Nâzım Hikmet'in yurt dışına kaçmadan önce oturduğu Kadıköy Mühürdar Mahallesi Dumlupınar Sokak'taki evi... Alttaki fotoğrafta Nâzım Hikmet konusunda önemli çalışmalar yapan yazar Emin Karaca, bir zamanlar Nâzım Hikmet'in oturduğu evin dış kapısı önünde görülüyor... (Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)
GAZETECİ-YAZAR EMİN KARACA BÜYÜK ŞAİR NÂZIM
HİKMET’İN YURT
DIŞINA NASIL KAÇTIĞINI ANLATTI:
“Nâzım Hikmet,
15 Temmuz 1950’de Cerrahpaşa Hastanesi’nde yatarken serbest bırakıldı. İki ev
değişikliğinden sonra Kadıköy Mühürdar Mahallesi Dumlupınar Sokak’taki üç katlı
eve (evin şimdiki kapı numarası 22) taşınıyor. Bu evde eşi Münevver Hanım’la
birlikte kalıyorlar.
Yalnız Nâzım
Hikmet hapisten çıktıktan sonra sürekli takip ediliyor. Kapısının önünde polisler
nöbet bekliyormuş. Türkiye’de yaşamasının zorluğunu anlayan Nâzım Hikmet
Türkiye’den kaçmaya karar veriyor. Kaçma konusunu Tuzla’da yedek subay olan
Refik Erduran’a açıklıyor. Bir plan yapıyorlar.
Nâzım Hikmet,
17 Haziran 1951’de sokak kapısı önünde polislerin “uyur gibi yapmalarını”
fırsat bilerek, daha doğrusu polislerin göz yummaları sonucu sabah erkenden
evden çıkıyor. Kadıköy İskelesi’ne yürüyerek geliyor. Vapurla Karaköy’e
geçiyor. Hocapulo Pasajı’na gidiyor. Pasaj içindeki manifaturacıya giriyor. Manifaturacıdan
don gömlek alıyor. Sonra Taksim’e çıkıyor. Burada Sarıyer dolmuşuna biniyor.
Tarabya’da dolmuştan iniyor. Refik Erduran burada kendisini sürat teknesiyle
bekliyormuş.
"BEN TÜRKİYE'DEKİ ŞAİR NÂZIM HİKMET'İM"
"BEN TÜRKİYE'DEKİ ŞAİR NÂZIM HİKMET'İM"
Sürat
teknesine biniyor, Karadeniz’e doğru açılıyorlar. Boğaz’da Karadeniz’e doğru
giden bir Rumen şilebi görüyorlar. Şilebe Rus filozofu Plehanov’un adını
vermişler. Nâzım Hikmet, “Bu adamı hiç sevmem ama ne yapalım, kısmet… Bu çıktı karşımıza” diyor. Nâzım
Hikmet ellerini huni gibi yapıyor “Ben Türkiye’deki şair Nâzım Hikmet’im
sığınmak istiyorum. Beni gemiye alın” diye bağırıyor, ama gemi personeli
“yaklaşmayın vururuz” gibi bir şeyler söylüyorlar.
Sonra iç
çamaşırlarını sardığı gazeteyi huni gibi yapıyor yine sesini duyurmaya
çalışıyor. Bu sırada sürat teknesi arıza yapıyor. Bir müddet çalıştıramıyorlar.
Ancak şilepte epeyce uzaklaşıyor, bir nokta gibi gözüküyor. Sonra Refik Erduran
uğraşısı sonrası tekneyi çalıştırıyor. Nâzım Hikmet devam edelim diyor. Şilebe
tekrar yetişiyorlar. Şilebin arka küpeştesinden ip merdiven sarkıtıyorlar. Her
halde Köstence Limanı ile bağlantı kurmuş olacaklar ki “Nâzım Hikmet diye
birisi bizden yardım istiyor” diyorlar. Ardından Nâzım Hikmet’i gemiye
alıyorlar. Nâzım Hikmet Refik Erduran’a “Sen de gel” diyor. Refik Erduran,
“Tekneyi armatör (sonra Akşam gazetesi sahibi olan) Malik Yolaç’tan ödünç
aldım. Bunu sahibine teslim etmem gerekiyor. Ben gelemem” diyor.
Nâzım Hikmet
17 Haziran 1951 tarihinde yani aynı gün Plehanov şilebi ile Köstence Limanı’na varıyor.
Böylece hapisten çıkışının senesi dolmadan ülkeden kaçmış oluyor.”
(Süleyman Boyoğlu)
Bu eve giriş yapilabiliormu
YanıtlaSilBu eve giriş yapılıyor mu
YanıtlaSilMaalesef iş yeri olarak kullanılıyor. Özür dilerim biraz geç bir yanıt oldu..
SilBu eve giriliyormu
YanıtlaSil