2 Kasım 2023 Perşembe

İDA DAĞI'NIN BAĞRINDAKİ TAHTACI KÖYÜ...

      Ege bölgesinde, özellikle Kaz Dağları’nın (İda Dağı) içlerinde görülmeye değer çok köyler var. Bu köylerden bir tanesi Edremit-Mehmetalan Köyü…

      Mehmetalan Köyü’ne, Zeytinliköyü’nü otomobille bir kilometre kadar geçtikten sonra varılıyor. Zeytinliköyü’nden sol istikamet takip edilirse Hasanboğuldu’ya, sağ istikamet takip edilirse Mehmetalan Köyü’ne gidiliyor.

      Köyün girişinde yolun üstünde hemen solda Saltıksoy Zeytinyağı imalathanesi sizi karşılıyor. Burasını karı-koca işletiyor.

      Emir Saltıksoy, kaliteli zeytin ve zeytinyağını nasıl elde ettiklerini cüssesinden beklenmeyen alçak ve yumuşak bir ses tonuyla anlatırken, eşinin İda Dağı’nın zirvesinde topladığı ve kaynattığı bitki çayından güler yüzle ikramda bulunması misafirperverliklerinin bir göstergesi oluyor.

      Sonra köyün içine doğru yürüyüşe geçtiğinizde, bu kez sizi sağ kolda bir zamanlar öğrencilerin cıvıl cıvıl sesler çıkardığı, şimdi eğitim ve öğretim vermeyen köyün ilkokulu dikkatinizi çekiyor. Biraz daha ilerledikten sonra bir çeşmenin yanında tezgâhlarını kurup satış yapan köylü kadınlarla karşılaşırsanız, oturun muhabbet edin. Çeşmenin taşında yazan “Bu çeşmenin su içecek tası yok, kırma insan kalbini yapacak ustası yok” sözlerini de mutlaka okuyun… Yanınızda pet ya da bir su bidonunuz varsa, içimine doyulmayan suyundan için ve doldurun.  

      Yolunuza yokuş yukarı devam ederseniz, yolun nasıl bittiğini anlayamaz, ormanın içinde kendinizi bulursunuz. Eski evlerin fotoğrafını çekerken, zincire bağlı iri bir köpeğin hamlesinden ise korkmayınız; ama ben çok korktum…

      Dönüş yolunda Salman ve Hasan Altıntaş kardeşlerin kapı önlerinde sandalyelerine oturmuş sohbetine mutlaka iştirak edin. İki kardeşin anlattıkları dinlemeye değer:

      “Biz Tahtacı Alevisiyiz… Atalarımız Orta Asya’dan gelmişler, ama hangi tarihte geldiklerini tam olarak bilmiyoruz. Ancak şöyle; Fatih Sultan Mehmet zamanında Güneydoğu’ya, oradan da Antalya, Aydın tarafına geliyorlar. Sonra gele gele buraya gelmişler yerleşmişler.

      Fatih Sultan Mehmet bu dağlarda bizim dedelerimize kereste yaptırmış, gemilerle İstanbul’a sevk ettirmiş. 

      1946 yılına kadar hayvancılık ve orman işiyle uğraşmış büyüklerimiz. 1946 yılında burada büyük bir yangın çıkmış. Dedemiz Salman yanmış. O yıl ben doğmuşum. Dedem yangında ölünce onun adını bana koymuşlar.

      Orman yanınca atalarımız iki üç dönüm yer açmışlar kendilerine ve zeytin ağaçları dikmişler. Bu tarihten sonra da zeytin ve zeytinyağı işiyle uğraşmışlar.”

      Salman Altıntaş, eskiden büyüklerin el bıçkısıyla (hızar) kereste biçtiklerini anımsadığını da anlatarak; “Bir erkek yukarıda, iki kadın hızarın altında olurdu. Öyle tahta ve kereste biçerlerdi” diyor.

      Bu arada, Salman Altıntaş yaşadıklarını ve gördüklerini anlatırken, dağdan aşağı gelen ve sırtlarına yükledikleri çalı çırpı ile yanımızdan geçen üç kadının fotoğrafını çekmek için yerimden fırladım. Birkaç kare fotoğraflarını çektim. Bir tanesinin sırtındaki yüke aldırış etmeden cep telefonuyla konuşması ise dikkatimden kaçmadı. Demek ki aradan 80 değil, 180 yıl da geçse kadının çilesi bitmiyor…

      Salman Altıntaş, uzun yıllar kamyon şoförlüğü yaptığını ve beş tane kamyon alıp sattığını da övünerek anlatıyor:

      “Doğu’da Malatya, Elazığ ve Tunceli’ye kadar gittim. Erzincan’a geçmedim Tunceli’den geri döndüm. Karadeniz’de Giresun’a kadar gittim. Akdeniz’de Antalya’ya kadar gittim. Yani anlayacağın Türkiye’nin dörtte üçüne gittim. 1997 yılında emekli oldum. Emekli olalı 25 yıl oldu. Bu köy 170 hane, bu 170 hanenin 150’si şimdi emekli…”

       Altıntaş, Edremit Belediye Başkanı Selman Hasan Arslan’ın köylüleri olduğuna da vurgu yapıyor ve köye yaptığı yardımları anlatıyor. Köylerinin etrafının “Milli Park” ilan edilmesinden dolayı hayvancılığın bittiğini, yoğurt ve sütü artık parayla dışarıdan aldıklarını söylüyor. Köylerinde satılık ev ve arsa olmadığını da kaydeden Salman Altıntaş, satılık olanların sadece büyük dönüm zeytinlik alanları olduğunu söylüyor.

       Salman Altıntaş, köyde yabancıya ev satılmadığını, ancak köyden iki komşu kızlarının Mardin’li iki gençle evlilik yaparak gelip yerleştiklerini de sözlerine ekliyor.

       En sona Pınarbaşı’nı aratmayan (bana göre daha da harika olan) doğal güzelliğe sahip piknik yerine merdivenlerden inip-çıkıp, köprü üzerinden mezarlık istikametine uzunca ve keyifli bir yürüyüşten sonra gezimizi noktalıyoruz…

(Yazı ve Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

1 yorum:

  1. Yıllar önce gezip,çok beğenmiştik.Üstelik bir de Türkmen düğününe denk gelmiştik,harikaydı...

    YanıtlaSil