Üsküdar'da ayaklarını denizde serinleten Arap turistler ve bir olta...
Bugün
(28 Temmuz Cumartesi) günlük gezime yine Merter’den başladım. Ama bu gezi biraz
zorunluluktan kaynaklandı. Yaklaşık üç yıl önce sızı yapan, ama Güngören’deki diş
doktorumun bir türlü çözüm bulamadığı (Daha doğrusu o zaman kendi yapıştırdığı
köprüyü sökemediği; yaptığı diş bakımından sonra da sızı kesildiği için bir
daha gitmemiştim) aynı bölgedeki sızı bu kez şiddetini artırınca doktora
gitmeye karar verdim. Dişlerimi fırçalarken o bölgede bir de şişlik oluştuğunu
fark edince biraz panikledim. Çünkü şişlik hiç de iltihaba benzemiyordu…
Yakacık’ta
akrabalarımın ortak olduğu tıp merkezine gitmek için evden apar-topar çıktım.
Yakınımızdan geçen Esenler-Eminönü İETT otobüsüne bu kez “sürekli sarı basın
kartı”mı göstererek değil de işletmenin verdiği ve üzerinde “Ücretsiz Taşıma
Kartı” yazan kartımı okutarak bindim. Aslında “sürekli sarı basın kart”larımızı
göstererek otobüslere binmek fiyakalı oluyordu, ama belediye bu fiyakamızı
bozdu…
Cevizlibağ’da
metrobüse binmek için otobüsten indim. Üst geçitten geçtikten sonra metrobüs
durağına indim. Avcılar istikametinden gelen araçların hiç birisi durmuyordu.
Yanımda duran bir vatandaş fena halde sinirliydi:
- 10
dakikadır bekliyorum, hiçbir metrobüs durmuyor, Bunların metrobüsünün de… derken
birkaç metrobüs daha önümüzden geçip gitti. İki-üç dakika sonra Zincirlikuyu’ya
kadar giden bir metrobüs durdu, bindik…
Üç köprü: Galata ve Unkapanı köprüsü ile yapımı devam eden metro köprüsünün (ortada) ayakları...
Üç köprü: Galata ve Unkapanı köprüsü ile yapımı devam eden metro köprüsünün (ortada) ayakları...
Zincirlikuyu’da
hiç beklemeden aktarma yaptım. Evden çıktığımda saat 12.00’ye geliyordu.
İstanbul’da yoğun bir trafik göze çarpmıyordu.
Uzunçayır durağında metrobüsten indim. Hafif esintili köprü altında Uğur
Mumcu Mahallesi’ne giden İETT otobüslerini beklemeye başladım. İETT
otobüslerinin durağa yanaşmaları minibüslerin ve halk otobüslerinin
saygısızlığından güç oluyordu. İnsanlar gelen otobüsleri göremedikleri için bir
ileri bir geri yapıp duruyordu. Ben de onlar gibi yapıyordum.
KARETE HAREKETLERİ YAPAN AKIL HASTASI
KARETE HAREKETLERİ YAPAN AKIL HASTASI
Bir on dakika
oldu, bir kez daha ileri hamle yapacakken, 30-40 yaşlarında akıl hastası bir
kişi bağırıp çağırarak önümüzden geçip İETT durak tabelasının altına kadar
gitti. Bu kez bağırmanın yanında kendi kendine boks-karate hareketleri de yapmaya
başladı. Akıl hastasının hareketlerinden korkan insanlar, tekrar minibüslerin
yolcu aldığı alana kaymaya başladı. Ben de çaktırmadan onlar gibi yaptım…
Neyse on beş
dakika kadar sonra Uğur Mumcu’ya giden otobüs geldi. Otobüsün içi klima
olmamasına rağmen sıcak değildi. Çünkü bütün camları açıktı; üstelik kalabalık
da değildi. Güneş almayan bir koltuk gözüme kestirdim, geçip oturdum.
Küçükyalı’ya geldiğimizde üç aracın karıştığı bir trafik kazası vardı, ama
trafiği olumsuz etkilemiyordu.
Soğanlık’a
vardığımızda otobüse bir süre önce haberini yaptığım halk müziği sanatçısı Servet
Sarak bindi. Yakacık’a kadar sohbet ettik. O Uğur Mumcu’ya devam etti, ben
Yakacık’ta indim. Tıp merkezi durağın hemen karşısındaydı; kapıdan içeri
girdim, direkt teras katına çıktım. Yemeğe denk geldim. Bizim yörede gittiğin bir
evde eğer yemeğe denk gelirsen; “Kaynanan seni çok seviyormuş” derler, ama
aşçıları Yazgülü Hanım’ın ve diğerlerinin ısrarlı “yemeğe buyur” davetlerini
kabul edemedim.
Zira öncelikle
halletmem gereken diş sorunum vardı. Tıp merkezinin ortaklarından akrabamız
Mehmet’le vakit kaybetmeden diş doktoru hanımın odasına gittik. Doktor hanım
muayeneden sonra “panoramik” röntgen filmi istedi. Bunun için de Kartal’da
bulunan görüntüleme merkezine gitmemiz gerekti. Mehmet arabasıyla beni götürdü.
Filmi beş dakika içinde hemen çekip verdiler. Zaman kaybetmeden tıp merkezine
döndük.
Doktor hanım filmi
inceledikten sonra;
- Beze gibi
şişliğin yanında, köprünün altındaki dişlerden birinde biraz kararma var.
Sanırım sorun bu dişten kaynaklanmakta. Önce bir antibiyotik yazacağım.
Antibiyotik bittikten sonra gelişmeye göre bölgeye küçük bir operasyon
yapacağız, dedi ve beni uğurladı.
Çamlıca Tepesi-Üsküdar ve Boğaz'dan geçen dev bir yolcu gemisi...
Tıp merkezinde işim bittikten sonra yine bir İETT
otobüsüne bindim ve Üsküdar’a geldim. Oradan da vapurla Eminönü’ne geçtim. Bolca
fotoğraf kareleri ile eve döndüm…
(Yazı ve fotoğraflar: Süleyman Boyoğlu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder