3 Haziran 2020 Çarşamba

KORONA GÜNLERİ'NDE 1 TESELLİ (!) VE 1 ÜZÜNTÜ...

                              
     
                GÜRCAN ARITÜRK
      
                  Korona Günleri'nde bir iyi bir kötü haber! Ahmet Haşim'e göre sinemada film seyredememek pek bir şey kaybettirmiyor. Namık Kemal'in vurgusu ise, ''Tiyatro gibisi yok.''
                   Sinema yalnızca sözlüklerde tiyatrodan önce gelir denebilir yukarıdaki 2 yazar ve şairin tercihlerine bakarak.
                   Sözün aslı ''Aşk yalnızca sözlüklerde seksten önce gelir.'' diye bir duvar yazısı... Doğruluğu tartışılır. ''Seks'' olunca ''Aşk'' gidebilir de. Aşk ulaşınca bitebilir de.
                  Sinema veya tiyatro tercihlerinin !doğruluğu tartışılsa da tiyatronun sinemadan daha önce olduğu gerçeği tartışılmaz. Üstelik bence ''bir ata'' olarak tiyatro daha önemlidir. Çünkü aynı anlamda kullanılanlardan ''kurgu'' olsa da ''montaj'' yoktur tiyatroda.
                  Tiyatroya dayanmayan bir sinemanın ''sanatından'' bile kuşku duyulur sanıyorum. Fotoğrafçılığın sanat olup olmadığının tartışılması gibi.
                  Sinemanın tek üstünlüğü kalıcılığıdır belki ama tiyatro da ''sinemadan'' yararlanarak daha fazla etkisiyle kalıcı olabilir. Üstelik kalıcı olmak sanat eseri için tek ölçüt değildir. Bir de tiyatronun her gün üretilen bir sanat olması üstünlüğü ve zorluğu var.
                  Sinemayı sevmeyen Ahmet Haşim'in aşağıdaki sözleri koronalı günlerde kapalı oldukları için sinemada film izlemeyenlere belki ''mundar'' deme şansı ve ferahlığı verebilir! Teselliniz olsun!
                  Tiyatrosever Namık Kemal'in tiyatroyu yücelten sözleri ise canlı canlı tiyatro izleme keyfinin özlemini duyurabilir. Üzülebilirsiniz biraz.             
                  Ahmet Haşim: ''(Meşhur bir yazarın güzel sözleri).....bizi ışıklı perde üzerinde kımıldanan gölgelerin estetiğine azıcık olsun inandırmaya yetmedi. Gerçekten şiirde, resimde, musikide, hikayede konudan başka her öğeyi, yani doğrudan sanatı fazla ve rahatsız edici bulan halkın anlayışına pek uygun olduğu için sinema, günden güne, tiyatroyu hayat kaynaklarından mahrum edecek, elinden sanatçısını, seyircisini alacak ve sonunda özsuyunu kurutup öldürdükten sonra onun yerine geçecektir. Ama bundan dolayı 'Sinema'nın bir çeşit sahne üslubu oluğunu sanmak gerekmez.''
                 ''....Sinema ta temelde sanatın karşıtı ve düşmanıdır.....'sanat aşırılık ve abartmanın bir çeşididir; sanat bir yalandır'.... Fotoğraf aracının acımasız gözüyle biçimleri, görünümleri, olayları görüp saptayan sinema, bu bakımdan, kökleri ta insanlığın hüzün kaynaklarına kadar uzanan, zamanın başından beri var olan sanatın niteliğiyle taban tabana zıt bir amaca uymaya zorunludur. Gerçeğe küçülerek boyun eğişi, onu hayalin bağışına erişmek olanağından uzak bulundurur. Işıklı perde yüce yalanın göründüğü yer değildir. Onun için sinemanın yansımaları estetik anlamda güzel değildir, hatta sonsuz bir gelecekte bile bu yansımalar güzel olmayacaktır.''(1) 
                  Namık Kemal:''....Bence tiyatro bilgi ya da ahlak okulu değil, bir eğlencedir. Birtakım facialar oynanması da tiyatroyu eğlence olmaktan uzaklaştırmaz. Oyun yazarı insanoğlunu ne garip bir sınavdan geçirir, eğlenceli olması gereken şeyler gönüllerde en büyük hüzünleri yaratır.
                 ....Gene söylüyorum, tiyatro eğlencedir, ama aklın bulduğu eğlencelerin hepsine üstün, hepsinden yararlıdır...
                 Eğlencede ibret verici olmaktan büyük  ne yarar düşünülebilir?
                 Evet, işte eğlence bulunur, ama her eğlencede iş bulunmaz.
                 ....Tiyatro ete kemiğe bürünmüş şiirsel bir kurmacadır. İnsanı elinden tutup gönüllerin görünmez perdelerini açarak en gizli köşelere götürür. İzleyiciler insanlığın ahlakını içyüzüyle sahnede canlanmış görürler. Vicdanın en güçlü duyguları, ayrıca eğiticileri olan hayranlık ile nefret tiyatroda heyecanla yükselir. Bu heyecan kalbin en dingin ve duyarlı bir durumuna rastladığından etkisi fazla olur. Onun için de ahlak üzerinde tiyatronun etkisini gazeteler ile kitaplara üstün sayanlar vardır.
                 Ben de bu görüşe katılıyorum. Çünkü gazete ya da kitap okurken tiyatrolardaki gibi gözyaşı döküldüğünü görmedim.
                 Edebiyatçılar ile bilgelerin, ikiyüzlülük gibi, kıskançlık gibi kötülükleri oyuncular kadar aşağılayabileceklerini düşünemiyorum. Tiyatro yararlılığı açısından Avrupa'da uygarlığın yaratıcılarından sayılır.(2) 

(1)-Ahmet Haşim'in ''Gurebahane-i Laklakan'' kitabındaki 'Sinema' başlıklı yazıdan..   
(2)-Namık Kemal'in ''Tiyatrodan Söz Açan Arkadaşlara'' başlıklı makalesinden...     
          
  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder