26 Ekim 2012 Cuma

ATEŞ NESİN...


                                              (Fotoğraf: S. Boyoğlu)

                 Yazar adaylarına öneriler                                      
ÜNLÜ bir yazarımıza "Nasıl yazıyorsunuz?" diye sorulunca, O da "Esin perime bağlı. Bazen sırtüstü yatarak, bazen de yüzükoyun yere, halının üzerine uzanarak, ara sıra da  amuda kalkarak yazıyorum. Baktım olmadı, zaman zaman da  kendimi tuvalete kilitleyip, klozetin üstüne oturarak yazıyorum" diye yanıt vermiş.

Yazı yazmak her babayiğidin harcı değildir elbette. Lütfen dikkat; ben kağıt üzerinde kalem oynatmak ya da bilgisayarın tuşlarına gelişigüzel basmaktan değil, yeni fikirler üreterek ortaya taze bir şeyler koyup, gerçek anlamda yazı yazmaktan söz ediyorum.

Yapılan söyleşilerde "Yazı yazmak sonradan edinilen bir olgu mu, yoksa doğuştan gelen  bir yetenek mi?" diye ünlü kalemlere sorarlar hep. Kişioğlunun yazma yeteneğini, yaşamı boyunca karşısına çıkan yazma fırsatlarıyla harmanlaması ve kendi biçemini oluşturması ile zaman içersinde geliştirebileceğine inananlardanım.

İyi yazı yazmak çok zordur. Ama inanın ki, kötü yazmak bile o kadar kolay bir iş değildir. Yılların gazetecisi bir dostum bir gün bana," Yahu Ateş,  bazıları o kadar kötü yazıyor ki, bu  başarıyı nasıl gösteriyorlar, şaşıp kalıyorum vallahi" derken hiç de haksız sayılmazdı…

Eli ayağı düzgün, okunduğunda anlaşılabilir kıvamda bir yazı ortaya çıkarabilecek kişinin öncelikle belli bir eğitimden geçmesi, kültür birikiminin getirdiği belirli bir alt yapıya sahip olması gerekmektedir. Ayrıca yazı yazmaya heveslenenlerin başarılı olabilmeleri için çok kitap okumaları,  sevsinler sevmesinler, hiçbir konuya burun kıvırmadan; politikadan magazine, spora kadar medyadaki tüm haberleri mümkün olduğunca izlemeleri, İnternet sayfalarını sürekli taramaları,  olmazsa olmazın ilk koşuludur. Daha şanslı sayılan yabancı dil bilenler ise, bildikleri dillerde dünyadaki tüm olayları izlemeye çalışmalıdırlar. Bütün bunlara ek olarak; yazı yazanların fırsat buldukça gezip dolaşmalarını, insanlarla sık diyalog kurmalarını buradan bir kez daha anımsatmama bilmem gerek var mı?…

Yazı yazmak; aklımızdan geçen başıboş, serseri kelimeleri gelişigüzel yan yana getirerek çorba yapıp kafaları karıştırmak değil, bilinçli bir şekilde değişik düşünceler üretip olaylara farklı bir biçimde yaklaşabilmek sanatıdır.

Yazı yazma meraklılarımızın; (buna  profesyonel bazı yazarlarımız da dahil) cafcaflı ve ağdalı kelimeler kullandıkça, küfürlü ifadelerle yerli yersiz polemiklere girdikçe, yazdıklarını anlaşılamaz kördüğüm haline getirdikçe, tümce ile paragrafın varlığını unutup, yazılarını ha babam uzattıkça,  zengin görünsün diye anlam ve yazımını tam olarak bilmedikleri dilimizdeki yabancı kökenli kelimeleri kullandıkça; çok başarılı, olağanüstü şeyler yazdıklarına kendilerini de inandırıp, sonunda büyük hayal kırıklıkları yaşamaları kaçınılmazdır.

Evet, yazmak çok güzel bir uğraştır. Ama şunu da hiçbir zaman unutmamalı ki; bu güzel uğraşın  üstesinden gelip, beceremeyenlerin, bu heveslerini  bir an önce  okuma eylemine dönüştürmeleri  hiç de kötü bir şey değildir!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder