8 Mart 2012 Perşembe

TGC'DEN AÇIKLAMA....

                                              

               TGC'NİN MEDYA SORUNLARI ÜZERİNE DURUM SAPTAMASI: 


           Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 2012 yılının iki ayını geride bıraktığımız bu günlerde, ifade özgürlüğü ve basının çeşitli sorunlarına ve beklentilerimize ilişkin bir durum saptaması yapma gereksinimi duymuştur: 2011 yılındaki Türkiye’nin ifade özgürlüğü ve gazetecilerin çalışma koşulları açısından 179 ülke arasında 148’inci sırada bulunduğu gerçeğinin değişmediğini görmenin üzüntüsü içindeyiz. Bu güne kadar gazetecilik faaliyetinin suç sayılmadığı bir ülkede yaşamak istediğimizi bunun için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını yasal zeminlerde dile getirdik.
           Gazetecilerin tutuksuz yargılanmasını, aylardır, yıllardır ellerinden alınan özgürlüklerin geri verilmesini, tecrit uygulamasının kaldırılmasını olağanüstü dönemlerin ürünü olan Özel Yetkili Mahkemelere son verilmesini istedik. Çok sayıda yayın organının toplatılmasının, kapatılmasının, karikatür ve mizah dergilerinin poşete konulmasının, internet sitelerine erişimin engellenmesinin, radyo ve televizyon kuruluşlarına çeşitli yaptırımlar uygulanmasının, gazetecilerin iş güvencesinden yoksun bırakılmasının basının önündeki ciddi sorunlar olduğunu dile getirdik.  
          Buna karşın, Adalet Bakanlığı kimi zaman tutuklu gazeteci olmadığını kimi zaman sayısının bir uluslar arası kuruluşun yanlış değerlendirmesine dayanarak 8 olduğunu öne sürdü. İçişleri Bakanlığı, “Sadece silahlı terör değil. Bunun bir başka ayağı daha var. Psikolojik terör var” iddiasında bulunurken,  terörizme destek veren alanlar arasında sanat, şiir, gazetecilik ve akademik çevreleri saydı. Bandrollü yasal kitaplar, dergiler, dava dosyalarına konuldu.
           “Silahsız terör örgütü” gibi anlamsız bir tanım yasal literatüre sokuldu. Yargılanan meslektaşlarımız yazdıkları basılmamış kitaplar, yazılar, yaptıkları haberler, yayınladıkları fotoğraflar, telefon görüşmeleri ya da telefon rehberlerindeki numaralarla ilgili sorgulandıkları halde “terörist” olmakla suçlandılar. Birçok meslektaşımız terörist faaliyetlerde bulunduğu iddiasıyla, cezaevinde yargılamayı beklemekte.

         "Yüzün üzerinde gazeteci tutuklu yargılanmakta"
           Meslektaşlarımızın sorguları sırasında kendilerine yöneltilen sorular ağırlıklı olarak yaptıkları haberlere, yazılarına, arşivlerine, haber kaynaklarına ve kaynaklarına ilişkin oldu. “Terör örgütünün medya ayağı” vurgusu düzenlenen iddianame de yer aldı. Terörle Mücadele Kanunu’nu gazetecilik faaliyetlerine uygulamanın yolları arandı, adeta zorlandı. Yüzü aşkın gazeteci, 2005 yılından bu yana Türk Ceza Yasası, Terörle Mücadele Yasası ve Ceza Muhakemeleri Yasası gibi temel ceza yasalarında yapılan düzenlemelerin yorumlarıyla suçlanmakta ve tutuklu olarak yargılanmakta. Ayrıca çok sayıda gazeteci ve medya kuruluşu hakkında hapis veya para cezası talebiyle açılmış on bin dolayında soruşturma ve dava bulunuyor.
          Uzun süren tutukluluğun cezalandırılmaya dönüştüğü gerçeğinin üstüne temel insan haklarına aykırı olarak tecrit uygulamaları sürmekte. Bu bağlamda meslektaşımız Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’a bir yıldır uygulanan tecridin ancak geçtiğimiz günlerde kaldırıldığı açıklandı.  Her ortamda, Medyada editoryal bağımsızlığı yok eden, basını oto sansüre yönelten baskıların kaldırılmasını beklediğimizi sabırla dile getirdik. Parlamentoyu, durumun ciddiyetinin farkına varmaya ve kanunların değiştirilmesi için gerekli tüm adımları acilen atmaya çağırdık.
          Türkiye Gazeteciler Cemiyeti,  olarak yasama sürecinde her türlü katkıyı vermeye de hazır olduğumuzu her platformda ifade ettik. Kaldı ki, içerisinde yer aldığımız Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP)  Başkanlar Kurulu tarafından hazırlanan “Acil Yasa Değişikliği” önerileri TBMM Başkanına, Basından Sorumlu Başbakan Yardımcısına, Adalet Bakanı'na, siyasi partilerin genel başkanlarına ve TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin Grup Başkanvekillerine gönderildi. 12 Haziran 2011 Seçimleri öncesi ve sonrası Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı,  siyasi iradenin mensupları birçok kez tutuklu meslektaşlarımız ve ifade özgürlüğü önündeki engeller ve diğer basın sorunlarına ilişkin rahatsızlıklarını dile getirmelerine, çalışmalar yapıldığına ilişkin açıklamalara karşın, bir sonuç alınmadığını görüyoruz.

                 "Cezaevindeki arkadaşlarımızı unutmadık"
          Oysa kamuoyu, geçtiğimiz haftalarda istendiği takdirde yasaların ne kadar çabuk değiştirildiğinin ve uygulamaya konulduğunun tanığı oldu. Bir kez daha: Cezaevlerindeki meslektaşlarımızı unutmadığımızı onlarla dayanışmamızı güçlendirerek sürdüreceğimizi açıklıyoruz. Mağduriyetlerin giderilmesine ilişkin siyaset arenasındaki söylemlerin ivedi olarak eyleme dönüşmesini ve sonuçlanmasını bekliyoruz. Halkın gerçekleri öğrenme hakkını ortadan kaldıran yasalardaki kısıtlayıcı hükümlerin derhal değiştirilmesi gerektiğini anımsatıyoruz.
         Bu suretle, medya üzerinde yoğunlaşan baskılara, basın ve ifade özgürlüğünü tehdit eden uygulamalara derhal son verilmesini bekliyoruz. Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde kaldırılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yerine kurulan, temel hak ve özgürlükleri diledikleri zaman diledikleri gibi askıya alabilme imkânı tanınan “özel yetkili mahkemelere” son verilmesini istiyoruz.
         Gazetecilerin yıpranma hakkının iadesini ve 5953 sayılı yasanın uygulanması ve  itibari hizmet zammı konusundaki adaletsizliklere de dikkat çektiğimiz Başbakan ve Basından Sorumlu Başbakan Yardımcısı’na ilettiğimiz ve yanıtsız kalan mektubumuzu anımsatıyoruz. Unutulmamalı ki, gazetecinin susturulması, yalnız basın özgürlüğünün engellenmesi değil, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkının engellenmesidir. Basın özgürlüğü olmadan demokrasi, demokrasi olmadan basın özgürlüğü olamaz. Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder