önceki gün yaşamını yitiren Esin Afşar’ın Sinanoğlu’nun kız kardeşi olduğunu öğrendi. Sinanoğlu, kız kardeşinin ölümünü bir televizyon muhabirinin kendisini aramasıyla öğrendiğini belirterek, kız kardeşinin eşine sitemde bulundu.
          (Fotoğraf: Ali KILIÇ)

GÜNÜN KARİKATÜRÜ...

FOTOĞRAF ÇEKİMİNE İTİRAZ...

                                  Fotoğrafının çekildiğini farkeden Basın Senatosu İkinci Başkanı Seraceddin Zıddıoğlu, hemen tepkisini gösterdi: "Dur şapkamı ve kabanımı çıkarayım bari..."  dedi.
                                  Fotoğraflar: Süleyman BOYOĞLU

BÂB-I ÂLİ'DE ÇARŞAMBA TOPLANTILARI...

                                 Bâb-ı Âli'nin ihtiyarları pardon gençleri! Her Çarşamba günü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Lokâli'nde buluşuyorlar... Lokâle çıkmadan Cemiyet'in başkanlık katında gelenleri karşılayan gençler, her hafta hararetli tartışmaya daha merdiven başında başlarlar. Bu tartışmalarda en hareretlileri Balotaj Kurulu üyesi Şevket Uygun ile Basın Senatosu İkinci Başkanı Seraceddin Zıddıoğlu'dur. Bu haftaki (16 Kasım Çarşamba) tartışmanın galibi ise Şevket Uygun oldu...

ALPER İZBUL'UN ANNESİ VEFAT ETTİ

         Cumhuriyet gazetesi muhabirlerinden Alper İzbul, annesi Nadide Üstündağ'ı kaybetti. Nadide Üstündağ, Pazar günü rahatsızlanarak Çağlayan'daki Florence Nightingale Hastanesi'ne kaldırılmış, burada yaşamını yitirmişti. Beyoğlu Ağır Ceza Hâkimi Nadide Üstündağ, dün Şişli Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Silivri-Gümüşyaka Köyü'nde aile mezarlaığında toprağa verildi.
          Meslektaşımıza başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz...

NAZIM ALPMAN ANNESİNİ KAYBETTİ

 

 

           Bizim Gazete ve Birgün gazetesi yazarı Nazım Alpman annesi Seher Alpman'ı kaybetti. Seher Alpman bir süredir Adapazarı'nda bir hastanede tedavi görüyordu. Anne Alpman, Beykoz Merkez Camii'nde kılınan ikindi namazını takiben Gazi Yunus Mezarlığı’nda toprağa verildi. Necmi Tanyolaç'ın Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Basın Senatosu Başkanlığı döneminde Basın Senotusu Yazmanlığı görevinde de bulunan Nazım Alpman arkadaşımıza baş sağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

14 Kasım 2011 Pazartesi

RAŞİT YAKALI

KEDİSEVER MİSİNİZ?

                                                             Fotoğraf: Süleyman BOYOĞLU


                               KEDİSEVER MİSİNİZ? KEDİSAVAR MISINIZ?


            Hazırlayan: Gürcan Arıtürk

            (Aşağıdaki cümleleri doğru bulup bulmadığınızla anlaşılacak. Yalnız "kağıtdan okuma-yazma ölüyor" diyenlere inat çıktı almalısınız! Ya da en azından kağıt kullanarak hesap yapmalısınız!)

           Bu test hazırlanırken Üstün Dökmen ve Kürşat Başar'ın kediler üzerine yazdıklarından yararlanılmıştır.
            ***Doğru bulduğunuz cümlenin sonundaki D'yi, yanlış diyorsanız Y'yi yuvarlak içine alın. (Bu testi sizden başkası da yapabilsin diye ya kurşunkalem kullanın, sonradan silinebilsin, ya da başka bir kağıda not alın!) Kedilere nasıl baktığınızın hesabı sonda.
            1-Kediler özgürlüğüne düşkündür. D-Y
            2-Kediler nankördür. D-Y
            3-Biz insanların hayvanlara sevgisi, merhameti karşılıksız kalmamalı, en azından sadakat görmeliyiz. D-Y
            4-İnsan, hayvanları karşılıksız sevdiği ve merhamet duyduğu oranda insandır. D-Y
            5-Kediler, istemedikleri bir şey yapıldığında tepki gösteren hassas canlılardır. D-Y
            6-Kediler, huysuzluk etmek için bahane ararlar. D-Y
            7-Kediler karakter sahibidir. D-Y
            8-Kediler, ne dendiğini anlamaz. D-Y
            9-Kediler, karnı tok olsa bile elinizde bir yiyecek gördü mü sırnaşır ve yağcılık yapar. D-Y
            10-Kediler sirkte olmaz, çünkü yeteneksizdirler. D-Y
            11-Kediler, tam evcilleşmemiş son canlılardır. D-Y
            12-Kediler torpillidir, köpekler sokakta çok dolaşsa belediye ekipleri yakalar, kedilere ses çıkarmazlar. D-Y
            13-Kediler, köpekler gibi olup olmadık yerde miyavlamazlar da ondan sokaklarda rahat gezerler. D-Y
            14- Kediler, yemek yerken gözlerini zevkten kapatırlar. D-Y
            15-Kediler, yemek yerken yemeği vereni görmemeyeyim de minnet de duymamayım diye gözlerini kapatır. D-Y
  ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------        
            Kedilere bakışınızın hesaplanması:
            1, 4, 5, 7, 11,13, 14 nolu sorularda D 1 puan Y 2 puan.
            2, 3, 6, 8, 9, 10, 12, 15 nolu sorularda D 2 puan, Y 1 puan.
            Eğer, toplam puanınız 15 ise tam bir kediseversiniz.
            15-22 arası ise-kedileri sevmeye yatkınsınız. (Puanının ne kadar düşükse o kadar yatkınsınız)
            23 ise-kararsızsınız.
            24-29 arası ise -kedileri sevmeme eğilimindesiniz.(Puanının ne kadar yüksek ise bu konuda o kadar katısınız)
            30 ise -kedileri hiç sevmiyorsunuz.

CEP TELEFONU İLE TAŞIN ÜSTÜNDE TEK BAŞINA...

                                                       Fotoğraf: Süleyman BOYOĞLU

MODA'DA KÜTÜK OLMAK BİLE GÜZEL...

                                                   Fotoğraf: Süleyman BOYOĞLU

MODA'DA SOĞUK VE GEÇİCİ ÇARE...

                                                      Fotoğraf: Süleyman BOYOĞLU