3 Mart 2012 Cumartesi

BÂB-I ÂLİ'NİN ÇINARLARI ANLATIYOR...

                                                              

            HİKMET ANDAÇ, ALTAN ERBULAK’LA KIZ İZCİ
            KAMPINDA NASIL ATILDIKLARINI ANLATTI

        Rahmetli Altan Erbulak’la Maltepe-Cevizli’deki İzci Kampı’nda tanıştık. Yıl 1944’tü… O zaman harp sonrası olduğu için her oba aşçıya yardım ediyordu. Obalar on kişilikti… Davutpaşa Ortaokulu’nun obabaşı bendim. Aşçı ile konuşurken aşçı. “Bugün yemekle beraber irmik helvası yapacağız. Dışarıda kazan var, onu hazırlayın” dedi. Baktım kazan denizin içinde… Yanına yaklaştım, ne göreyim! Kazanın içinde bir çocuk onu kayık gibi kullanıyordu. Kocaman bir kazandı. Seslendim; ‘Ulan o kazan bize lazım, onun içinde ne yapıyorsun?’ dedim. Seslenmemle döndü; gözleri çipil çipil, sarışın, gözlüklü bir çocuk… Bana, “Ne istiyorsun?” dedi. ‘Ulan dedim onun içinde ne arıyorsun, onun için de irmik helvası yapacağız. Çık oradan’ dedim. Bir şey söylemedi çıktı, 'Haydi tut kulpundan' dedim. Bazen yuvarlayarak zar zor kazanı birlikte kıyıya getirdik.
        Sonra ‘Ayaklarınla içine girdin, şimdi onu temizlemek lazım’ dedim. Altan, “Temizlerim abi” dedi. Yerden kum alıp kazanın içine attı, ardından da avuçlarıyla kazana deniz suyu taşıdı. Tekrar içine girdi kalaycılar gibi ayaklarıyla ovalamaya başladı. Sıra durulamaya gelmişti; “Bana yardım et” dedi. Yardım ettim, sözde duruladık, ardından birlikte ters çevirdik kazanı…
        Bizce iş bitmişti, ama meğer aşçı bizi seyrediyormuş. Aşçı kazanı kaynar suyla bir obaya tekrar yıkattı. İçinde yapılan lezzetli irmik helvasını da büyük bir iştahla yedik. Böylece Altan Erbulak’ı izci kampında tanışmış oldum. Altan’la ikimizde ortaokul son sınıf öğrencisiydik, ama yaşça benden iki yaş küçüktü.
             
          DUVAR GAZETESİ ÇIKARDIK

        Sonra Altan Erbulak’la birlikte izci kampının “Duvar Gazetesi”ni çıkardık. Duvar Gazetesi’nde hocaların karikatürlerini yapıyorduk. Uzun boylu bir idman hocası vardı. Onun karikatürünü boyu uzun olduğu için tek karyolada yatarken değil de iki karyolada yatarken çizmiştik. Çok hoş bir karikatür olmuştu… Çizdiğimiz karikatürlerden hiç tepki almadık.
        Ondan sonra erkek izci kampının kamp yapma süresi doldu. Biz obalarla trene binmek için istasyona giderken, bizim yerimize gelen kız öğrencilerinden ikisinin arkamızdan seslendiğini duyduk; “Hikmet Andaççç… Altan Erbulakkk!” diye…
        Döndük, kız izcilere niçin seslendiklerini sorduk. Kendileriyle gitmemizi söylediler. Kız izciler “Erkek Semra” diye hitap ettiğimiz izci kampının müdürüne götürdüler; “Duvar Gazetesi’ni hazırlayan Hikmet Andaç ile Altan Erbulak’ı getirdik efendim” dediler. Böylece müdüre hanımla yakından tanışmış olduk. Ve ilk gece kız izciler ateş yakarak, ateş dansı yapmaya başladılar. Biz de Altan Erbulak’la onları seyrediyorduk. Fakat iki gün sonra Cumartesi günü, o sıralar “Kırmızıbeyaz” spor mecmuası çıkardı. Orada Altan Erbulak’la benim kızların dansını seyrederken çekilmiş bir fotoğrafımızı gördük. Fotoğraflarımızın altında “Cevizli Kız İzci Kampı’nda lale devri yaşanıyor!” başlıklı yazıyı okuduk. Ne zaman, nasıl çekmişler düşündük çıkaramadık...

           “KIZ İZCİ KAMPINDA ERKEKLERİN İŞİ NE?”

        Hemen ertesi günü Maarif Müdürlüğü’nden iki-üç müfettişin kampa geldiğini gördük. Biz de korkudan tam onların durduğu yerin arkasındaki çadırda gizlenmiştik. Müfettişler, Erkek Semra Hanım’a “Kız izci kampında erkeklerin işi ne” dediklerini duyduk. Erkek Semra Hanım da “Müfettiş Bey onlar daha çocuk. Onlar Duvar Gazetesi çıkarmak için burada bulunuyorlar” dediğini duyduk. Ama müfettişler Semra Hanım’ın bu sözlerini dikkate almadı, bizde sırt çantalarımızı alarak o akşam evlerimize döndük. Yani kampı terk ettik. Duvar Gazetesi’ni çıkarmaya devam edemeden o güzelim kız izci kampını terk etmiş olduk.
        Yıllar sonra Fındıklı’daki Güzel Sanatlar Akademisi’nin giriş imtihanlarını kazandığımda yine karşımda Altan Erbulak’ı buldum. Arkadaşlığımız bu okulda da uzun müddet devam etti. Sonra yollarımız Bâbıali’de birleşti. Altan Hergün gazetesinde, ben ise Hayat Mecmuası’nda çalışmaya başladık. Altan karikatür, ben illistürasyon resim yapıyordum. Bir gün Altan Erbulak, “Ben Yeni Sabah’a gidiyorum. Benim yerime haftada bir gün Çarşamba günleri yarım sayfa Şevket Bey’e (Çamur Şevket) çizer misin?” dedi. Kabul ettim. Şevket Bey’e benden bahsetmiş, o da kabul etti. Uzun süre Hergün’e Çarşamba günleri yarım sayfa karikatür çizdim.
(Süleyman Boyoğlu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder