31 Mayıs 2013 Cuma

İSTİKLÂL'DE GÖSTERİCİLERE GAZ BOMBASI...

     
     İstanbul’da dün ve bugün şafak vakti Taksim Gezi Parkı’nda ağaçların sökülmemesi için nöbet tutan yurttaşlara baskın düzenleyen, biber gazı sıkan polis, daha sonra İstiklâl Caddesi’nde protesto gösterisi yapan yurttaşlara da tazyikli su sıktı, gaz bombası attı.
     Bugün öğleden sonra Unkapanı üzerinden Taksim’e çıktım. Saat 14.00 sıralarında Tarlabaşı’nda halk otobüsünde indim. Ara sokakların birinden İstiklâl Caddesi’ne çıkmamla birlikte insanların üzerime doğru kaçıştığını gördüm. Yere düşen, ara sokağa kaçan ve yoldan geçen vatandaşlardan bazılarının pet şişe suyu ile bazılarının da ellerindeki paket sütlerle gaz bombasının etkisini azaltmaya çalıştıklarını fotoğraflarken, kendimin de etkilendiğini fark ettim.
      İlk kez biber gazını tadıyordum. Bir süre sonra gözlerimde, alnımda ve yüzümde gazın etkisini daha şiddetli hissetmeye başladım. Göstericilerle birlikte ben de bir giyim mağazasına sığındım. Gazın etkisi azaldıktan sonra tekrar göstericilerin arasına katılarak fotoğraf çekmeye devam ettim.
       Göstericiler Fransa Konsolosluğu’nun önünde bekleyen panzerlerin yakınına kadar yaklaşıyor, burada “Taksim Bizimdir Bizim Kalacak”, “Kahrolsun Faşizm” benzeri sloganlar atarken, bir süre sessiz bekleyen polisin birden su sıkmaya ve gaz bombası atmaya başlamasıyla geri kaçıyorlardı. İçlerinden bazıları kaçanları durdurmaya çalışsa da gazın etkisine hiç biri dayanamıyor, bir yerlere sığınıyor ya da ara sokaklara kaçıyorlardı. Ben de onlar gibi yapıyordum.
       Polis panzeri ve polisler göstericileri Galatasaray Lisesi’nin önüne kadar kovaladılar. Burada atılan bir biber gazı fişeği yakınıma düştüğü için çok etkilendim. Nefes alamayacak duruma geldim, ara sokakta elinde pet su şişesi olan bir genç gözüme ilişti. Gençten bir miktar su elime dökmesini rica ederek, gözlerimi ve yüzümü yıkadım. Yanmanın etkisini bir nebze olsun dindirdim ve İstiklal Caddesi’nden ayrıldım. Ardından çektiğim fotoğrafları sizinle paylaşmak için eve döndüm ve bu yazıyı kaleme aldım.
 (Yazı ve Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)       

29 Mayıs 2013 Çarşamba

YEŞİLKÖY'DE 2 TAVUS KUŞU...


                                              (Fotoğrafraflar: Süleyman Boyoğlu)

26 Mayıs 2013 Pazar

KEDİLER VE İNSANLAR...

                                             (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)

KIZ KULESİ VE "MODERN KULELER"...

                                                 (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)

25 Mayıs 2013 Cumartesi

FENA MİZAH'IN HAZİRAN SAYISI...


Merhaba..

..Haziran sayımızla yine karşınızdayız.
Uluslararası çizerlerlerin, söyleşilerimizde
vurguladıkları gibi, Fenamizah karikatürün sesi
olmaya, çizerlerin birbirleriyle iletişimlerini
sağlamaya, farklı kültürlerin çizgilerini aynı
ortamda bulundurmaya devam ediyor.
Emeğe saygısı olanların her türlü yapıcı eleştiri,
öneri ve isteklerini alıp, yolumuza yön eyliyoruz.
Ancak bu işlerin doğası gereği diğer tarafta;
Fenamizah’ın derleme-toplama (!) işlerle
hazırlandığı türünden dedikodu üreterek emeğimizi
küçümseme çabasında olan çok değerli
meslektaşlarımız da var, sağolsunlar.
Ne diyelim ki; Susmak, en iyisi.. susmak, dilini acıtır
çünkü, kötü söz söyleyenin. Kalptir bu; Kimine
nişan, kimine iman tahtası...
Dergimizde epeydir yabancı çizerlerin söyleşi dizisi sürerken, zaman zaman da söyleşi tarzında
bizden isimler yer alıyor. Bu sayı; Karikatürümüzün duayenlerinden Yurdagün Göker bizi
Çamlıca’daki aslanlar gibi evinde ağırladı. İğneli-çuvaldızlı, keyifli bir muhabbet oldu. Ayrıca;
bir başka karikatür emekçimiz, İzmir’in yıldızı Mustafa Yıldız’a bir kaç maksatlı (!) sorular
sorduk. İçeriye buyrun...
Tevfik Yener Çakmak’ın arşivinden edindiğimiz “Dede”, “Alay” ve “Şeytan” adlı siyasi mizah
dergilerinin ilk sayı tıpkı-basım pdf dosyalarını ise, Fenamizah’ın eki olarak web sitemizden
indirebilirsiniz. Yeniden ve yeniden çokca iş üreterek, burada ve belki daha iyi koşullarda,
başka yayımlarda buluşabilmek dileğiyle. Yazarak, çizerek ve yaptığımız işi severek...
Saygılarımızla...
Aziz Yavuzdoğan

21 Mayıs 2013 Salı

ESKİ KÖY MUHTARLARI...

                                              (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)

MARTILAR DA YÜKSEKLERDE UÇAR...

                                                 (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)

12 Mayıs 2013 Pazar

ADALAR'DAKİ ATLAR...



HEYBELİADALI FAYTONCULAR “ATLARA EZİYET 
EDİLDİĞİ” YÖNÜNDEKİ HABERLERE TEPKİLİ

Yazı ve fotoğraflar: Mehmet ÜNLÜ

       “Bir faytoncu için “At” her şeyden önce evlattır. İnsan evladına, çocuğuna nasıl eziyet etmezse, hiçbir faytoncu da bırakın kırbaçla vurmayı, fiske dahi vuramaz” diyen 60 yıllık Heybeliadalı faytoncu 60 yaşındaki Kenan Dinç basında yer alan, “Adalarda atlarının bakımsızlıktan öldüğü” yolundaki haberle tepki gösteriyor.
                                                            Kenan Dinç
          Kenan Dinç, "Heybeliada ve Burgazada’daki atların her biri gayet sağlıklı ve
besili. Kimse görmeden bilmeden laf çıkarmasın. Buyursunlar gelsin atlar
burada…" diyor.

                       BÜYÜKADA’DAKİ ATLAR BAKIMSIZ

         Kenan Dinç ancak, Büyükada’daki atların genellikle sağlıksız olduğunu, bunun da ahırların yetersizliği ve bakımsızlığından kaynaklandığını belirtiyor. Atların, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olan ahırlarda barındıklarını bu konuda Adalar Belediyesi’nden de bir girişim olmadığını söylüyor.
        Büyükada’da bakımsızlık nedeniyle Ruam hastalığından yılda 200-300 atın öldüğüne dikkat çeken eski faytoncu Dinç, şunları söylüyor:
       “Ne yazık ki, Büyükada’daki atların durumu farklı… Her şeyden önce bir kısmında fayton ehliyeti yok. Adanın yerlisi olmayan insanlar dışarıdan gelip fayton sürüyor. Bunun denetlenmesi gerekir. Çünkü fayton kullanmak da ayrı bir eğitim gerektirir.
                                                Faytoncu Sürücü Belgesi
                          
                                     
         Heybeliadalı faytoncular da haklarında yayılan asılsız haberleri reddediyor:
“Her şey ortada, Atlar burada gelsinler kendi gözleriyle görsünler. Biz ekmek yiyoruz.
Ekmeğimize neden ihanet edelim” diyerek tepki gösteriyor.  
       Faytoncular, asla kırbaçla ata vurmadıklarını, atın yönlenmesi için havada şıklattıklarını
bu ses üzerine atı uyarıp yoluna düzgün koyulmasını sağladıklarını belirterek, şöyle konuşuyorlar:
     ‘’Ata kırbaçla vuramazsınız, Kırbaç bir uyarıcıdır. Ata da  can taşıyor. Ancak, bazen tembellik gösterip durabiliyor. Ancak biz kırbacın ucuna bağlı olan ipi atın arka kısmına
dokundurmak suretiyle uyarırız. Kim vuruyorlar diyorsa yalan söyler. İncelesinler. Müşteri olarak binsinler o zaman görürler.”                         
                                                  (Heybeliada Fayton Parkı)
                                             
        Bu arada, Büyükada’da 225 fayton bulunurken, Heybelida’da 30 Burgaz’da ise 27 fayton hizmet veriyor.

5 Mayıs 2013 Pazar

ÇAMLICA BENZERİ...

      Çamlıca tepesine yapılacak caminin bir benzeri Beykoz sırtlarında...
                                    (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)

4 Mayıs 2013 Cumartesi

EMİRGAN'DA BİR GÜN...







                                             (Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)

3 Mayıs 2013 Cuma

YAVRULARINI EMZİREN KEDİ...

                                               (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)

KIR ÇİÇEKLERİ...

                                            (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)

GAZETECİLER ÖZGÜRLÜK İÇİN UÇURTMA UÇURDULAR...


Gazeteciler, bugün "Dünya Basın Özgürlüğü Günü"nde, dünyanın en çok gazeteci hapseden ülkesi olan Türkiye’de, Avrupa’nın en büyük adliye binası (Çağlayan) önünde, hapisteki 62 gazetecinin fotoğraflarını taşıyan 62 uçurtmayı uçurdu.
 Uçurtma eyleminde konuşan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi, 62 gazetecinin iktidarın dediği gibi terör ve adli suçlamalarla değil, sadece gazetecilik yaptıkları için hapiste olduklarını belirterek, "Çoğunluğu elinde bulunduran iktidar bir an önce gazetecilerin serbest kalmaları için gerekli yasal değişiklikleri yapmalıdır" dedi.
(Fotoğraf: Caner Gören)

2 Mayıs 2013 Perşembe

İSTANBUL'DA "GAZLI 1 MAYIS"...




                                                (Fotoğraflar: Caner Gören)

TGS'DEN UÇURTMA EYLEMİ...



Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde "62 uçurtma" uçuracak. TGS'den yapılan açıklamada şöyle denildi:
"Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde, dünyanın en çok gazeteci hapseden ülkesi olan Türkiye’de, Avrupa’nın en büyük adliye binası önünde, hapisteki 62 gazetecinin fotoğraflarını taşıyan 62 UÇURTMA UÇURUYORUZ.
Bütün basın emekçilerini, yargılaması devam eden gazetecileri, hapisten çıkan gazetecileri, hapisteki gazetecilerin ailelerini, avukatları, öğrencileri, yazarları, sanatçıları, aydınları, sendikaları, tüm sivil toplum örgütlerini ve yurttaşları destek ve dayanışmaya çağırıyoruz.
Bir kişi eksik olursa, bir gazetecinin uçurtması yerde kalacak. Tüm gazetecilere özgürlük için 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde saat 12.00’de Çağlayan Adliyesi önünde buluşalım."