20 Mayıs 2012 Pazar

YARIM ASRA VARAN KOMŞULUK...

                                                         (Fotoğraf: Süleyman Boyoğlu)

Süleyman Boyoğlu 

        Yukarıdaki fotoğraftakilerden biri annem İpek (sağdaki), diğeri de 48 yıllık komşusu Zonguldaklı Naciye Hanım.
        1964 yılından bu yana Esenler’de annemle evleri karşılıklı olan bizlerin “Naciye Teyzesi”ni 19 Mayıs Cumartesi günü evinin kapısının önünde güzel havayı fırsat bilerek güneşlenirken bulduk. Naciye Teyze ile annem hemen hemen aynı yaşlarda. İkisinin de muzdarip olduğu hastalık; kireçlenme… Naciye Teyze, zaman zaman kendisini gösteren zaman zaman da bulutların arkasına saklanan güneşin tadını çıkarıyordu.
        Ben de içeride üşüdüğünü söyleyen annemi mahallenin parkına götürmek için inip-çıkması zor olan ikinci kattaki evinden indirerek, parka götürüyordum. Parka doğru ilerlerken Naciye Teyze de iki katlı bahçe içerisindeki evinin kapısının önündeydi. Naciye Teyze’nin yanına yaklaşınca oturduğu yerden kalkmak istedi, kalkmasına izin vermedik. İkisini bir araya getirmişken fotoğraflarını çekmek aklıma geldi. Annem bacaklarındaki rahatsızlıktan dolayı Naciye Teyze’nin yanına ilişmesi kolay olmadı. Hatta oturmak isterken kafasını pencere demirlerine çarptı. Oturmaktan vazgeçti, oturuyormuş gibi poz verdi. Ölümlü dünyaydı, bu buluşmalarını ölümsüzleştirmek istedim. Deklanşöre iki kez dokundum…
        Naciye Teyze ve kocası Rahmi Ağabey, onun kardeşi Kamil Ağabey ile karısı Feride Yenge bizim mahallenin en iyi, en yardımsever insanları ve komşularıydı…
Rahmi ve Kamil Ağabey, mahallemizin “iğneci”leriydi. Kimin hastası olsa yardımlarına koşarlardı. Onlar da saat mevhumu yoktu. Gece dahi olsa istenilen, çağrılan saatte insanlara iğne yapmaya koşarlardı. Bu iki değerli komşumuzu da babam (Mahmut) gibi erken yaşlarda kaybettik.
        Ha unutuyordum asıl bu fotoğrafı çekmemin bir nedeni de annemin babası “Adil Dedem” ile Naciye Teyze’nin kayınbabası yani Rahmi ile Kamil Ağabey’in babası Mustafa Ersoy, Birinci Dünya Savaşı’nda “Yemen Cephesi”nde birlikte askerlik yapmışlardı.
Adil Dedem’in gözleri görmüyordu, gözlerinin görmemesini; Yemen’de esirken İngilizlerin verdiği ilaçlara bağlayanlar da vardı. Odun kırarken gözüne bir ağaç parçasının çarpmasına bağlayan da vardı. 1980 yılında İstanbul’da yaşamını yitiren Adil Dedem, yaklaşık 30 yıl gözleri görmez vaziyette yaşadı.

              "SEN ZONGULDAKLI DEĞİL MİSİN?"

        Şimdi daldan dala atladığımı zannedeceksiniz, ama işin asıl ilginç yanını sizlere aktaracağım. Adil Dedem ile Rahmi-Kamil Ağabey’in babası Mustafa Dede’nin karşılaşmaları ve birbirlerini hatırlamaları-tanımaları tamamen tesadüf… Küçük dayım bir ara Kamil Ağabey’in kiracısı idi. O kiracılık döneminde Adil Dedem’le Mustafa Dede tanışıyorlar, ama asker arkadaşı olduklarını bilmeden… Sohbet ederlerken hafızası kuvvetli olan Adil Dedem, Mustafa Dede’yi sesinden hatırlıyor; “Sen Zonguldaklı Mustafa değil misin?” diyor. Öyle tanışıyorlar…
        Annemle Naciye Teyze sohbet ederlerken bir ara çocukluğumun, gençliğimin geçtiği mahallede yaşadıklarıma daldım. Annemin “Haydi parka gitmiyor muyuz?” demesiyle kendime geldim. Ve otuzlu yaşlarda kaynını, ardından erken yaşta kocasını, en acısı da genç yaşta oğullarından birini kaybeden Naciye Teyze’ye veda ederek, parkın yolunu tuttuk…
İkimize kız kardeşimin kaynanası da eşlik etti. İlerlerken, kapılarının önünde güneşlenen diğer komşuların da fotoğraflarını çektim.
       Ağır adımlarla TOKİ’nin “Kentsel Dönüşüm Projesi” nedeniyle yıkmak istediği mahallenin “Çiftehavuzlar Parkı”na vardık… Annem yaşıtlarıyla ben de eski komşularımla hoşça bir vakit geçirdik… Her hafta değişik semtlere yaptığım geziyi bu hafta böyle bitirdim, sonra yürüyerek 13 yıldır oturduğum Merter’deki evime döndüm…


 Esenler-Çiftehavuzlar Parkı (Fotoğraf:S.Boyoğlu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder