1 Şubat 2022 Salı

SUÇLU ÇOCUKLAR İÇİN NE YAPILMALI?

           Bugün Milliyet Gazetesi eski genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi’nin katledilişinin 43. yılı…

İpekçi, 1979 yılı 1 Şubat’ında İstanbul-Maçka’daki evinin yakınlarında silahlı bir saldırı sonucu hayattan koparılmıştı. Hayattan koparan kişinin adını burada yazmayacağım..

         Yıllarca hamaset söylemleri ile İpekçi’yi vuran ve vurdurtanlar kınandı, eleştirildi. Sonuç ta ne mi oldu? Papa’yı da yaralayan ve hapis yatan kişi, yıllar sonra İtalya’dan Türkiye’ye geldi, şimdi de elini kolunu sallayarak aramızda dolaşıyor…  

Abdi İpekçi ve katledilişiyle ilgili birçok yazı kaleme alındı, ben bu kısa hatırlatmadan ve anmadan sonra asıl yazacağım konuya dönüyorum…

       1970’li yıllarda gazetecilik yapanlar, İngiltere’de 25 Mayıs 1968 yılında 11 yaşında Mary Bell adındaki bir kız çocuğunun, 4 yaşındaki Martin Brown’u terk edilmiş bir evde boğarak nasıl öldürdüğünü hatırlarlar. Mary, iki ay sonra da arkadaşı Norma Joy’la 3 yaşındaki Brian Howe adındaki bir çocuğu daha öldürür. Mary, ifadesinde çok tartışılacak bir söz ediyor ve 4 yaşından itibaren annesinin kendisini erkeklerle cinsel ilişkiye girmeye zorladığını söylüyor.

Görülen davada kendisine yardım eden Norma Joy beraat ediyor, Mary’e ise süresiz hapis cezası veriliyor… Mary, hapis yatıp çıktıktan sonra yeni bir kimlikle toplumun arasına karışıyor. Evleniyor, bir kız çocuğu dünyaya getiriyor. Sonra da hayatını para karşılığı anlatıyor… 1998’de gazeteciler yerini bulana kadar kızı, annesinin bir “çocuk katil” olduğundan habersiz…

Sonra kızı da evleniyor ve Mary büyük anne oluyor…

“ÇOÇUKLAR NİÇİN SUÇ İŞLER?”

Şimdi önümde 1934 yılında yayın hayatına başlayan aylık Yeni Adam Dergisi’nin 1969 yılı Nisan sayısı… Bu sayıda Haldun Özen, bir yazı kaleme almış. Yazının başlığı ise “Suçlu Çocuklar İçin Ne Yapmalıyız?”…

Yazısına “Çocuklar niçin suç işlerler? Suç işleyen çocuklara karşı ne yapmalı? Çocuğun suç işlememesi için ne yapmalı?” şeklinde sorular sorarak başlayan Özen, şöyle diyor:

       “Bu soruların doğru cevapları bilinmezse çocuğun eğitimi hep sakat, noksan kalır. Çocuk yalan söyler, hırsızlık yapar, suç işler… Biz de onun yaptıklarına şaşar kalırız. Asıl suçlunun çocuk olmadığını hiç düşünmeyiz.”

       Haldun Özen, çocuk suçları hakkında gazetelerde sık sık haberler çıktığına dikkat çekerek, şöyle devam eder:

       “Bir süre önce Hürriyet gazetesinde küçük Mary Bell hakkında çıkan haber de bunlardan biriydi. Mary Bell iki küçük erkek çocuğu öldürmüştür. Henüz kendisi on bir yaşındadır. İngiliz mahkemesi onu ömrünün sonuna kadar tecrit edilmiş şekilde yaşamaya mahkûm etmiştir. Mary Bell’in çok uzun süreli bir tedaviye ihtiyacı vardır. Bu yüzden hiçbir akıl hastanesi onu istememektedir. Islahevleri de çocuk ceza evleri de onu istememektedir. Mary şimdilik bir ıslahevindedir. Yargıç: ‘Bu kız tehlikelidir. Onun zarar vereceği kimseleri korumak gayesiyle bu kızın bir an evvel insanlardan tecrit edileceği bir yere konulması şarttır’ demiştir. İçişleri bakanlığı Mary’yı kapatmak için özel bir yer aramaktadır.”

         “Olayın çok üzücü hem de çok düşündürücü” olduğuna vurgu yapan Özen, şunları söylüyor:

“Mahkeme Mary Bell’i ölünceye kadar insanlardan ayrı yaşamaya mahkûm ediyor. Bu karar toplumun hayrınadır, toplumu korumaktadır. Ancak, toplumu korumakla görevimiz bitiyor mu? Hayır, bitmiyor. Mary Bell’i iki çocuğu öldürmeye götüren nedenleri anlamamız, bu nedenleri ortadan kaldırmaya çalışmamız da gerektir.

Bu zavallı çocuğu suç işlemeye götüren nedenler onun on bir yıllık kısa hayatının derinliklerinde gizlidir. Belki de okumayı yazmayı çok iyi öğrenememiş olabilir. Yine de bu on bir yıl onu bir insan öldürücü yapmaya yetmemiştir. Bu sırlı güç nedir? Bu sırlı güç on bir yılda onda oluşan kişilikten başka bir şey değildir. Bu kişiliğin temelinde, Mary’nın anasından-babasından aldığı biyo-psikolojik kalıt vardır. Bu kalıt aile çevresi içinde gelişmeye başlamıştır. Sonra arkadaş çevresi içinde, okul çevresi içinde serpilmiştir. Verdiği yemiş boğazı sıkılıp öldürülmüş iki çocuktur.”

“Bu sonucu doğuran nedenlerin iki soydan” olduğuna işaret eden Haldun Özen, şunları kaydediyor:

“Birincisi biyo-psikolojik soydan olanlar, Maryi’nin içinde gömülü olan özelliklerdir. İkincisi sosyo-psikolojik soydan olanlar, Mary’nin çevresinden gelen etkilerdir. Çevreden gelen etkilerin en sakarı da çocuğa sevgi gösterilmemesidir.

TRABZON’DAKİ OLAY!

Bu etkenler psikoloji, sosyoloji uzmanlarınca incelenebilseydi, belki de asıl suçlunun hiç aklımıza gelmeyecek biri olduğunu görecektik. Bize düşen suçlu çocuklarımızı yaratan nedenleri sonuna kadar tanımaya çalışmak, bundan kaçınmamaktır. Bu nedenleri tanıdıktan sonra çocuğun kişilik oluşlarına el koymaktır. Suçlu çocukların kökünü kazımak elde olmasa da sayısını azaltmak her zaman elde olacaktır. ”

Günümüze gelirsek; birkaç gün önce Trabzon’da yine 10-11 yaşlarında bir çocuk, düzenlenen bir mitingde kürsüye çıkarıldı. Babası hapiste olan çocuğa bir mikrofon uzatıldı. Bir siyasi partinin liderine “Hain” demesine izin verildi.

Şimdi sormak gerek; bu çocuk mu suçlu? Yoksa o çocuğun eline mikrofonu verenler mi? Hiç mi tarihten ve yaşananlardan ders almıyoruz, kararı sizlere bırakıyorum…

(Süleyman Boyoğlu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder