Bugün öğleden
sonra Unkapanı üzerinden Taksim’e çıktım. Saat 14.00 sıralarında Tarlabaşı’nda
halk otobüsünde indim. Ara sokakların birinden İstiklâl Caddesi’ne çıkmamla
birlikte insanların üzerime doğru kaçıştığını gördüm. Yere düşen, ara sokağa
kaçan ve yoldan geçen vatandaşlardan bazılarının pet şişe suyu ile bazılarının
da ellerindeki paket sütlerle gaz bombasının etkisini azaltmaya çalıştıklarını
fotoğraflarken, kendimin de etkilendiğini fark ettim.
İlk kez biber
gazını tadıyordum. Bir süre sonra gözlerimde, alnımda ve yüzümde gazın etkisini
daha şiddetli hissetmeye başladım. Göstericilerle birlikte ben de bir giyim
mağazasına sığındım. Gazın etkisi azaldıktan sonra tekrar göstericilerin
arasına katılarak fotoğraf çekmeye devam ettim.
Göstericiler
Fransa Konsolosluğu’nun önünde bekleyen panzerlerin yakınına kadar yaklaşıyor,
burada “Taksim Bizimdir Bizim Kalacak”, “Kahrolsun Faşizm” benzeri sloganlar atarken,
bir süre sessiz bekleyen polisin birden su sıkmaya ve gaz bombası atmaya
başlamasıyla geri kaçıyorlardı. İçlerinden bazıları kaçanları durdurmaya çalışsa
da gazın etkisine hiç biri dayanamıyor, bir yerlere sığınıyor ya da ara
sokaklara kaçıyorlardı. Ben de onlar gibi yapıyordum.
Polis panzeri
ve polisler göstericileri Galatasaray Lisesi’nin önüne kadar kovaladılar.
Burada atılan bir biber gazı fişeği yakınıma düştüğü için çok etkilendim. Nefes
alamayacak duruma geldim, ara sokakta elinde pet su şişesi olan bir genç gözüme
ilişti. Gençten bir miktar su elime dökmesini rica ederek, gözlerimi ve yüzümü
yıkadım. Yanmanın etkisini bir nebze olsun dindirdim ve İstiklal Caddesi’nden
ayrıldım. Ardından çektiğim fotoğrafları sizinle paylaşmak için eve döndüm ve
bu yazıyı kaleme aldım.
(Yazı ve Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder