"Kanlı Mehmet"in torunu Temel Aydın (solda) ve köylüleri...
Yazı ve Fotoğraflar:
Süleyman Boyoğlu
ENVER PAŞA’NIN
YAVERİ “KANLI MEHMET”İN TORUNLARI…
Geçtiğimiz
Cumartesi-Pazar (15-16 Eylül) günlerim çok hareketli geçti. Cumartesi günkü
Sarıyer gezisinden sonra Pazar günü de eski semtime, yani annemlerin oturduğu
Esenler-Namık Kemal Mahallesi’ne gittim. Mahallenin tek bahçeli kahvesine doğru
ilerlerken kardeşim Mustafa’nın hanımı telefonla Atatürk İlköğretim Okulu’nun
bahçesine; Topkapı-Maltepe istikametinden gelen bir aracın okulun önündeki
köprüden aşağı düştüğü haberini verdi.
Çantamda
yeni aldığım fotoğraf makinem vardı; koşturarak olay yerine gittim. Benim de
okuduğum eski adı Ayvalıdere İlkokulu olan Atatürk İlköğretim Okulu’nun bahçesi
ve köprünün üzeri meraklı insanlarla doluydu…
Polisler
aracın düştüğü okulun bahçesinde inceleme yaparken, itfaiye görevlileri de
aracın çarparak sallandırdığı korkulukları kesiyordu. Önce köprü üstünden,
sonra da okul bahçesine inerek fotoğraflar çektim. Tekrar köprünün üstüne çıktım,
aracın uçtuğu geliş tarafından fotoğraf çekerken, başımdaki şapkam köprüden
aşağı uçtu, tramvay yoluna değil de karayolunun kenarına düştü. Uçan yerden şapkamı
alma imkânım olmadı, yola geçiş tel örgülerle çevriliydi; işime devam ettim.
BODUR RIZA’NIN MEŞHUR ÇALIMLARI…
Fotoğraf
çekme işini tamamladıktan sonra “Bahçeli Kahve”ye gittim. Kahvede otururken
bayram öncesi 95 yaşındaki annesi ile röportaj yapmak için sözleştiğimiz “Bodur
Rıza” geldi. Önce size biraz Bodur Rıza’dan bahsedeyim. Bodur Rıza yaman bir
futbolcuydu. Daha önce “Çiftehavuzlar’da Nostalji” haberimde isminden
bahsetmiştim. Bodur Rıza, Yıldırım Spor ve Çiftehavuzlar Spor Kulübü’nde
oynarken, şirin hareketleri ve çalımlarıyla seyirciyi kendisine hayran
bırakıyordu. Hayranları her Pazar sırf Bodur Rıza’nın şık, özellikle de rakip
oyuncularla dalga geçmek için attığı bacak araları top hareketlerini izlemek
için Bayrampaşa’dan, Esenler’den Çiftehavuzlar Sahası’na akın akın geliyorlardı.
Rıza’nın oynayacağı takımın maçının başlama saatini iple çekiyorlardı.
Üstelik
Bodur Rıza futbol oynarken, yani daha çocukken 16 yaşında amcasının kızıyla
evlendirildi. Bodur Rıza yıllar öncesine giderek, evlilik hikâyesini gülerek
şöyle anlattı:
“- Bir gün
Ayvalıdere İlkokulu’nun karşısındaki evimizde otururken, lakabı 'Topal Hasan' olan ak saçlı, ak sakallı Hasan dedem yanında güzel bir kızla kapıdan içeri
girdi. 'Bu kız senin beşik kertmen' dedi. Şaşırdım kaldım…
Sonra Hasan
dedem 'beşik kertmem' olan amcamın kızını neden İstanbul’a getirmek zorunda
kaldığını anlattı. Şimdi eşim olan Fatma’yı köyden çok isteyen oluyormuş, ama
benimle beşik kertmesi olduğu için de hiçbir taliplisine vermiyorlarmış.
İstemeye gelenleri 'O sözlü, o nişanlı' diyerek geri çeviriyorlarmış, ama Fatma
güzel bir kız olduğu için de kaçırırlar diye de korkmaya başlamışlar. Aile
karar veriyor ve dedeme 'En iyisi sen bu kızı al beşik kertmesi Rıza’nın babasına götür' demişler, o da alıp getirmiş… Sonra evlendik.”
Bodur Rıza heyecanlı
bir şeklide hanımıyla nasıl evlendiğini anlatırken, Rıza’dan 9 çocuk dünyaya
getirin eşi Fatma Hanım söze karışarak;
- “Rıza’yla
evlendiğimizde sanırım 1967 yılıydı. Ben yeni gelinken sizin hemşeriniz Cıbıl
Hüseyin’in karısı Nezaket yenge öldü. Cenazesine gitmek istedim, amcamla yengem yeni gelinim
diye bırakmadılar”, diye sitem etti.
Bodur Rıza
ile eşi Fatma Hanım’ın evlilik hikâyesini dinledikten sonra evlerine geliş
sebebim olan anneleri Emine Nine’yle sohbete başladım.
Emine Nine...
“RUSLAR
TRABZON’U TERKEDERKEN DOĞMUŞUM”
Emine Nine
benim de çocukluğumun geçtiği mahallenin en eskilerindendi. 95 yaşındaki Emine
Nine’ye mahalleye nereden ve nasıl geldiklerini sorarak başladım. Yıllar
öncesine dayanan ciğerindeki rahatsızlıktan dolayı konuşmakta biraz zorlansa da
başladı anlatmaya:
“- Ben
Trabzon’un Maçka ilçesinin eski adı Soldoy, şimdiki adı Sevinç Köyü’nde Ruslar
Trabzon’u terk ederken doğmuşum. Ruslar Maçka’dan çekilirken Maçka deresi
köprüsü üzerinde insanları kesip kesip dereye atıyorlarmış. Kaynatam Topal
Hasan’ı da keseceklerken ayağı tökezlemiş kesilen bir adamın üzerine düşmüş. Düştüğü
adamların üzerinden hiç kıpırdamamış. Kaynatamı kesildi diye bırakmışlar, öyle
kurtulmuş…”
“KANLI
MEHMET”İN TORUNLARI
Emine Nine’ye
Maçka’dan yakın köylüsü arkadaşım Enver Kaya’nın annesi Ayşe Kaya’nın daha önce
bana anlattıklarından yola çıkarak, Osmanlı-Rus Savaşı’nda-Kafkas Cephesi’nde köylerinde
savaşa gidip de dönmeyen insanların bulunup bulunmadığını sordum:
- Kaynatam
Topal Hasan’ın babası 'Kanlı Mehmet' savaşa gitmiş, bir daha dönmemiş. Kanlı
Mehmet, Enver Paşa’nın yaveriymiş. Kocam Temel, ‘Kanlı Mehmet’in torunu oluyor.
Köyden başka insanlar da savaşa gitmiş dönmemiş, ama ben isimlerini şimdi
hatırlamıyorum.
Emine Nine
köyde annesinin mısır, lahana ekim işleriyle, babasının da kerestelik ağaç kesme
işiyle uğraştığını anlattı.
Emine Nine, kocası Temel’in biri kız dört
kardeşi daha bulunduğunu; en büyüklerinin isminin Faik, diğerlerinin adının
Kahraman, Mehmet ve Aslı olduğunu söyledi. Emine Nine, soyadı kanunu çıkmadan önce
kocasının ailesinin lakabının “İlyasoğlu” olduğunu, soyadı kanunu çıktıktan
sonra da “Aydın” soyadını aldıklarını belirtti.
Emine Nine’ye okur-yazar olup olmadığını da
sordum:
- Okul
vardı, ama fakirdik gidemedim. Sonra Rıza’nın babasıyla evlendirdiler. Yedi
çocuğum oldu; üçü öldü, dördü kaldı. Yedi çocuktan sadece ikisini İstanbul’da,
diğerlerini Maçka’da doğurdum. Adları sırasıyla Aliye, Cevahir, Ömer, Rıza,
Asiye, İhsan ve İrfan…
Emine Nine, yanında kaldığı oğlu-gelini ve torunlarıyla...
Emine Nine,
İstanbul’a nasıl geldiklerini de şöyle anlattı:
“1950’lerde
İstanbul’a geldik. Fatih’te Gelenbevi Ortaokulu’nun alt kısmında Kadıçeşme’de
kirada oturuyorduk. Kocam vatmanlık yapıyordu. Fatih'te otururken 1958
yılında Esenler Namık Kemal Mahallesi’nde bir arsa satın aldık, buraya geldik. Arsayı da Haydar Kütük’ten
aldık. Tek katlı bir ev yaptık. Bahçesi vardı; lahana, kabak, domates, biber ekerdim.
Ayvalıdere
İlkokulu açılınca da bakkal dükkânı açtık. Okul dediğim de yan yana iki
barakaydı. Sonra bakkalı lokantaya çevirdik. Rahmetli, okulun aile birliğinde
görev yaptı. Sonra da Bankacı Yusuf, babanlar ve amcanlarla Çiftehavuzlar
Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği’ni kurdular. O derneğin yeri sonra
muhtarlık binası oldu.”
Emine Nine
ve oğlu Bodur Rıza, Atatürk İlköğretim
Okulu (Ayvalıdere İlkokulu) ile tam evlerinin önünde “garip bir köprü”nün inşa
edilmesinden sonra, uzun yıllar yaşadıkları evi ve arsayı “yok pahasına” satmak
zorunda kalmalarını, şimdi ise eski evlerinin 200 metre yukarısında bir
apartman dairesinde “hapis hayatı” yaşamaya mecbur bırakılmalarını hüzünlenerek
dillendirirken, “Allah daha kötüsünü göstermesin” deyip sözlerini tamamladılar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder