5 Mayıs 2023 Cuma

RASİH NURİ İLERİ'NİN KALEMİNDEN SUAT DERVİŞ...

 

         Rasih Nuri İleri (solda) ile Sabahatttin Eyüboğlu'nun oğlu Mehmet Eyüboğlu (Fotoğraf: Ali Kılıç)

       Türkiye komünist hareketinin önde gelen isimlerinden Rasih Nuri İleri, asıl adı Saadet Baraner olan yakından tanıdığı Suat Derviş’i Mayıs 1986 tarihli Tarih ve Toplum Dergisi’nde anlatır.

      Rasih Nuri İleri, yazısında dostu ve “abla” diye hitap ettiği Suat Derviş’in tasarladığı hatıratını bir türlü yazamamasına hayıflanarak, şöyle der:

      “Oysa geçirdiği dönem, Bâbıâli’de tanıdığı kişiler, Türk sol hareketlerindeki yeri ile bize eşsiz bir pınar teşkil edebilirdi. Bizim de kusurumuz oldu, yazacak diye anlattıklarını teybe alamadık. Kendisi iki üç kez başladı, bebeklik dönemini aşamadı…”

      Suat Derviş, resmi kayıtlara göre 1319 (1905) yılında İstanbul’da dünyaya gelir. İlk gazetecilik günlerinden başlayarak profesyonel bir yazar olur. Ve ilk yazısını bile para alarak yazdığını söyleyerek bundan büyük gurur duyar. Yurt dışında geçirdiği sürgünlük yıllarında yazıları ile geçinir.     

  

      Berlin Konservatuarı’nda ablası Hamiyet ile birlikte okur. İkisinin de çok güzel sesleri vardır. Hatta yıllar sonra politik nedenlerle saldırıya uğradıkları bir gün adeta profesyonelce attıkları çığlıkları ile mahalleyi ayağa kaldırıp kurtulurlar… Suat Derviş, Berlin’de Edebiyat Fakültesi’ne de devam eder.

      Bu arada çocuk yaşta “Hezeyan Mansur” şiirini yayınlayan Suat Derviş, yazı hayatına Almanya’da Alman dergi ve gazetelerinde başlar. İstanbul’a döndüğünde de yazı hayatına devam eder. Roman ve hikâyeleri yayınlanır, büyük bir ün kazanır; yapıtları yabancı dile çevrilir. Kocası Reşat Fuat’ın 1951 Türkiye Komünist Partisi (TKP) tutuklanmasından sonra, gözaltı süresi bitip dava 1953’te başlayıncaya kadar Türkiye’de kalır. Türlü kötü muamelelere uğrar, “aryalı” saldırı bu dönemde olur. 1953-63 yıllarını yurt dışında geçirir. Orada son eserleri olan “Ankara Mahpusu” ve “Fosforlu Cevriye” adlı eserlerini yayınlar. Sonra bu eserlerinin Türkçesi de yayınlanır (1968).

      Suat Derviş’in iki yönü vardır. Önce ünlü bir romancıdır. Kara Kitap (1920), Ne Bir Ses, Ne Bir Nefes (1923), Hiçbiri, Ahmet Ferdi, Behire’nin Talipleri (1923), Fatma’nın Talipleri, Ben mi? (1924), Buhran Gecesi (1924), Gönül Gibi (1928), Emine (1931), Hiç (1939), Çılgın Gibi (1945) ile Türkiye’de 1968’de yayınlanan son iki romanı Ankara Mahpusu ve Fosforlu Cevriye adlı romanların yazarıdır. Ayrıca Barbüs’ün ünlü Ateş’inin çevirmenidir...

       En sevdiği iki insan olan ablası Hamiyet ile kocası Reşat Fuat’ı kaybeder. Çok sevdiği eseri “Fosforlu Cevriye”yi Gülriz Süruri için senaryoya dönüştürür. 1970 yılı Nisan ayında Türkiye Devrimci Kadınlar Derneği’ni çok sevdiği arkadaşı yazar Neriman Hikmet ile Mediha Özçelik, Asiye Aliçin, Fikret Elbe, Necla Özgür, Züleyha Aytüz ve öteki arkadaşlarıyla kurar. Dönemin İstanbul 1. Şube Müdürü Ilgaz Aykutlu tarafından ilk kez nezarete alınır. Nevzat Üstün ile birlikte Kültür Sarayı yangınından suçlanmak istenir. Evi eski arkadaşları, devrimci gençlerin, Polonya’ya dönmeden önce Madam Şefik Hüsnü’nün kaldığı, gelip gittiği bir barınak, kolluk kuvvetlerinin sürelice kontrol ettiği bir mihrak haline gelir. Son taşındığı Beyoğlu Tünel’deki Suriye Hanı’nda 23 Temmuz 1972 tarihinde, yani “12 Mart” döneminde dünyayı terk eder.

        Suat Derviş’in çok renkli bir yaşamı vardır. Bu yaşamında; Nâzım Hikmet, üç eşi yazar Selami İzzet Sedes, Nizamettin Tepedenlioğlu, Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın kardeşinin torunu Reşat Fuat Baraner… Ve de sürgünden önce ve sürgün yıllarında her şeyini, kocasını terk edip Suat Derviş’in yardımına koşan, Suat’ın evinde artık yemek yiyemez halde hastalanıp ölen ablası Hamiyet vardır… 

       “Benim görevim yazılmadık hatıratı yazmak değil, herhalde” diyen Rasih Nuri İleri, “Suat Abla” diye hitap ettiği Suat Derviş’in son 10 yılında hep beraber olduklarını belirtiyor ve şöyle diyor:

“40’lı yıllarını da bilirim. Bu da yaşamının ikinci yönü... Bu yıllar onun yaşamında çok önemli bir yer tutmaktadır. Artık roman arka plandadır. Suat, Reşat Fuat’ın karısıdır. Neriman Hikmet’in imtiyaz sahibi olduğu Yeni Edebiyat Dergisi (5 Ekim 1940-15 Kasım 1941, 26 sayı) kapak yazısı Abidin Dino’nun, dergi yazarları ise takma ad ile (Ali Rıza Çelik) Reşat Fuat, Suat Derviş, Zeki Baştimar, Abidin Dino, Naci Sadullah, Hüseyin Avni Dinamo, Sabahattin Ali ve daha niceleri…”

       Yeni Edebiyat Dergisi’ne örgütsel bir dava açılır, ancak zaman aşımından düşer. Dergideki Suat Derviş imzalı küçük fıkralar ise Reşat Fuat’ındır. Suat Derviş, bundan sonra büyük bir gürültü koparan ve asıl adı Niçin Sovyet Rusya’ya Hayranım olan “Niçin Sovyetler Birliği’nin Dostuyum?” (1944) kitabını yazar. Aynı yıl “TKP Davası” sanıkları arasında kocası ile birlikte yer alır. Sorgu sırasında tek çocuğu olan Oğlunu düşürür. Davada 142. Madde’den sekiz aya mahkum olur, sonra kocasının mahpusluk yılları başlar. 1950 affı ile tahliye olur. 1951 tutuklamaları sonuna kadar çile dolu ancak ölünceye kadar başı dik bir yaşam sürer…

       Aslında Suat Derviş, “Çocukluğum Meslek Hayatım Çektiklerim” başlığıyla hayatını kaleme alıyor, ancak yarım bırakıyor. Başlarken şöyle diyor:

     “Anılarımı, daha doğrusu, birçoğu müşterek olan anılarımızı, onları yazmamı çok istemiş olan ama artık hiçbir zaman okuyamayacak dostum, kardeşim, arkadaşım, Hamiyet ablacığıma armağan ediyorum…”

      Rasih Nuri İleri'nin dediği gibi bir kez daha "selam" ve saygı olsun "Fosforlu Cevriye"nin yazarı ve ilk kadın gazetecilerimizden Suat Derviş'e...

(Süleyman Boyoğlu)

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder