Bir köy ve
köy hayatı düşünün! Kadın ve erkekler gelmişler 75’li 80’li yaşlarına ama hâlâ
dinçler ve hâlâ çalışıyorlar…
Nasıl mı
çalışıyorlar? Bir örnek vererek anlatayım; yaşadığım Kızlan’da daha güneş
doğmadan, insanlar derin uykudayken Mümtaz amca ve eşi Gülseren teyze, işlerine
önce inek sağımıyla başlıyorlar. Sonra ne mi yapıyorlar? İki inekten sağdıkları
sütleri değişik şehirlerden gelip Kızlan’a yerleşen komşularına dağıtmaya
başlıyorlar.
Şimdi
tamam bu iki insanın işleri bitti, eve gidip kahvaltılarını yapıp yan gelip
yatacaklar… Hayır! Sabah kahvaltısı yok. Kahvaltı daha sonra… Daha yapacakları
var…
Sırada
yetiştirdikleri bağ ve bahçe işi var.
Mümtaz
amca ile Gülseren teyzenin bir de ektikleri fıstık tarlası var ki şimdiye kadar
yediğim en güzel yer fıstıklarını bu tarlada yetiştirerek bizlere sunuyorlar… Hatta
bu tarlada en zor iş olan yabani otları temizleme işini de yakınmadan düzenli
olarak yapıyorlar.
Eller
paramparça, üst baş kirleniyor, ama hiç umursamıyor bu iki güzel insan…
Köyün ilk
demirci ustalarından olan ve sağım yapılırken huysuzlanıp kaçmaması için
ineklerin yularından tutan Mümtaz amcaya soruyorum:
-Mümtaz
amca bu kadar işin altından nasıl kalkıyorsunuz?
Hiç
tereddüt etmeden yanıtlıyor:
-Paraya
ihtiyacımız yok, ikimizde çalışmayı çok seviyoruz. Ben de hanım da çalışmazsak
çabuk çökeriz, yaşlanırız.
Gülseren
teyze gülerek lafa karışıyor:
-Mümtaz
amcan bir tek sağım işini beceremiyor!
Gülseren
teyzenin sözlerini bitirmesine fırsat vermeyen Mümtaz amca eşini doğruluyor:
-Bir
keresinde hanım hastalandıydı, inekleri sağayım dedim, memeden bir damla süt
çıkaramadım. Komşumuz olan Mesut’u çağırdım, o sağımı yaptı.
Çünkü
daha sırada öğleni bulacak diğer işler var, ardından kahvaltı, kahvaltı sonrası
da biraz dinlenme. Zira, Kızlan’ın öğlen sıcağı dayanılmaz bir hal alıyor,
ancak yaşayan bilir…
(Yazı ve Fotoğraflar:Süleyman
Boyoğlu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder