11 Kasım 2011 Cuma

ALİ ER'İN KÖŞE YAZISI

Medyanın hali Yeşilçam’ın 70’li yıllarını çağrıştırıyor

Beyin sürekli aynı konuyla meşgul olunca, anlamlandırmakta zorlandığınız garip şeyler olabiliyor. Hafta başında gaipten sesler duydum. Biri kulağıma şunları fısıldadı: "Medyanın bugünkü hali Yeşilçam’ın seks furyası günleriyle büyük benzerlik gösteriyor."
O günleri iyi hatırlıyorum. 70’li yılların ikinci yarısıydı, üniversite öğrencisiydim. Düşündüm, kıyasladım, gaipten kulağıma fısıldayan çok haklı görünüyor.    
Evlerimize yeni giren televizyonun etkisi miydi, emin değilim… Her ne olduysa 70’li yılların ortasında Yeşilçam ciddi bir krizin içinde buldu kendini.  Bugün nostalji ile izlediğimiz 60’lı yıllarda çekilen o sevimli, sempatik siyah beyaz masum aşk filmleri dönemi kapandı. Fakirin zengini alt ettiği,  aile ve mahalle dayanışmasının mucizeler yarattığı pembe dizi kıvamındaki hikayeler sinemaya aktarılamaz oldu. Bugünkü deyimle, Yeşilçam yeni bir yapılanmaya gitti. Bir- iki haftada çekimi tamamlanan seks filmleri dönemi başladı. Sinema seyircisinin profili değişti.  Soft porno türündeki filmler yeni sinema izleyicisini kesmeyince, bir süre sonra araya harbi porno parçalar eklendi. Güzelim sinema salonları harabeye döndü.
Ya sinema emekçileri… Çoğu yevmiye ile geçinmeye çalışan insanlardı, ne yapsınlar!.. Hangi rol önerildiyse kabul ettiler. Sinemanın yıldızları arasında sayılan ama yeterli birikimleri olmayan kadın ve erkek oyuncular aynı şekilde yapımcılara teslim oldu. Masum aşk hikayelerinin yabancı erkek eli değmemiş kadın kahramanlarının, abazanlara mahsus çekilmiş çıplak fotoğraflarının ortalığı kaplaması kuşkusuz en başta kadın oyuncu için ama aynı zaman da gerçek sinema izleyicisi için de büyük bir travmaydı. Ama işte ne yaparsınız, dönem koşulları, yeniden yapılanma, krizden çıkış arayışları falan filan…
Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik film yıldızından öte efsane kahramanlarıydı.  Halk nezdinde büyük itibar sahibiydiler aynı zamanda. Bir anda işsiz kaldılar. Belli birikimleri vardı ama "hazıra dağ mı dayanır" diye de bir atasözümüz var. Gelecek kaygısıyla, o dönem revaçta olan gazinoların patronlarından gelen sahne teklifine "evet" dediler. Sanırım Türkan Şoray, son anda vazgecti. Diğerlerinin isimlerini sinema afişlerinin yerine gazinoların neonlarında görür olduk.
Travmalarla, trajik insan öyküleriyle dolu Türk sinema tarihinin utanç sayfalarıdır o günler…
Benzer bir dönemi medya yaşıyor bugün. Medyanın Türkan Şorayları, Ayhan Işıkları, Filiz Akınları, Hülya Koçyiğitleri, Ediz Hunları birbiri ardına yok oluyor. Kalabilenlerin eski havası yok. Belden aşağı vuruşlarla, küfürlerle, çığırtkanlıkla tutunmaya, yerlerini korumaya çalışan zavallıların sayısı giderek artıyor.
Bunlar da bir şey mi?.. Asıl önemlisi medya dediğimiz soru soramayan bir yapı artık!.. Nedim Şener, genç yaşına rağmen soru sorabilen son gazetecilerdendi. Adalet adına, kamu adına soru sorabildiği için IPI tarafından "Dünya Basın Kahramanı" seçilmişti!.. Nedim’in, Ahmet’in hikayesi bir dönem hikayesidir, aslında…  
Neyse ki, medyanın içinden geçtiği "Yeşilçam’ın seks furyalı günlerini" çağrıştıran dönemin nedenlerini hepimiz iyi biliyoruz. Defalarca yazdık. Sermaye gruplarının medyaya girmesiyle başladı, kendi içinde evrilip bugünkü şeklini aldı.
Ve neyse ki, böyle gitmeyeceğini biliyoruz.  Yeşilçam o rezil dönemi atlattı, medyada da bir gün geride bırakacak. Dünya dönmeye devam ettikçe, daha nice farklı dönemler gelip geçecek. Sinemada, medyada, siyasette ve daha başka alanlarda…


(Bizim Gazete-11.11.2011)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder