Bir
yetim değildi ama bir yetim gibi büyüdü. Çocukluğu yokluk yoksulluk içinde
geçti. Doğduğu coğrafya ve insanlar çok acımasızdı; hep horlandı, hep yok
sayıldı. Hani bir köyde ya da bir evde bir kişi günah keçisi kabul edilir de
ona yüklenilir ya. Onun durumu da aynen öyleydi.
Koyunların,
kuzuların, sığırların peşinden dağ-bayır, dere-yokuş, diken-çayır, kar-kış
demedi koşturup durdu.
Düğen
sürdü, koyun-keçi sağdı. Harman makinesine sap attı, samanla buğdayı
ayrıştırdı. Ürün çalınmasın diye harman yerinde yattı, değirmende un nöbeti
tuttu. Dağda odun kırdı, Gülen Çayı’nda, Pusans Çayı’nda tomruk sürdü. Ormanda
yakacak odun taşıdı. Domuzlarla, ayılarla burun buruna geldi.
Evdeki
huzursuzluk nedeniyle okulla ve eğitmenle arası hiç olmadı. Her gün dayak yemekten
bıktı. Köyünde çocukları üçüncü sınıf bitimine kadar okutan eğitmenin falakasının acısını hafifletmek için yün çoraplarının altına aklınca küller
doldurdu, ancak foyası birkaç değnekten sonra ortaya çıktı. Okur-yazar bile
olamadı.
Daha
15’indeyken kapı komşusu arkadaşını bıçakla yaralamaktan, Elazığ Çocuk Islahevi'ne tıkıldı. Sahipsizlikten uzun bir süre mapus yattı. Heceleyerek okumayı becerdi. Mupusluktan sonra kendini
İstanbul’a ablasının yanına attı. Çok saftı, çalıştığı ve kazandığı parayı
biriktiremedi. Günlük yaşıyordu…
Gönlünü
mahallelerine taşınan bir kıza kaptırdı. Kız da ona vuruldu. Arkadaşının
yazdığı mektuplarla aşkını ilan etti. Kaçmaya karar verdiler ve kaçtılar.
Çocukları oldu… Biri kız üç çocuk babası olma mutluluğu uzun sürmedi, eşinden
ayrıldı. Kendini alkol ve sigaraya verdi.
Hakkını
yemeyelim işinde hiç kaytarmadı, emekliliğini hak etti. Ancak sigara ve alkol
bağımlılığı her geçen gün arttı. Yemek-içmek aklına bile gelmedi. Ne bulduysa,
önüne ne geldiyse günü kurtardı. Ta ki dün aramızdan ayrılana kadar…
Ne
Erzincan ne de İstanbul hiç birimize yar olmadı. İsterdim ki cenazen yukarıda
fotoğrafını çektiğim köyün olan Pusans’ın Mezarlığı’nda toprağa verilseydi, ama
olmadı. Ne diyeyim arkadaşım, klasik bir sözle yazımı noktalıyorum; huzurla uyu
Fikko…
(Süleyman
Boyoğlu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder