Burgaz Hellenistik Dönem Şarap İşliği, Datça’da “Burgaz Ören Yeri”nin hemen bir kilometre doğusunda, deniz kıyısında bulunmaktadır. Yaklaşık 2 bin 500 metrekarelik bir açık alan üzerine kurulmuş olan Burgaz Şarap İşliği, Hellenistik Dönem boyunca kullanılmış ve Datça Yarımadası’nda bulunan en kompleks işlik olarak bilinir. İşliğin üzüm ezme odaları, presleri, geniş depoları ve kendi rıhtımının bulunması burada endüstriyel bir üretimin gerçekleştiğini göstermektedir. Arkeolojik kazılar, Burgaz Şarap İşliği’nin kullanım sürecinde 47 bin litre ile 50 bin litre arasında üretim kapasitesine sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Şarap
İşliği tabela ve tanıtım yazılarına göre, Burgaz Helenistik Dönem Şarap İşliği
oldukça büyük boyutlara sahip. İşlik,
Arkeolojik
kazılardan elde edilen bulgular, Burgaz Şarap İşliği’nin M.Ö. 3. yüz yıldan
itibaren kullanıldığını, ancak M.Ö. 1. yüz yılın ikinci yarısında kullanımının
sonlandığını göstermektedir.
Antik
çağda şarap, Akdeniz havzasında günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçasıydı.
Şarap aynı zamanda medeniyetin temel unsurlarından biri olarak da kabul
ediliyordu. Thukydides’in “Peloponnesas
Savaşları” adlı eserinde “Akdeniz halkları zeytin ve üzüm yetiştirmeye
öğrendikleri zaman barbarlıktan kurtuldu” sözü, Yunanlıların şarapla ilişkisini
açıkça ortaya koyar. Bağcılık Anadolu uygarlıklarının tarihinde önemli bir yer
tutar. Ege bölgesi, ılıman Akdeniz iklimi ve coğrafi konumu nedeniyle üzüm
yetiştiriciliği için son derece uygun koşulları sahiptir.
Yunan
toplumunun yaşamında bağcılık ve şarap üretimi, tarımla uğraşan nüfusun
yaklaşık yüzde 80’inin etkileyen önemli bir faaliyetti. Artık dünyada
zeytinyağı ve şarap üreten bölgeler ile tahıl fazlası üreten bölgeler
arasındaki ticaret ekonomisinin temelini oluşturuyordu. Öyle ki, ekonomik ve
sosyal yaşamın önemli bir parçası olan şarap, suyun ardından en önemli
içecekti.
Antik
dünyada şarap farklı şekillerde tüketilirdi. Bazı yoğun şaraplar su ile
inceltilerek içilirdi. Yunanlılar, şarap ile su karıştırılmadan içmenin barbarca
bir davranış olduğunu düşünürdü.
Bu
arada şarabın uzun süre saklanması için deniz suyu eklenirdi. Şarap üretimi,
fermantasyon sırasında şarabın buharlaşmasını önlemek için reçine sürülen
kaplarda bekletilirdi. Bu nedenle şarapta reçine tadı oluşurdu. Ayrıca mermer
tozu şarabın ekşi tadını azaltmak için kullanılırdı. Antik dönemde, su
katılmamış şarabın içilmesinin erken ölüme veya deliliğe neden olabileceğine
inanılırdı.
Antik
dönemde evlerde yapılan şarap, “cinokhoe” adı verilen yonca ağızlı testilerle
servis edilirdi. Şarap önce kaba konulur, ardından su eklenir ve tatlandırmak
için bal veya deniz suyu eklenirdi. Ayrıca şaraba kireç, mermer tozu ve çeşitli
baharatlar eklenerek lezzetlendirilirdi. Şarap içmeden önce tanrılara, özellikle
Dianyssos’a bağbozumu bolluğunu temsil eden dualar edilir ve kadehten birkaç
damla şarap yere dökülürdü. Şarap bazen kahvaltılarda tüketilir ve hatta
şarapla ıslatılmış ekmek yenirdi. Çocuklar için oldukça seyreltilmiş ve bal ile
karıştırılmış şaraplar, besleyici içerikleri nedeniyle verilirdi.
Hippokratesi’in
tedavi yöntemlerinden biri olan şarap, kekik, adaçayı veya diğer baharatlar
eklenerek tıp alanında da kullanılırdı.. Örneğin Arkadia'da üretilen şarabın
erkekleri sersemlettiği kadınların doğurganlığını artırdığı antik kaynaklarda
yer alır. Şarabın tedavide yoğun kullanımı nedeniyle hekimlere “şarap verenler”
denilmiştir.
(Fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)