Halk ozanı
Âşık Veysel Şatıroğlu, ölümünün 40. yılında (21 Mart Perşembe akşamı) İstanbul’da
Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda anıldı.
Anma
törenine Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden saat 18.00 sıralarında gazeteci Seraceddin
Zıddıoğlu birlikte gittim. Saat 19.00’da başlayacak törene İstanbul’un yoğun
trafiğini düşünerek zamanında yetişemeyebileceğimiz endişesiyle koşturmaya
başladık. Konser salonuna vardığımızda
saat de 18.50’yi gösteriyordu. Konserin kokteylin ardından saat 19.30’da
başlayacağını söylediklerinde boşuna koşuşturduğumuza üzüldük.
Zaman
geçirmek için biraz etrafı kolaçan ettik. Ardından anmanın yapılacağı salona
geçtik. Çocukluğumda Âşık Veysel’i hep annemin babası Adil Geniş dedeme benzetirdim.
Adil dedem de Yemen Cephesi’nde 7 yıl savaşıp esir kalıp döndükten (Üç yıl da
Kurtuluş Savaşı sırasında askerlik yapar) sonra gözlerini kaybetmişti. Yalnız, Âşık
Veysel’le hemen hemen aynı yaşlarda olan Adil Dedem’in de müziğe ilgisinin olduğunu yıllar sonra öğrendim. Annemin söylediğine göre Adil Dedem de çok iyi kaval çalarmış. Dedem aynı zamanda iyi bir anlatıcıydı. Yemen’de yaşadıklarını bir gün önce olmuş gibi çok net aktarırdı. Anlattıklarını neden not almadığıma ise hâlâ hayıflanırım...
Adil dedem ve annem İpek. Yıl 1975
Adil dedem ve annem İpek. Yıl 1975
Âşık
Veysel’le ilgili konuşmalar ve torunu Çiğdem Özer’e plâket verilmesinin ardından Can Dündar’ın hazırladığı belgesel gösterildi. Belgese gösteriminden sonra Cengiz Özkan
saz arkadaşlarıyla enfes bir konser verdi. Cengiz Özkan’nın seslendirdiği
eserlerin tümü Âşık Veysel’e ait parçalardı. Ön sıralarda 60 ve 70’li yılların
fırtınalar estiren türkücüsü Nuri Sesigüzel ile TRT’nin şimdiki Türk Halk
Müziği şeflerinden Zafer Gündoğdu oturuyordu.
Nuri
Sesigüzel, Cengiz Özkan’a daha ilk türküsünde hayranlığını dile getiren sözler
sarf etmeye başladı. Özkan da ilgiye başıyla selam vererek karşılık veriyordu.
Sesigüzel, bir saatten fazla programını sürdüren Özkan’ın okuduğu bütün türkülere
hemen hemen eşlik etti. Hem de gözyaşları dökerek…
Özkan'a,
dinleyici koltuklarında oturan bizler de katkı sunduk. Bir ara dinleyicilerden
birisi Özkan’a “Kara Toprak...” diye bağırdı. Özkan, esprili bir şekilde “Acelen
ne?” diye yanıt verince gülüşmelere neden oldu. Daha sonra Özkan ve saz
arkadaşları bizi ak bulutların üzerinde uçurdu…
Gülseren halam ve ağabeyim Azamet'le Nuri Sesigüzel'i dinlediğimiz radyomuz...
Cengiz Özkan
ve arkadaşlarının programı saat 10.30 sıralarında son buldu. Kimse oturduğu
koltuktan kalkmak istemiyordu, ama program saati hayli uzadığından istemeyerek
yerlerimizden doğrulduk, çıkış kapılarına yöneldik. Zıddıoğlu, vestiyerden
paltosunu alırken Nuri Sesigüzel yanımızdan geçti. Zıddıoğlu’na:
- Seraceddin Bey ben Nuri Sesigüzel’i bekleyeceğim. Ona
bir çift söz söyleyeceğim, dedim.
NURİ SESİGÜZEL NİYE AĞLADI!..
NURİ SESİGÜZEL NİYE AĞLADI!..
Sesigüzel’in
dönüşünü bekledik. Tam önümüzden geçerken:
- Hocam birkaç dakikanızı rica ediyorum. Size söylemem
gereken birkaç sözüm var. Öncelikle çocukluğumda ben ve ailemin sizin
hayranınız olduğunu söylemek istiyorum. 60’lı yıllarda radyoda sizin
türküleriniz çalmaya başladığı zaman ben, küçük halam ve ağabeyim radyonun
başına çivilenir; 'Sarı Sabahlıkta Yakışmaz mı Anam Güzele' ve 'Durma Güzel Durma
Doldur' Testini ve 'Kara Kaş Gözlerin Elmas' türkülerinizi keyifle dinlerdik,
dedim.
Elini kalbinin üzerine götürerek:
- Allah razı olsun, dedi.
- Şimdi asıl söylemek istediğim konuya geleyim; Cengiz
Özkan’ı dinlerken büyük bir keyif aldığınızı, hayranlıkla dinlediğinize, hatta
gözyaşları döktüğünüze şahit oldum…
- Hem de ne gözyaşı… Bir sürü mendil ıslattım. Biliyor
musunuz ben Aşık Veysel’i yakından tanıdım ve konuştum. Anadolu’da bir yardım
konserinden sonra öğretmen oğlu beni büyük ozan Âşık Veysel’le tanıştırdı; İşte
dedi sana Nuri Sesigüzel’i getirdim’ dedi. Aşık Veysel bana ‘Ben seni radyodan
tanıyorum. Çok güzel sesin var. Ne mutlu ki bugün seninle karşılaşmak
mutluluğuna eriştim’ dedi. Ben de sizinle tanışmaktan çok mutlu oldum, dedim.
Sesigüzel'le sohbetimiz sırasında içimden ve daha sonra yolda
Seraceddin Zıddıoğlu ile yürürken:
-
Sanatçı dediğin işte böyle Nuri Sesigüzel gibi mütevazı olmalı, dedim ve
evlerimize doğru büyük ozanın dediği gibi "İnce Uzun" değil de “Karanlık bir yolda” yol aldık…
(Yazı ve fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder