29 Nisan 2012 Pazar

ÜNLÜ YAZARLAR NASIL ÇALIŞIRLARDI?




                               YAZARLAR NASIL ÇALIŞIRLARDI?

       Kuruluş tarihi 1 Ocak 1934 tarihli aylık fikir, sanat gazetesi “Yeni Adam”ın Ekim 1970 tarihli 830. sayısında Füsün İplikçi’nin hazırladığı bir sayfada “Yazarlar Nasıl Çalışırdı?” başlıklı yazıda Voltaire’nin kendini önemsemez bir halde saçsız kafasına bir fular sararak, Balzac’ın gece yarısı kalkıp, durmadan kahve içerek, Victor Hugo’nun ayakta, Jean Jacques Rousseau’nun kırlık yerde, Gustave Flaubert’in odasında dolaşarak, Theophile Gautier’in matbaada, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın diz çökerek yazdığı anlatılıyor..
       Füsun İplikçi'nin, “Yazarların eserlerini yazdıkları sürece kazandıkları birçok alışkanlıkları vardır. Yazarların bütün bu alışkanlıkları büyük bir cildin konusu olabilir. Biz onların hepsini değil, bir kaçını anlatacağız” dediği ve irdelediği yazarlardan bazıları şunlar:

Bosset:

Bosset yazı yazarken, kanın beyninde toplanmasını ve bu suretle fikrin diriliğini elde etmeye çalışarak, çıplak ayaklarını mermerin üstüne koyarmış.

Voltaire:

Voltaire ise kendini önemsemez bir halde saçsız kafasına bir fular sarar, pamuklu bir robdöşambr giyer, böylece Felsefe Kamusu’nu veya tarihi eserlerini yazar, yahut ta bir kâtibe dikte edermiş.

Hüseyin Rahmi Gürpınar:

Hüseyin Rahmi Gürpınar romanlarına başlamadan evvel çalışma odasına koltukları sırayla dizer, sonra birinci koltuktan başlayarak her biri önünde diz çöker kâğıtlarını üstüne koyup yazarmış. Her koltuğun önünde onar on beşer dakika çalışırmış.

Jean Jacques Rousseau:

Jean jacqgues Rousseau için kırlık bir yerde çalışmak gerekliydi. Onun da dediği gibi Montmorency ormanı onun çalışma odasıydı. Buradan Platrerie caddesindeki tavan arasına giderdi. Önce lamba yakmadan robdöşambrını ve pamuklu kumaştan yapılmış takkesini giyer, sonra yazmaya başlardı. Odasında her zaman için kenarları kırılmış porselen bir vazoda çiçek bulunur, böylece çok sevdiği tabiatı hatırlamak isterdi.

Balzac:

Balzac gece yarısı kalkar, sırtına bir papaz cübbesi geçirir, durmadan kahve içerek yedi kollu bir şamdanın ışığında yazardı.

Gerar de Nerval:

Gerar de Nerval ceplerine küçük bir mürekkep şişesi, bir paket uç, bir parça kurutma kâğıdı koyar, ayrıca yanında portatif bir masa taşırdı. Sonra kahveden kahveye dolaşarak küçük küçük kâğıtların üstüne bir şeyler karalardı. Rahatsız edilmekten hoşlanmadığı için tanıdık birine rastlayınca eşyaları ile birlikte kahveden kahveye taşınırdı.

Victor Hugo:

Victor Hugo ayakta yazardı.

George Sand:

George Sand ise geceleri durmadan sigara içerek çalışırdı. Sabahın dördünde bir roman bitirirdi. Hiç okumadan kâğıtlarını dörde büker, Revuedes Mondes adresini yollar, tekrar çalışmaya başlardı.

Gustave Flaubert:

Gustave Flaubert de Croisset’teki evinde çalışırdı. Derin acıları orada çeker, bin bir tereddütten sonra bir cümleyi bitirirdi. Odasında dolaşarak yüksek sesle cümlesini hecelerdi.

Theophile Gautier:

Theophile Gautier tefrikalarını mürekkep kokusundan ve makinelerin gürültüsünden ilham alarak matbaada yazardı. Bir cümle ayakları üzerine düşen kedi gibidir derdi. 
(S.B)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder