(Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)
MİLLİYET GAZETESİ HABER MERKEZİ ESKİ GECE SORUMLUSU
SERACEDDİN ZIDDIOĞLU, YEDEK SUBAY ÖĞRETMENKEN
BAŞINDAN GEÇEN BİR ANISINI ANLATTI:
BAŞINDAN GEÇEN BİR ANISINI ANLATTI:
“1960 senesinde Konya’nın Ilgın
kazasına bağlı Argıthan nahiyesinde yedek subay öğretmenlik yaparken, nahiyede
fırıncılık yapan birisi ikiz kardeşinin bir vukuattan Bakırköy Akıl Hastanesi
hapishanesinde yattığını söyledi. Bana ‘Yatan ikizimin adı Hasan’dır, kardeşim
olarak söylemiyorum, ama çok iyi bir insandır. Uzun zamandır orada yatıyor. Sen
gazetecisin bize yardımcı olup da oradan kurtarabilir misin?’ dedi.
Ben de ‘olur’ dedim.
Orayla ilgili çok haber yaptım. Başhekimi de tanıyorum. İstanbul’a gittiğimde
ilgilenirim’ dedim.
Bir müddet sonra İstanbul’a geldim.
Gazeteden hastanenin başhekimi Dr. Faruk Bayülken’e telefon ettim. ‘Hocam
müsaitseniz size geleceğim’ dedim. Başhekim ‘Hay hay… Seni bekliyorum,
istediğin zaman gel…’ dedi. Makamına gittim. Hoş-beşten sonra ‘Hayırdır
Seraceddin Bey’ diye sordu. Ben de ‘Efendim ben yedek subay öğretmen olarak
Konya’nın Ilgın kazasına bağlı Argıthan nahiyesinde görev yapıyorum. Oradaki
bir fırıncı benden ricada bulundu. İkiz kardeşi Hasan’ın sizin hastanenize akıl
sağlığının yerinde olup olmadığı için gönderildiğini söyledi. Kardeşinin çok
iyi bir insan olduğunu, burada yattığına üzüldüğünü anlattı. Ben de bunu
kurtarmanın yolu var mı? Kardeşinin söylediği gibi suçsuz yere mi yatıyor. Onu
sizden öğrenmek ve yardımlarınızı rica etmek için geldim’, dedim.
Bayülgen, Hasan’ın yattığı servise
bakan şef doktoru aradı, ‘Seraceddin Bey’i sana gönderiyorum, ilgilenmenizi
rica ediyorum’ dedi. Ben kalktım şef doktorun yanına gittim. Hastanın adını
soyadını söyledim. ‘Bunu buradan çıkarmanın bir yolu var mı?’ dedim. Doktor da mahkemenin
akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespiti için kendilerine gönderdiğini
belirterek, ‘Hasan’ı buradan vereceğimiz raporla tekrar mahkemeye sevk ederiz,
mahkemenin kararına göre işlem yapılır’ dedi.
"MÜCADELEYE DEVAM!.."
Bu arada doktor hademe vasıtasıyla
Hasan’ı yattığı yerden çağırtıp getirtti. Doktor odasına aldığı hastasıyla bir
müddet konuştu. Sohbete ben de katıldım. Doktor ‘Bak Hasan senin nahiyende
öğretmenlik yapan bir öğretmen geldi. Seni buradan çıkarmak istiyor. Ne
diyorsun?’ dedi. Hasan biraz durdu ‘Efendim hoş gelmişsiniz, sefa gelmişsiniz.
Ben buradan bir an önce çıkmak istiyorum. Buradan kurtarırsanız çok memnun
olurum’ dedi. Sonra elimi öpmeye yeltendi. Doktor, bir soru sordu, ‘Hasan Konya’da
Atatürk’ün büstünü çekiçle tahrip etmişsin, bir daha bu hareketi yapmayacaksın
değil mi?’ dedi. Hasan ayağa kalktı; 'Doktor Bey mücadeleye devam!' dedi.
Doktor benim gözümün içine ben onun
gözünün içine bakarak, bir süre sessiz kaldık. Artık yapacak bir şey
kalmamıştı. Doktor ‘Hasan’ı geri götürün’ diye talimat verdi…"
(Süleyman Boyoğlu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder