SİYASİ
ESPRİNİN CELÂL ŞAHİN’İ İŞİNDEN ETMESİ..
Dinleyiciler esprileri üzerine kahkahalarla kırılıp geçerken, arka masalardan birinde kalın (davudi) bir ses yükselir ve Celâl Şahin’e hareket etmeye başlar. Herkes hayretler içinde kalır. Tabii Celâl Şahin de…
Şahin
de şaşırır… Dinleyiciler arasında kendisine hakaret eden adama karşılık
vermekten kendisini alamaz. Seyirciler de Celâl Şahin’in tarafını tutar ve
adama dakikalarca “yuhhh” çekilir.
Olayın
devamını ve başına gelenleri bakın Celâl Şahin, 6 Aralık 1958 tarihinde Akşam gazetesinden Yılmaz Tunçkol’a nasıl anlatıyor:
“O
adam gidip beni karakola şikâyet etmiş. Ertesi gün beni Emniyet Müdürlüğü’ne
çağırdılar. Bir daha, bu gibi siyasi espriler yapmamamı tembih ettiler. Ben de
‘peki’ dedim. Ertesi günü gazinoya gittiğim zaman, patron işime son verdiğini
söyledi. Şaşırmıştım… İşime niçin son verilmiştir? Sordumsa da doğru dürüst bir
cevap alamadım. Mukavelem olduğu için, avukatım vasıtasıyla protesto
gönderdim.”
Benzer
olay gazinolarda halkı eğlendiren Ahmet Papucuyarım-Özdemir Papucutamam,
Ateşböcekleri, Karakediler, Çalıkuşları gibi sanatçıların başlarına da gelir;
onlar da Emniyet Müdürlüğü’ne çağrılırlar ve programlarında bir daha siyasi
espriler yapmamaları konusunda uyarılırlar.
Zamlardan,
kuyruklardan, yokluklardan, hayat pahalılığından bahsedilmesinin hükümetin
şahsiyetini sarstığı, dolayısıyla hükümetin karikatürize edilmesinin doğru
olmadığı sanatçılara ikaz ediliyor, bu tembihleri dinlemeyenler hakkında kanuni
takibat yapılacağı uyarısı yapılıyor. Meslek hayatları boyunca ilk defa
karşılaştıkları bu harekete sanatçılar boyun eğmekten başka bir şey
yapamıyorlar.
“BİZİM YAPTIĞIMIZ KARİKATÜR SANATI”
Celal Şahin, gazeteci Tunçkol’a bundan sonra siyasi espri yapamayacağını, suya sabuna dokunmayan programlar hazırlayacağını belirterek, şunları söylüyor:
“Bizim yaptığımız esasında karikatür sanatı içine girer. Biz günlük olayları karikatürize ederiz. Karikatür sanatı ise hemen hemen tamamıyla siyasi espriye dayanır. Bu son kararın alınması, bizim çalışma alanımızı daraltmış oldu. Programdaki fantezilerin en kuvvetlilerini artık yapamayacağız. Yeni parçalar hazırlıyorum. Siyasi olmayan, havadan sudan şeyler. Yeni bir gazinoda iş de buldum ve hemen başladım…”
Sanatın artık tadının tuzunun kalmadığını söyleyen Celâl Şahin, bugünleri görseydi acaba ne derdi? Ben gerçekten merak ediyorum… Neyse biz yine Tunçkol’la Şahin’in muhabbetine dönelim. Muhabbete Celâl Şahin’in eşi Muallâ Mukadder hanım da katılıyor ve kocasına; “Ne yani bundan sonra sefertasıyla hapishanelere yemek mi taşıyacağız” diye de takılmadan edemiyor.
TÜRKİŞ ÇA-ÇA-ÇA
Siyasi espri yapılmaması kararının alınmasından sonra Şahin, “Türkiş Ça-ça-ça” diye yeni bir fantezi hazırladığını, ancak yenisinde siyasi fantezilerin kuvvetinin bulunmadığını anlatarak, artık gazinolarda tekrar edemeyeceği fantezilerinden birini okuyor Tunçkol’a:
Çadırımın
üstüne şıp dedi damladı
Rakılar
votkalar fırladı fırladı
Akşamcılar
kuyunuz kaynadı kaynadı
Allah
canını almadı almadı
Birinciye
zam, Yenice’ye zam rakıya zam
Votkaya
zam, biraya zam…
Tekelin
de üstüne şıp dedi damladı.
Piyasada
ucuz bir şey kalmadı kalmadı
Tiryakinin
göbeği oynadı oynadı
Allah
canımı almadı almadı
Birinciye
zam, yeniceye zam rakıya zam
Votkaya
zam, biraya zam…
Çayı
koyun ocağa kaynasın kaynasın…
Zemzem
oldu mübarek damlasın damlasın…
(Süleyman
Boyoğlu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder