Mehmet ÜNLÜ
LATİN
MÜZİĞİ
Değerli
müzikseverler,
Bu yazımda, Latin
ülkelerinin kendine özgü müziğini inceleyeceğiz. Nasıl bir müzik türüdür? Nasıl
ortaya çıkmıştır? Bunları inceleyip, arşivleri karıştıracağız.
Evet….
Bir gizemdir Latin
Müziği..
Bir var oluşun tarihsel
geçmişi ile insan onurunun nüvelerinden, duygu, yapı ve aksiyon kriterlerinin
sentezi ile birlikte, sözcüklerin sübjektif değil, adeta doğaçlama ile ortaya
çıkması sonucu, ezgilerle bütünleşerek bizlere ulaşan bir müzik türüdür Latin
Müziği..
Adeta bir yeraltı kaynağı gibidir
Latin Müziği..
Saftır, yalındır, durudur, müthiş
güleryüzlüdür. Buram buram hoşgörü kokar. İnsanı var eden güzellikleri yansıtır,
sımsıcaktır. En güzeli barışa hizmet eden bir misyonu olduğu gibi; derdi,
kederi, elemi, tüm stresleri insan ruhundan söküp atar ve adeta bir yatıştırıcı
gibidir. Kısacası natüreldir Latin
Müziği…
Yapılan
araştırmalar, Kristof Colomb’un Amerika Kıtası’nı keşifiyle, Latin Müziği’nin Güney
Amerika’da başlayan kölelik uygulamasıyla ortaya çıktığını bize gösterir..
Evet..15. yüzyılda Colomb’un
keşifinden sonra koskoca kıtaya, en kalabalık yerlerden insanları taşıyıp
yerleşmelerini sağlamak zorunluluğu ortaya çıkar. Ancak ne var ki, Güney Amerika’nın bir avuç zengini,
tarlalarını sürecek, işlerini yapacak hizmetçi bulmakta zorluk çekerken, en
yakın yer olarak bilinen İspanya’ya göç etmiş Afrikalılar’ın bu işe uygun olduğu
anlaşılır.
Zaten, hizmetçilik yaptırılan
Afrikalı insanların karşılaştığı zulüm sadece İspanya ile sınırlı kalmaz. Nerede
ise dünyayı saran insanlık dışı “köle” ticareti, Güney Amerika’ya da sıçradıktan
sonra, daha vahim hale gelir..
Belli bir zümre bu
ticaretten çok büyük paralar kazanırken, aynı oranda Afrikalılar’ın çilesi
hizmetçiliğin yanı sıra aşağılanma, sövme, hatta işkence görme boyutlarına
kadar varır..
İspanya’dan Latin Amerika’ya götürülen bu
insanlar kendi aralarında zaman içinde esaretlerini ifadecek ezgileri
mırıldanmaya, daha sonra belleklerinden dillerine düşen acıları ifade eden
cümlelerden oluşan şarkıları, Afrika-İspanya ritimlerinin bir sentez oluşturduğu
doğal bir müzik türü geliştirirler ki, bu müzik türü Karayip Adaları’na kadar
kısa sürede ulaşır. Ve bu müzik türü, bir süre sonra ”Afro-Cuban” adı verilen
bir türe dönüşür.
Enrique Maestre
Tanınmış
Latin Müzik araştırmacısı-perküsyon sanatçısı Enrique Maestre kaleme aldığı kitabında, bu
türde Macho, Montuno, Negrita, Pregon, Tumbao, Sabrosa danslarının yer aldığını konu etmektedir..
Hatta bu türlerin zamanla Küba müzik sitillerini oluşturduğunu da vurgular.
Enrique Maestre, Salsa dansını, dünya çapında
Celia Cruz’un yaygınlaştırarak, kraliçe unvanı
aldığını ortaya çıkardığı gibi, uzun bir
dönem yine dünyayı saran Bossa-Nova’nın yaratıcısının da Antonio Carlos Jabim olduğunu işaret eder.
Bir araştırmada da, El Cuarta de Tula’nın bestecisi Luis
Marquetti’den, Mambo kralı olarak tanınan besteci-timbalci Tito Puente’nin
Latin Müziği’nin ilk duayenlerinden olduğu anlaşılır.
Latin
müziğinde enstrüman olarak, Karayib yerlileri tarafından kullanılan “marakas”,
daha önceleri Küba’da limanda gemi halatı yaparken jütlerin liflerini
ayırtmakta kullanılan “guiro”, 1930’lu yıllara kadar yalnızca “Afro-Cuban”
kökenli “Santeria” inancına göre yapılan özel törenlerde “Bata” davulları kullanılırken,, Arap
müzisyenlerden alınan ve İspanyollar
tarafından Küba’ya getirilen “Bongo” gibi çok sayıda enstrüman Latin müziğinde
artık büyük bir özenle kullanılmaya başlanır. Ve Bongo, Latin Müziği’nin kendine
has vurmalı sazı olarak yerleşir.
KÖLE MÜZİĞİ
İspanyol-İtalyan şarkı formundaki “Trova” temasının karışımı ile birlikte Latin Müziği’nin esas çıkış noktası ise 1500 yılından yani 15’nci yüzyılın başlarından itibaren filizlenir.
İspanyol-İtalyan şarkı formundaki “Trova” temasının karışımı ile birlikte Latin Müziği’nin esas çıkış noktası ise 1500 yılından yani 15’nci yüzyılın başlarından itibaren filizlenir.
Bantu, Yoruba, Dahomey ve Kalabarlı kölelerce
imal edilen ve vurmalı çalgı müziği olan Musica Ritualstico, turistlerin daha
kolay dans edebilmeleri amacıyla özellikle Küba’da kullanılan ritimler daha
sade hale getirilir.
Böylece Latin Müziği, Orestes ve İsrael ‘Cachao’ Lopez’in
etkileriyle 1948 yılında Enrique Jorrin’in buluşu “cha cha”dan, 1989’da Avrupa’da en çok satan
müzik türü Lambada’ya kadar uzanır..
Yazar Meastre, “Küba
müziğinin kökleri diğer kültürlerden farklı olarak kölelik, istibdat ve nadir
olgular sonucu kaderin bir cilvesi olarak bir araya toplanmıştır. İdari
teşkilatlardan ve uluslararası güç dengelerinden, sosyal koşullardan, açlıktan,
öfkeden ve karmaşadan etkilenmiştir. Ancak müzik her zaman güçlüdür. Müzik
hiçbir zaman baskı altına alınamamıştır ve kendi yolunda gider. Müzik bir tarih
kitabıdır ve zamanın aynasıdır” demektedir.
Bütün bunların sonucunda, Latin Amerika’da
600’den fazla, Karayip’lerde 275’ten fazla ve Küba’da ise 100’den fazla ritim bulunduğu
ortaya çıkar..
Eşi
Türk olup İstanbul’da yaşamını sürdüren Enrique Maestre, Küba’da halen 89 çeşit
ritmin kullanıldığını da ifade eder.
Son yıllarda Ricky Martin, Shakira ve Afro
Cuban All Stars grubundan İbrahim Ferre, Compay Segundo gibi sanatçılar sayesinde
kalplerde taht kuran Latin Müziği, Maestre sayesinde günümüzde anlamını bulacak
ve önem kazanacak duruma gelir. Bu arada “Ayhan Sicimoğlu Latin All Stars”
grubu da halen aynı yolda başarıyla ilerlemektedir.
Enrique
Maestre’nin, bu konuda çok
geniş araştırmalara yer verdiği 2005 yılında “Latin Perküsyon & Latin Müzik Tarihi” isimli kitabı
Türkçe olarak da yayınlanmıştır.
Bu arada önemli bir özelliği ise, Kuzey
Meksika’nın sade, Küba’nın ise karışık
ezgileri ile, Heitor
Villa-obos senfonileri ve Andean flüt ezgilerini içinde barındıran Latin Müziği’nin,
o bölgedeki bütün ülkelerin müziklerini de içermesidir.. Ayrıca Latin Müziği’nin,
Latin Amerika’nın tarihsel gelişimindeki Nueva Cancion denilen devrim
hareketinde önemli bir rolü de vardır. Latin ülkelerinin ortak yanlarından biri de dilleridir.
Örneğin Brezilya’da İspanyolca ve Portekizce konuşulur.
Birçok müzik türünün yer
aldığı Latin Amerika’da, Andean
müzik Peru, Bolivya, Ekvator, Şili ve Venezüella gibi Güneybatı Amerika'yı, Orta Amerika müziği ise El Salvador, Belize, Nikaragua,
Panama, Guatemala, Honduras ve Kosta Rika’yı kapsar.
Karayip müziği ise, Haiti,’nin yanı sıra İspanyolca ve Fransızca’nın hakim olduğu adalar gurubunda, Küba, Martinique, Guadeluope, Porto Riko, Dominik Cumhuriyeti’nde de yayılmıştır. Ayrıca, İspanya ve Portekiz kökenlilerin yaşadığı Francaphone Adaları’nda da Karayip müziği yaygındır ancak ilginç tarafı bu adalar Latin ülkesi olarak kabul edilmez.
Karayip müziği ise, Haiti,’nin yanı sıra İspanyolca ve Fransızca’nın hakim olduğu adalar gurubunda, Küba, Martinique, Guadeluope, Porto Riko, Dominik Cumhuriyeti’nde de yayılmıştır. Ayrıca, İspanya ve Portekiz kökenlilerin yaşadığı Francaphone Adaları’nda da Karayip müziği yaygındır ancak ilginç tarafı bu adalar Latin ülkesi olarak kabul edilmez.
Brezilya geniş bir arazi ülkesine sahip ve
Portekiz sömürgesi olmasının yanında toplumunda çok çeşitlilik hakimdir.. Ancak,
müzik türü kendine özel ve kendine özgüdür.
Sonuç olarak, İspanya, Latin Amerika’nın bir
parçası olmadığı halde, İspanyol ve Portekiz müziği ile Latin Amerika müziği
birbirlerinden beslenmiş iken, Latin
Müziği İngiliz, Amerikan ve (yazımın girişinde bahsettiğim gibi) Afrika
müziğinin etkisi altında da kalmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder