İş
ve İşçi Bulma Kurumlarından gelecek çağrı mektubunu günlerce, aylarca, hatta
yıllarca bekleyen insanlarımız, aldıkları müjdeli haberin ardından bu kez de
sağlık kurumları önünde sıraya girdi. Alman doktorlarca tepeden tırnağa;
ağzındaki dişinden, vücudundaki herhangi bir ameliyat izine kadar muayene
edilen işçi adaylarımız, muayeneden başarılı çıktıklarında kendilerini şanslı
buluyorlardı. Bu muayeneden geçemeyenler ise hüsrana uğrayarak, ya köylerine ya
da şehirlerine dönüyorlardı.
İnsanlarımız
bir yandan yurt dışına kapağı atmak için mücadele ederken, Türkiye’deki işçi
sınıfı da yavaş yavaş uyanmaya başladı. Emek-sömürü, hak mücadelesi önce
dernekler, sonra da sendikalar aracılığıyla verilmeye başlandı. Toplu
sözleşmeli, grevli haklar elde edildi. Kısacası halk hakkını arıyordu.
Bunun önünü kesmek için eli bıçaklı-silahlı çeteler kullanılmaya başlandı. Ama
artık hiçbir güç, örgütlü hareket eden emek kesiminin gücünü kıramıyordu.
Önce
12 Mart 1971 darbesi, ardından 1 Mayıs 77 katliamı, sonra “mezhep kavgası,
sağ-sol, öğrenci kavgası” görünümü altında binlerce insanımız öldürüldü.
Türkiye adım adım kardeş kavgasına sürüklendi. Sol bir “öcü” gibi gösterilmeye
çalışıldı, ama başarılamadı. Sol ister fabrikalarda, ister meydanlarda olsun örgütlü
gücünü göstermeye başladı. Bu güçten korkan gerici ve faşist güçler, solu ezmek
için her türlü yolu denedi, ancak yine de başarılı olamadı. Çareyi 12 Eylül
darbesini yapmakta buldular.
Binlerce
aydın, öğrenci, ilerici, demokrat işkenceden geçirildi. Canını
kurtaran kendisini yurt dışına attı. Kurtaramayan da işkence tezgâhlarından
geçti. Kimisi de işkence masasında kaldı. Sağ kalanlar da işkenceden dolayı ya
engelli kaldı ya da yıllarca hapis cezası aldı.
Diyeceksiniz
ki yurt dışına kapağı atanlar çok şanslı insanlardı. Hayır… Hiç de öyle değil, belki
vurulmadılar, ölmediler, ama onlar da Türkiye’deki insanlarımız kadar acı, çile
çektiler. Gittikleri ülkede dil bilmiyorlardı, sığınacakları bir kimseleri yoktu.
Çoğu derneklerde ve sokaklarda yattı. Memleket özlemi, aile özlemi, arkadaş
özlemi burunlarından tüttü..
Erdal Boyoğlu da 12 Eylül mağdurlarındandı. Boyoğlu, kendi yaşadıklarını
ve diğer mağdurların, mültecilerin ve sürgünlerin yaşadıklarını bir kitapta
topladı. Ön sözünü tarihçi-yazar Erdoğan
Aydın’ın yazdığı “Avrupa’da Sürgün,
Mülteci-Göçmen Halleri” kitap Notabene yayınlarından çıktı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder