Ergin Konuksever: “Asparagas kelimesi Yener Tuğrul ile Yurdaer
Acar’ın iki gencin fakirliklerini anlattıkları hayali bir röportajla basın
diline girdi”
Rahmi Turan: "Yeşilçam senaryolarına konu olacak türden bir olaydı ve Asparagas haber Hürriyet'te iki muhabirin meslek hayatlarının sonu oldu"
Demir Feyizoğlu: "Haberin çıktığı gün Hürriyet'in telefonları susmadı"
Yurdaer Acar: "Şimdiki Asparagas'ların yanında bizimki hiç bir şey değil"
Rahmi Turan: "Yeşilçam senaryolarına konu olacak türden bir olaydı ve Asparagas haber Hürriyet'te iki muhabirin meslek hayatlarının sonu oldu"
Demir Feyizoğlu: "Haberin çıktığı gün Hürriyet'in telefonları susmadı"
Yurdaer Acar: "Şimdiki Asparagas'ların yanında bizimki hiç bir şey değil"
Yurdaer Acar
Sözcü gazetesi başyazarı Rahmi Turan, 20 Kasım Çarşamba günü “Müthiş Bir Haber!” başlığıyla kaleme aldığı yazısında Saray’a yakın bir haber kaynağından aldığı bilgiyi aktardı. “ASPARAGAS” haber de bu yazıyla yeniden gündeme geldi. Asparagas’ın nasıl ortaya çıktığı konusuna girmeden önce Rahmi Turan’ın, köşesinde özetle neler yazdığına bir göz atalım:
Sözcü gazetesi başyazarı Rahmi Turan, 20 Kasım Çarşamba günü “Müthiş Bir Haber!” başlığıyla kaleme aldığı yazısında Saray’a yakın bir haber kaynağından aldığı bilgiyi aktardı. “ASPARAGAS” haber de bu yazıyla yeniden gündeme geldi. Asparagas’ın nasıl ortaya çıktığı konusuna girmeden önce Rahmi Turan’ın, köşesinde özetle neler yazdığına bir göz atalım:
“Haber
kaynağım; 9 Kasım akşamı çok önemli bir siyasetçi sizin ‘Saray’ bizim ‘Külliye’
dediğimiz yerde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
huzuruna çıktı. CHP’li olduğu belirtilen o önemli kişinin Tayyip Erdoğan ile
memleket meselelerini konuştuğu, Erdoğan’ın ona:’Türkiye’nin güvenliği için
senin CHP Genel Başkanı olman gerekir’ dediği belirtildi.
Şimdi
“Kim bu önemli CHP’li?” diye soracaksınız değil mi?
Külliye’ye, yani Saray’a yakın haber
kaynağım bana önemli bir CHP’linin adını söyledi. Ben de bunu sormak için o
kişiyi aradım fakat tüm çabalarıma rağmen ulaşamadım.
Onayını
almadığım için de hiçbir isim açıklamıyorum”.
Bu yazıdan sonra Türkiye’de yaşanan
yoksulluk, açlık ve işsizlik ile Amerika’nın başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’daki
planlarını unutturdu. Deyim yerindeyse yer yerinden oynadı. Bu kişinin CHP’nin
Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce olduğu adı ortaya atıldı. İnce, twitter hesabından; “İspatlanırsa
kendimi Taksim Meydanı’nda yakarım” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir
televizyon kanalında konuya ilişkin soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu, böyle bir
olaydan haberi olduğunu belirtti, ardından şunları söyledi:
“Bu haberle mademki siz diyorsunuz ki
Türkiye çalkalandı. Her konuda konuşma yapan Erdoğan niye bu konuda konuşmuyor.
Erdoğan desin ki ‘yok efendim böyle bir şey. Ben kimseyle görüşmedim, kimseyi
davet etmedim'. Buradan Erdoğan’a açık net soruyorum; bu haber doğru mudur, yanlış
mıdır? Herkes konuşuyor. Dikkat edin sadece susan Erdoğan…”
Tabi Saray’da oturan Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan da bu iddia karşısında sessiz kalmadı, o da 21 Kasım’da
İzmir’de partisinin il başkanlığındaki törende çok ağır bir dille yanıt verdi:
"Arkadaşlarım gerekli cevabı verdiler. 'Böyle bir görüşme olmadı' dediler. Ve bunu haber yapan gazeteci kayıp... Bay Kemal senin hayatın yalan. Bak İzmir'den milletvekili olduğun ilden sesleniyorum sana. Eğer yiğitsen ben cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum. Acaba sen genel başkanlığını ortaya koyabiliyor musun? İspat ettin, ettin. Etmediğin takdirde CHP'nin genel başkanlığından çek git. O gazetenin köşe yazarı da bu da... Bunların hayatı yalan."
Öte yandan, tartışma yaratan iddianın kaynağı olduğu açıklanan gazeteci Talat Atilla, 23 Kasım akşamı Twitter hesabından paylaştığı mesajda, haberi kendisinin yapması gerektiğini ve asla kaynağını açıklamayacağını belirtti.
İNCE’NİN BASIN TOPLANTISI
"Arkadaşlarım gerekli cevabı verdiler. 'Böyle bir görüşme olmadı' dediler. Ve bunu haber yapan gazeteci kayıp... Bay Kemal senin hayatın yalan. Bak İzmir'den milletvekili olduğun ilden sesleniyorum sana. Eğer yiğitsen ben cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum. Acaba sen genel başkanlığını ortaya koyabiliyor musun? İspat ettin, ettin. Etmediğin takdirde CHP'nin genel başkanlığından çek git. O gazetenin köşe yazarı da bu da... Bunların hayatı yalan."
Öte yandan, tartışma yaratan iddianın kaynağı olduğu açıklanan gazeteci Talat Atilla, 23 Kasım akşamı Twitter hesabından paylaştığı mesajda, haberi kendisinin yapması gerektiğini ve asla kaynağını açıklamayacağını belirtti.
İNCE’NİN BASIN TOPLANTISI
Muharrem İnce, hızını alamadı, 24
Kasım Pazar günü Yalova’nın Elmalı köyündeki baba evinin bahçesinde bir basın
toplantısı düzenleyerek, böyle bir ziyaretin olmadığını, olayın bir komplo ve
CHP içindeki “kumpasçıların” işi olduğunu vurguladı.
Açıklamalar ve suçlamalar peş peşe
gelirken, İngiltere’de olduğunu bildiren Rahmi Turan, 25 Kasım Pazartesi günü konuyla
ilgili bir yazı daha kaleme aldı:
TURAN: “SORUMLULUK BANA
AİT”
“İç
sayfadaki TOKMAK-2 sütunumda yazdığım “Müthiş bir haber” başlıklı
yazı birkaç gündür Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi oldu.
Bu kulis bilgisini
meslektaşımız Talat Atilla'dan almış, yüzde yüz doğru olduğuna dair
teminat verince, ona güvendiğim için yazmıştım. Yanlış değerlendirdiğim anlaşılıyor.
Haber Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP'li
Muharrem İnce tarafından kesin bir dille reddedildi.
Böyle
olunca, bazı çevreler SÖZCÜ'ye,
insan yiyen Piranha balıkları
gibi saldırdılar!
Yazdığım yazının tüm sorumluluğu bana
aittir.
ASPARAGAS NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Asparagas olayını ilk önce 2007
yılında yayımlanan “Hazandan Önce Bâbıali”
kitabımda gazeteci Demir Feyizoğlu şöyle
anlatmıştı:
“Bu kelimenin nasıl dilimize
girdiğini bilen ya yoktur ya da çok azdır. Asparagas kelimesi bugün ülkemizde
yalan, palavra, uydurma gibi anlamlarda kullanılıyor. Sanıyorum 1970’li yıllardı.
O zaman Hürriyet gazetesinde çalışıyordum. Bir sabah gazeteye geldiğimde, her
zaman olduğu gibi ilk önce gazeteyi açtım. Birinci sayfadan çok büyük
gösterilmiş bir haber vardı. Kocaman da bir resim… Bu resim kocaman bir çadırı
gösteriyordu. Çadırın üzerinde yine büyükçe bir yazı vardı; ‘ASPARAGAS’…
Çadırın önünde ise biri kadın, diğeri erkek hippi tipli iki genç duruyordu.
Hikâyesi ilginçti; yurt dışından gelen bu
iki hippi, o zamanlar tamamen boş olan 4. Levent’te çadır kurmuş ve burada
yaşıyorlardı. Tabii bir süre için… İşin özeti buydu. Hürriyet’in iki elemanı da
bu resmi çekmiş ve hikâyesini anlatmışlardı. Enteresan bir haberdi elbette…
O gün saatler ilerledikçe Hürriyet’in
telefonları susmadı. Arayan okuyucular şöyle diyorlardı: Bu gençler bir süreden
beri burada çadırda yaşıyorlardı. Yabancı değil Türklerdi… Tüm hikâyeleri de
yalandı. Yani bu düzmece bir haberdi…
Bunun üzerine haberin fotoğrafını çeken
Y.A. ve yazıyı yazan Y.T. sorguya alındı. Y.A. ve Y.T. olayın doğru olduğunu
iddia ettiler. Ama gazete yönetimi inanmadı. Deneyimli bir gazeteci olan K.Ö.’yü
olayı aydınlatmak için görevlendirdiler. K.Ö. hemen ekibi ile olay yerine
gitti. İki genç çadırlarını topluyorlardı. Evet, bunlar gerçekten Türk’tü.
Haber de organize edilmişti. Hürriyet elemanları ile iki genç bu işi organize
etmişti. Her şey gün gibi açığa çıkmıştı. Deneyimli ağabeyimiz K.Ö. gazeteye
dönüp raporunu verdiği anda ASPARAGAS, yani yalan, uydurma, palavra haberi
yazan Y.A. ve Y.T.’nin işine son verilmişti. İşte o günden sonra bu ASPARAGAS
kelimesi dilimize girdi.”
TURAN’IN “ASPARAGAS” YAZISI
Ne ilginçtir ki ASPARAGAS olayını Rahmi Turan da 27 Eylül 2009 tarihinde
Hürriyet gazetesindeki köşesinde kaleme almış. Turan’ın konuyla ilgili yazısı ise
şöyle:
“Gazetecilik
mesleğinde çok ilginç hikâyeler vardır. Basın tarihine geçen ‘Asparagas olayı’
bunlardan biridir. Yalan haber tanımlamakta kullanılan ve önce “Azparagas”
olan, sonra “Asparagas” diye değişen kelimeyi her gazeteci bilir ama aslının ne
olduğunu çok kişi bilmez.
Hürriyet’in New York Bürosu Şefi Doğan Uluç, basınımızın son 50 yılını anlatan“Olaylar içinde olaylar-KUPA
ASI” adlı ilginç anı kitabında, Babıâli tarihine
geçen bu olayı ayrıntılarıyla anlatıyor. (Doğan
Kitap)
Tarih 14 Nisan 1963... Hürriyet’in birinci sayfasında yayınlanan haber günün konusu oluyor.
Yeşilçam senaryolarına konu olacak türde bir olay bu...
Doğan Uluç şöyle anlatıyor:
O gün istihbarat salonuna foto muhabiri Yurdaer Acar telaşla giriyor. Elindeki büyük fotoğrafları masamın üstüne
koyuyor:
“Bomba gibi bir haber yakaladık. Bak
şunlara...”
Resimlerde, ağaçlar arasında bir kulübe
var. Önünde kovboy şapkalı bir erkek, parmakları gitarın tellerinde, yanında
genç bir kız... Diğer resimlerde kızla erkek ocakta yemek pişiriyorlar.
Yurdaer “Amerikalı bir sanayicinin kızı
bu. Tanıştığı Türk gencine sırılsıklam âşık olmuş. Bebek sırtlarında bir
kulübede yaşıyorlar. Hikâyeleri çok ilginç” diyor.
Yurdaer’i dinlerken Uluç’un gözü, kapının üzerinde iri
harflerle yazılı “Azparagas” sözcüğüne takılıyor:
“Ne demek Azparagas?”
Yurdaer “Bunlarda para az, gerisi gaz” diyor.
Bu atlatma haberi yakalayan muhabir
ise Yener Tuğrul... O anda haberi yazmakla
meşgul...
Ertesi günü resimli haber birinci
sayfadan patlıyor gazetede... Başlık:
“Amerikalı kız, Türk
sevgilisiyle bir gecekonduda yaşıyor”.
Olay güya şöyle: “Yaşar Sönmez adlı 21 yaşındaki Türk genci New York’ta Betty Asbade ile tanışıyor. Amerikalı bir
sanayicinin kızı olan 19 yaşındaki Betty, öğrenci Yaşar’a âşık oluyor. Yaşar’ın eğitimi bitiyor, gemiyle
Türkiye’ye dönerken, Betty rıhtımda gözyaşları döküyor. Türk öğrenci ailesine Amerikalı kızla
evlenmek istediğini söylüyor. Babası şiddetle karşı çıkıyor.
Bu arada sevgilisini özleyen Betty uçağa atlayıp İstanbul’a geliyor. Bebek sırtlarında bir
gecekonduya yerleşiyorlar. Yemeklerini kulübede pişirip, nikâh gününü beklerken
de, Yaşar geceleri gitar çalarak sevgilisine
aşk şarkıları söylüyor. Tam filmlik senaryo!
Muhabir Yener Tuğrul ve foto muhabiri Yurdaer Acar bu haber için büyük para ödülü
alıyor ama iki gün sonra olayı araştıran bir başka gazetede haberin uydurma
olduğu şöyle ilan ediliyor:
“Amerikalı kız ile Türk sevgilisi haberi
tamamen yalan. Kız Amerikalı değil Türk. Gitarlı genç ise erkek kardeşi... İki
kardeş, bir deniz subayının çocukları!”
Bu skandal üzerine büyük
gürültü kopuyor. Hürriyet’in
o zamanki Genel Yayın Yönetmeni Necati Zincirkıran çok kızıyor. Olay, iki
muhabirin meslek hayatlarının sonu oluyor!
SONUÇ: O günden sonra Yener Tuğrul bir daha ortalıkta görünmüyor.
Kovulacağını anlayan Yurdaer Acar çalışmak üzere İngiltere’ye
gidiyor.
Babıâli’ye ise “Asparagas” sözcüğü miras kalıyor.
Basın dünyasında,
uydurma haberler için 46 yıldır “Asparagas” tabiri kullanılıyor.”
ERGİN KONUKSEVER ANLATIYOR
ASPARAGAS olayını 14 Temmuz 2010 tarihinde
bir de usta gazeteci Ergin Konuksever’e
anlattırmıştım:
“Bu çocuklar Milli Birlik Komitesi
üyesi hava albay Haydar Tunçkanat’ın çocukları. Olay Levent sırtlarında
geçiyor. Tunçkanat, Amerika’da gemiyle bir araba getirmiş. O arabanın sandığını
çocukları gecekonduya çeviriyorlar. Hürriyet’in foto muhabiri Yurdaer Acar ile
muhabiri Yener Tuğrul, iki kardeşi konu mankeni olarak buraya sokuyorlar;
“Milyoner kızı aşkı için Türkiye’ye geldi!”
Kız şalvar giymiş, önünde pompalı gaz
ocağı var. O pompalı gaz ocağında yemek yaparken (gaz ocağını pompalarken)
Yurdaer fotoğraf çekiyor. Fakirliklerinin ifadesi “az para” bir de gazocağının
“gaz”ını ekliyorlar. Gecekondu’nun giriş kapısının üzerine de “Azparagaz” yazıyorlar...
Bu da aşklarının ifadesi oluyor...
Bu haberi üç dört gün Hürriyet
gazetesi manşetten verdi. Akşam’ın sahibi Malik Yolaç, Celalettin Çetin de
gazetenin “Beyoğlu Muhabiri”. Malik Yolaç, “Bak millet neler yazıyor. Sen de
bul şunları konuş” diyor. Malik
Yolaç, o sıralar rakip gazetenin yalanını ortaya çıkaran gazetecilere prim
veriyordu. Celalettin Çetin de olay yerine gidiyor. Bakıyor o sırada bir kız
balkondan halı silkeliyor. Celalettin Çetin, 'Kardeşim burada bir milyoner kızı
ile bir çocuk yaşıyormuş' diyor.
Kız
da; 'Onu bana sorma içeride ağabeyime sor' diyor. Çetin, konu mankeni genç
çocukla ve kızla konuşuyor. Dönüyor geliyor, yalan haber olduğunu Akşam’da
yazıyor.
NECATİ ZİNCİRKIRAN'DAN İHTAR...
Yurdaer Acar ile Yener Tuğrul o
sıralar Hürriyet’in Yazı İşleri Müdürü Necati Zincirkıran’dan ihtar alıyorlar.
Onlar da 'Bizi kandırdılar' diyorlar, işi kurtarıyorlar. Ama daha sonra 'Papazın kızı Müslüman oldu!' diye bir yalan haber daha yapıyorlar. Kanun
kitabını da Kuran-ı Kerim diye kızın başının üzerine koyduruyorlar. Yine
Celalettin Çetin araştırıyor, kızın papazın kızı olmadığını, kitabın da Kuran-ı
Kerim olmadığını ortaya çıkarıyor. Bunun üzerine Hürriyet ikisini de çıkardı.
Yurdaer Acar o sıralarda ABD’den
İstanbul’a gelen bir kızla tanıştı. O kızın arkasından Londra’ya gitti. Kız
oradan Avusturalya’ya ağabeylerinin yanına gitti. Sonra Türkiye’ye döndüler.
İki kızları oldu. Geldiğinde bu kez Akşam gazetesine girdi. Ben o sırada
Günaydın’a geçtim. Yurdaer de Günaydın’a geldi. Sonra bu kadından ayrıldı.
Yuardaer sonra İstanbul’da reklâm stüdyosu açtı. Bir kez daha evlendi. Karısı
kanserden öldü. Levent’te evi vardı, o evini sattı. Bir ev Bostancı’da, bir ev
de Bodrum’da aldı. Annesinden kalan evini de sattı.
Yurdaer’in biri erkek, iki kardeşi
vardı, ikisi de trafik kazasında öldü. Kız kardeşi Sarıyer dolmuşundayken
bindiği araç denize uçtu. Kız araç içinde boğularak öldü. Yedek subay olan
(asteğmen) erkek kardeşi de Kars’tan Erzurum’a ya da Erzurum’dan Kars’a
giderken, binbaşı aracına alıyor. Onlar da trafik kazası geçiriyor, binbaşı da
Yurdaer’in kardeşi de ölüyor.
Bir müddet sonra bu kez Yurdaer Acar,
İstanbul’da trafik kazası geçirdi. Köprücük kemiği kırıldı. Samatya SSK’da Emil
Galip Sandalcı’nın ortopedist doktor olan kardeşi Metin Galip Sandalcı ameliyat
etti. Şimdi Bodrum’da yaşıyor.
Ben onu çok öğrenci olaylarının içine
sokup fotoğraf çekmesini sağladım. İstanbul’a geldiğinde hâlâ görüşürüz.”
“ŞİMDİKİ ASPARAGAS’LARIN YANINDA BİZİMKİ HİÇ
BİR ŞEY DEĞİL”
Bu arada, Bodrum’da
yaşayan Yurdaer Acar’ın izini Ergin Konuksever’in yardımıyla bulmuştum. 20
Kasım 2011 tarihinde Ergin Konuksever, Görev yaptığım TGC Basın Senatosu
Odası'nda Yurdaer Acar'ı cep telefonuyla aradı. Kısa bir görüşmeden sonra
Konuksever; “Yanımda Süleyman Boyoğlu var. Asparagas'ı bir de senin ağzından
dinlemek istiyor" dedi ve telefonu bana uzattı. Yurdaer
Acar, İstanbul'a geldiğinde buluşma ve olayı anlatma sözü verdi.
Acar, telefonu kapatırken, “Yalnız şu kadarını söyleyebilirim, şimdiki
Asparagas'ların yanında bizimki hiç bir şey değil” dedi. İyi ki de bu son cümlesi ağzından çıktı,
çünkü ne yazık ki bir daha görüşemedik; İstanbul’a geldiğinin değil de ölüm
haberini aldım…
(Yazı: Süleyman Boyoğlu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder