25 Mart 2021 Perşembe

KURTULUŞ SAVAŞI'NDA İŞÇİLER...

         Türkiye’de işçilerin durumu Kurtuluş Savaşı’ndan beri içler acısı… Niye mi? Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) hazırlattığı bir broşürden yararlanarak anlatalım…

        1958 yılında CHP Genel Sekreterliği Araştırma ve Dokümantasyon Bürosu’nca hazırlanan ve bastırılan “İşçiler İçin” kitapçıkta, Atatürk’ün yıkılan Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine Türkiye devletini kurmak için teşebbüse geçtiği zaman ülkenin perişan durumu ele alınmış.

         Bir yandan dünya savaşından yenilerek çıkmış, yabancı devletler tarafından işgal edilmiş ve nüfuz bölgelerine ayrılmış bir vatanla karşı karşıya bulunulduğuna dikkat çekilen kitapçıkta, durum şöyle özetleniyor:

        “Ordular teslim olmuş, tersaneler işgal edilmiş, İzmir ve İstanbul’da Türkler işgal kuvvetlerinin zulmü altında inlemekte, hakarete maruz bulunmaktadır.

          Bütün memlekette demir yolları, limanlar, madenler, büyük şehirlerde tünel ve tramvaylar yabancıların elinde. Yabancı sermaye kapitülasyonların himayesinde Türkiye’yi sömürmekte… Türk işçisi en ağır, en adi işlerde kullanılmakta aldığı gündelik boğazını bile doyurmaya yetmemekte idi. İşçi haklarının lafı bile edilemezdi.”

          Özellikle Zonguldak kömür havzasında Türk işçisinin ölesiye çalıştırıldığına vurgu yapılan broşürde; “Hastalanır veya kazaya uğrarsa o zamanki talimatnamede yazılı olduğu gibi ‘bir katıra irkâp olunarak köyüne gönderilirdi. Maden kuyularında veya kömür galerilerinde kazma sallayan veya vagon süren bir amele ile vagon çeken bir beygir arasında fark yoktu. Hatta beygirin durumu ameleden daha iyi idi. Sırtı yaralanan bir beygirin yeri ve yemi düşünülür, tedavisi sağlanırdı. Amma hastalanan ve yaralanan bir amelenin işine son verilebilirdi. Onun ne yatacak yeri ve ne de tedavi görecek reviri vardı” deniliyor.

                SADAKAYLA CENAZE KALDIRMA

            Ölen maden işçisinin cenazesinin arkadaşları tarafından kaldırıldığına da dikkat çekilen broşürde; “Kahvelerde veya atölyelerde toplanan sadaka ile hemşerileri tarafından kaldırılan ve gömülen işçiler az değildi. Bu tarihlerde, yalnız çiftlik ağalarının çiftliklerinde değil, maden işleten madencilerin emrinde ve ocaklarda da cebir ve angarya yoluyla insan çalıştırmak yasak değildi. Türkiye, İstiklâl Savaşı'na giriştiği zaman, Türk vatanının ve Türk işçisinin hali böyle idi” diye özetleniyor.

          Vatanı böyle zor şartlar altında teslim alan ve kuran CHP’nin,  Türkiye’de muazzam bir sosyal devrim yaparak, Türk işçisini hakir gören eski zihniyeti yıkarak onun yerine çalışmayı aziz kılan ve çalışanı aziz gören bir dünya görüşü getirdiğine de broşürde vurgu yapılıyor…

           Peki, Türkiye Cumhuriyeti kurulurken işçilerin çektikleri ve yaşadıkları bu sıkıntılar, içinde bulunduğumuz yüzyılda azaldı mı? Hayır! 1960 Anayasası’nın getirdiği kısmi örgütlenme ve sendikalaşma özgürlüğü hariç, 12 Eylül 1980 ve sonrasında çıkarılan yasalarla ve uygulamalarla daha da kısıtlandı. Toplu sözleşme anlaşmazlıkları Yüksek Hakem Kurulu’na (YHK) havale edildi. Grev hakkı “Kamu güvenliği” gerekçesiyle çok zaman uygulanmadı, uygulattırılmadı.    

           Bir yıl öncesine kadar sendikal haklar ve çalışma koşullarının düzeltilmesi için mücadele eden işçiler, ucuz konutu, tatili unuttu. Şimdi dünyayı ve ülkemizi kasıp kavuran pandemiden dolayı, işten nasıl kovulmam mücadelesi vermeye başladı… 

(Süleyman Boyoğlu) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder