18 Mayıs 2012 Cuma

TRT ANILARI...(9)

                                                Gürcan Arıtürk
    
        "İnsan bazen, yaşadı mı, duydu mu, filmde mi seyretti, okudu mu, hayalini mi gördü, karıştırıyor. Yaşam biraz da bu karmadan ibaret…  O yüzden anılara güven olmaz ama anılarsız da olmaz. Anılar olmadan insanlar ot gibi olur. Umarım bu anılar hoşunuza gider, kimi zaman anlatacak kimse olmasa bile hatırlamak yeterince güzel!
     Aşağıdaki kimilerini benim yaşadığım kimilerini gördüğüm ya da duyduğum TRT anılarını eski bir toplu fotoğrafa bakarak anında-bir çırpıda yazdım, aklıma gelenleri kalın delikli bir süzgeçten geçirdim, eminim siz okurken daha ince eleyip sık dokuyacaksınızdır''

Çıkan haberleri okutmamak için

Spiker Salih Uzuner, radyo haberlerini okumaktadır, Atilla Çalışkan'a Salih'in elindeki bir haberin okunmaması gerektiği söylenir, Çalışkan da gereğini yapmak üzere canlı yayının yapıldığı stüdyoya girer, yavaş ve sessiz hareketlerle spikerin yanına gelir ama sessizliği devam ettiremez ve bağırarak falanca numaralı haberi okumaması gerektiğini söyler spikere. Ses mikrofona-yayına da gittiğinden kızılır Atilla Çalışkan'a bir yandan da ders aldığı düşünülür. Başka bir gün yine okunmaması gereken spikerin elindeki bir haber için stüdyoya gönderilir. Bu kez daha temkinlidir Çalışkan, Salih Uzuner'in arkasına geçer, uzun süre durur ve sıra o okunmaması gereken habere gelince spikerin ağzını kapatır hışımla.

"Ne diyor len bu karı?"

Genel Müdür Tayfun Akgüner döneminde 24 saat haber yayını yapan Radyo Haber'de çalışıyoruz. Emeklilik için gün sayan Bülent Güllapoğlu ile birlikte sabah nöbetine geldim. Anadolu Ajansı’ndan ve dış yayınlardan gelen çok sayıda haberi aldı Bülent Ağabey, zaten odada çok büyük bir kâğıt sirkülasyonu vardı. O yüzden de kâğıt çöpleri de büyüktü. Aldığı ham haber çoğu da haber olmayan kâğıtlarından çoğunu kendine, azını bana verdi. İşe yarayanları haber bültenine koymak üzere elimizde kalem oynatıyoruz.
Çoğu işe yaramadığından da ben kâğıt çöpüne (ne hikmetse) Bülent Ağabey ise yerlere atıyor. Onun bulunduğu masanın altı atık kâğıt dolu. O sırada temizlikçi kadın geldi, o kâğıtları bizim attığımızı düşünmedi demek ki (dün akşamdan sandı büyük bir ihtimalle) başladı söylenmeye. "Ulan ayı, işte burada kâğıt çöpü, buraya atsan olmaz mı? Eşek..." diye diye süpürdü ortalığı, böylesine lafları da bir kaç kez tekrarladı ve çıktı. Kadın çıkar çıkmaz Bülent Ağabey bana dönerek aynen "Ne diyor len bu karı" dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder