Hüsnü GÜRBEY
14 Şubat “Dünya Sevgililer Günü” dür.
Kutlu olsun... Her şeyin metalaştığı ve hızla tüketildiği günümüzde, aşk
sanallaştırılmış, sevgi de yozlaştırılmıştır. Hâlbuki geçen zamanlarda, aşk da
sevgi de ulaşılması çok zor ulvi değerlerdi. Aşkı için Ferhat dağları delmiş, ama
yine de aşkına kavuşamamıştır. Doğu toplumlarında aşkına kavuşmak yoktur, hep
hüzün ve acı vardır. Doğu toplumların duygulu oluşları, hüzünlü bakışları
belkide aşkına kavuşamamalarından kaynaklanmış olabilir.
Sevgi sevmeyle
başlar, yürekten gelir, aşk değildir. Sevgide mutluluk vardır, mutluluğu
yaşatır. Bir annenin yavrusuna karşı duyduğu sevgidir; onu sarmalar, korur,
bağrına basar, aç kalır, susuz kalır, zor koşullarla karşılaşır ama sevgisinden
asla vazgeçmez. Mücadele eder, düşer kalkar ama ne yavrusunda nede ki
sevgisinden vazgeçer.
Aşk başka bir şeydir,
ruhtan gelir. Akan bir su gibidir, aslına ulaşmak ister. Ona varıp ondan yok
olmak ister. İki bedenin bir ruhtan can bulmasıdır, aynı hissin, aynı duygunun
ve aynı acının aynı anda yaşanmasıdır. Aşk sevginin aksine acı verir, acıyı
yaşatır, acıyı yaşamıyorsan aşık değilsin. Aşk sevgiliye kavuşmak değildir,
sevgilinin kendisi olmaktır. O bir nehirdir, akar, taşar, coşar, püskürür ama
aşkına; denize ulaşınca siner, diner, süt liman olur. Çünkü aşkına kavuşmuş,
onunla bütünleşmiştir. Deryada su içinde bir katre olmuştur, Ruhu ruhuna, canı
cananına kavuşmuştur. O artık odur, onun parçası değil, bizatihi odur.
Aşk başkalaştırır,
kişiyi kişiliğinden alır, aşka uçan başkadır, değilse aşka ulaşmamıştır, aşka
uçmak için kanatları aramak zaman kaybıdır, kanatsız uçmaktır, harap olan gönül
bülbülü, ne eder gülü. Aşk değil midir, yağmuru yağdıran, suyu buluta, bulutu
suya dönüştüren, aşkla toprağa kavuşturan. Tüm tohumların içine zerk olan,
kendini açığa vuran, toprağın deli gibi kaynaşması değil midir kavuşması
âşıkların. Su toprağa sevdalıdır, güneşin yakıcılığına aldırmaz, aşkla dönüşüme
aldırmaz, buharlaşıp gökyüzüne çıksa da elbet bilir tekrar ineceği zamanı,
sabırla bekler. Aşk başkalaştırır insanı, eser rüzgâr, çakar şimşek, ağlar
bulut, ama su yine de kavuşur aşkına, aşıkların kavuşmasına eşlik eder tüm
kâinat. Erir biter, görünmez olur da sen bilirsin yine bakarsın buluta, işte
damla yine oradadır.
Ten kafesinde hapis olan bülbül uçmak ister, aşkına, gülüne
kavuşmak ister, oysaki bağlıdır, gönül kuşu, ten kafesinde çırpınır durur.
Sarhoş olmuş gülün kokusundan, neylesin dünya malını, zaten ten de mal değil
midir ki istesin dünya malını. O güle âşıktır, güle kavuşmak ister, çırpınır
durur, ne zaman ki kavuşur batar kuşun böğrüne dikeni, ölür o zaman kavuşur
aşkına. Aşka kavuşmak için çırpınan bülbül ölmeden ölür, dirilir.
Hüzün hali aşk
halidir. Aşk ilahi bir sevgidir ve tüm varoluşun hamurudur. Aşk olmasaydı ne
biz olurduk, ne dünya, ne bulutlar, ne yağmurlar, ne de çiçekler, hiçbir şey
olmazdı. Hak’tan var olmanın ana gayesi aşktır. İşte o aşk, ilahi enerjinin
dünyaya inmesi, akması, gürül gürül yağması, diri suların dünyayı beslemesidir.
İşte tüm varlıkların beslenmesi bundan dolayıdır. Eğer nefes alabiliyorsak bu
aşk sayesindendir. Aşk varlık nedenimizdir, yaşam amacımızdır. Yaşamı sevenler,
ölüme seve seve giderler. Çünkü yaşam uğruna ölecek kadar güzeldir. Yarını
bugünde kurmak, bu günü yarına taşımak aşkla mümkün olur. Aşk sevdadır, yardır,
vatandır.
Aşk gürül, gürül akan bir pınardır, ondan içelim kana kana, bırakalım dünya malını, yarını değil bugünü yaşayalım. İşi gücü bu gün için bırakalım, dostlarımıza, sevdiklerimize koşalım. Üşenmeyelim, sevdiklerimiz bir telefon tuşu kadar yakınımızdadır, yarın ise çok geç olduğunu unutmayalım. Aşkımıza, sevgimize ve sevgilimize koşalım. Son sözü Viktor Hugo’ya verelim:
Aşk gürül, gürül akan bir pınardır, ondan içelim kana kana, bırakalım dünya malını, yarını değil bugünü yaşayalım. İşi gücü bu gün için bırakalım, dostlarımıza, sevdiklerimize koşalım. Üşenmeyelim, sevdiklerimiz bir telefon tuşu kadar yakınımızdadır, yarın ise çok geç olduğunu unutmayalım. Aşkımıza, sevgimize ve sevgilimize koşalım. Son sözü Viktor Hugo’ya verelim:
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder